18.02.2015 - Alman basınından özetler

18.02.2015 - Alman basınından özetler

Euro Bölgesi ülkeleri Yunanistan’ın taleplerini geri çekmesi için bu ülke üzerindeki baskıyı artırıyor. Yunanlar ise maddi desteğin herhangi bir koşula bağlı olmaksızın devam etmesinde ısrarlı görünüyor. Euro Bölgesi, Atina'ya hafta sonuna kadar süre tanıdı. Augsburger Zeitung konuya ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Gerçi Yunanistan’ın gerektiğinde Euro Bölgesi’nden çıkartılmasının üstesinden gelinemeyecek bir konu olmadığının şu sıralar sıkça altı çiziliyor. Ayrıca finans piyasalarında dalgalanmalar olacağı ve Yunanistan’ın domino taşı etkisi yaratacağı korkusu da hissedilir derecede azalmış bulunuyor. Ama buna rağmen Avrupa’nın böyle bir durumda ağır bir siyasi krize düşmesi ve Rusya’nın eline geçen bu fırsatı kullanıp Atina üzerinden AB ülkelerinin arasını açma girişiminde bulunma tehlikesi oldukça yüksek. Özetle söylemek gerekirse, rekabet gücü olmayan bir Yunanistan’ın Drahmi’ye dönüp dönmeyeceğinden çok daha fazla şey risk altında.”

Kölner Stadt-Anzeiger gazetesi de aynı konudaki yorumunda, Yunanistan Başbakanı Tsipras ve Maliye Bakanı Varufakis’in kendilerine ait olmayan paraları talep ederken, hiçbir karşılıkta bulunmak istememelerine Avrupa’nın rıza göstermemesi gerektiğini vurguluyor. Yorumun devamını okuyoruz:

“Eğer her ikisi de -iddia ettikleri gibi- ülkelerinin Euro Bölgesi’nde kalmasını istiyorsa, o halde para birliğini herkesin sorumluluk taşıdığı ortak bir mekanizma olarak görmeleri gerekir. Bu, hem ekonomileri güçlü ülkeler, hem de krizli bölgeler açısından geçerlidir. Nitekim Almanya, Finlandiya, Slovenya veya Litvanya hükümetleri de vatandaşlarının parasını sorumlu bir biçimde kullanacakları yönünde onlara teminat vermek durumundadırlar.”

Konu değiştiriyoruz… Ukrayna için varılan ateşkese rağmen, ülkenin doğusunda çatışmaların devam ettiği haberleri geliyor. Die Welt gazetesi bu konudaki yorumunda gelişmelere ilişkin olumsuz bir tablo çiziyor:

“Tam olarak bakıldığında, Angela Merkel ile François Hollande’ın barış misyonunun başarısız kaldığı görülecektir. Rusya Devlet Başkanı, imzaladığı şeye yine sadık kalmadı. Rus televizyonu günlerdir bu savaşın Ukrayna’nın bir iç sorunu olduğunu söyleyip duruyor. Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun ayrılıkçı milislerle görüşmesi gerektiği de vurgulanıyor. Ayrıca, ayrılıkçıları Kremlin'in de durdurmayacağı hissi uyandırılmaya çalışılıyor. Ama aynı zamanda Minsk'e Rusya'dan silah sevkiyatlarının sonu gelmiyor. Ve Putin'i ortak dünya politikalarının belirlendiği masaya geri çekme şansı gün geçtikçe azalıyor. Merkel'ın ise umut ışıkları sönmeye yüz tutmuş durumda.”

Trierischer Volksfreund gazetesi de Ukrayna krizinde Rusya Devlet Başkanı Putin'in rolünü yorum sütunlarına taşımış:

“Eğer Vladimir Putin hamiliğini yaptığı (Ukrayna'daki) ayrılıkçılara son dakikaya girilen şu sıralarda alarm zili çalmazsa, o durumda kendisiyle gelecekteki her türlü siyasî işbirliğinin zeminini tahrip etmiş olacaktır. Zira böyle bir tavır, Rusya Devlet Başkanı'nın bizzat kendisinin onay verdiği anlaşmayı hayata geçirmeye hazır olmadığı anlamına gelir. Putin böylece Merkel, Hollande ve Poroşenko açısından ciddiye alınmayacak bir ortak konumuna geleceği gibi, ayrıca sahtekâr, yalancı ve hasım konumuna da düşer.”