Bu yıl 19’uncusu düzenlenen Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri’nde kazananlara ödülleri Innpera Hotel'de düzenlenen törenle verildi. 8 Ocak 1996’da polislerin işkence ederek öldürdüğü Evrensel gazetesinin muhabiri Metin Göktepe’nin doğum gününde düzenlenen törende kazananları, Ayşe Yıldırım, Ayşegül Doğan, Celal Başlangıç, Ceren Sözeri, Fatih Polat, Fehim Taştekin, Fikret İlkiz, Hıfzı Topuz, Jale Özgentürk, Kamil Tekin Sürek, Mehveş Evin, Nazım Alpman, Nevin Sungur oluşan jüri belirledi.
Ödül töreni öncesinde Nurcan Baysal’ın moderatörlüğünü yaptığı, Erdem Gül, Mehveş Evin ve Faruk Balıkçı’nın konuşmacı olarak katıldığı “Sur’dan Silivri’ye Olağanüstü Dönemde Gazetecilik” isimli bir panel düzenlendi.
Panelin moderatörlüğünü yapan Nurcan Baysal, "Bir çılgınlık zamanından geçiyoruz. Kürt illerinde temmuzdan beri sokağa çıkma yasakları var. Siviller katlediliyor, cenazeler gömülemiyor, insanlar bodrumlarda yakılıyor. Kuralsız kirli bir savaş devam ediyor. Adalet yerlerde sürükleniyor. Böyle karanlık dönemlerde nasıl çıkacağız inanın bilmiyorum. Tam da böyle karanlık dönemlerde hakikate daha çok ihtiyaçımız var. Bunun içinde medyaya önemli yer düşüyor. Doğudan batıya bu kirli savaşa dur diyen herkes hedef altında. Bölgede gazetecilerin can güvenliği yok. Azadiye Welat yazı işleri müdürü Rohat Aktaş, Cizre’de öldürüldü, bir bodrumda katledildi. Rohat’tan sadece bir avuç kül kaldı. Sur'da 133 gündür sokağa çıkma yasağı devam ediyor. Sur’dan, Amed’den bize utanç kaldı" dedi.
Uzun zamandır bölgede gazetecilik yapan Faruk Balıkçı ise üstü örtülü bir savaşın tanıklığını yaptıkları dile getirerek, "Bölgede objektif gazetecilik yapmak bir anlamda devlet gözünde taraf olduğun anlamına geliyor. Sur'da sivillerin katledildiğini anlatmak veya orda evlerin yıkıldığını yazmak zaten devletin gözünde tarafsın. Dolayısıyla devlet gözünde taraf olduğun için gözaltına alınıyorsun, yaralanıyorsun, katlediliyorsun. Biz orada kendimizi koruyarak gazetecilik yapıyoruz. Haber nöbetinin çok anlamlı fakat gecikmiş olduğunu görüyoruz" şeklinde konuştu.
Metin Göktepe’yi anarak söze başlayan Mehveş Evin Haber Nöbeti’nin çok geniş kitlelere ulaşmadığını fakat batı ile doğuyu yakınlaştırdığını söyleyerek, "Bölgede gazetecilik yapanlarla kendimi kıyasladığımda yetersiz görüyorum. Bölgede çalışan gazeteciler çok zor şartlar altında çalışıyorlar, gördük" dedi. Kendi kişisel deneyimlerini aktaran Evin 'Geçen sene ağustos ayına kadar merkez medya denilen bir gazetede çalışıyordum. Barış döneminde kendi isteğimle Diyarbakır'a gittim." dedi. Bu süreçte gazetenin Diyarbakır'a gitmesine ya da oradan haberler yapmasına müdahale etmediğini anlatan Evin ancak süreç bitince haberlerinin yayınlanmadığını belirtti.
26 Kasımda tutuklandıkları söyleyen Erdem Gül, "Tutuklandıktan bir kaç gün sonra cezaevinde Cumhuriyet gazetesi okuyordum. Tepkileri merak ediyordum. Bizim tutuklanmamıza tepki gösterenlerden biri Tahir Elçi’ydi. O haberi okuduğum esnada televizyonda Tahir Elçi’nin katledildiğini gördüm. Biz hapse girdiğimizde büyük bir karamsarlık vardı. Diyarbakır, Sur, Cizre, Tahir Elçi hepsi üst üste geldi. Biz Can Dündar'la konuşurken 'Dışarıya biraz moral vermeliyiz' dedik. Türkiye katliam ülkesi olmaktan çıkar diye umut aşılıyorduk. Hapiste gazeteciler hâlâ var. 30'un üzerinde gazeteci hâlâ cezaevlerinde. Akademisyenler hapiste. Bu çağda 3 akademisyenin hapiste olması utanç kaynağı. Biz gazetecilik mücadelesini Metin Göktepe'de verseydik şimdi bunları yaşamazdık" dedi.
Yapılan panelin ardından ise Metin Göktepe gazetecilik ödülleri 19. kez sahiplerini buldu.
Metin Göktepe Gazetecilik Ödülleri sahiplerine verildi. Ödül töreninde konuşan Beritan Canözer, ödülünü katliamlardan geçen Kürt halkı adına JINHA olarak aldığını belirterek, “Kadın meslektaşlarıma dayanışmaları açısından çok teşekkür ediyorum. Savaş haberleri yapmak yerine umarım ki çocuk haberleri yapabiliriz” dedi.
Yerel gazetecilik ödülü, Antalya’da çıkan Körfez Gazetesi’nde manşet yayınlanan ‘Sürgün Çilesi’ başlıklı haberiyle Müzeyyen Köse’ye verildi. Ödülünü Ceren Sözeri’nin elinden alan Müzeyyen ödülünü çalışma şartlarına dayanamayarak vefat eden işçilere adadı.
Fotoğraf ödülü ise AFP’den İlyas Akengin’e Cizre’de vahşet bodrumunun önünde çektiği ‘İnsanlık bu bodrumda kaldı’ isimli fotoğrafına verildi. İlyas, ödülüne layık olmaya çalışacağını söyledi. Diğer ödül ise serbest gazeteci Sertaç Kayar’a, Diyarbakır’da çektiği ‘Savaşa yorgun bakış’ isimli fotoğrafına verildi. Ödülünü Barış Bloku Eş Sözcüsü Gencay Gürsoy’un elinden alan Sertaç, Kürtçe gerçekleştirdiği konuşmasında Tahir Elçi’yle olan bir anısını anlattı.
Görüntülü haber ödüllerinden biri için İMC TV Kameramanı Refik Tekin’in Cizre görüntülerine verildi. Cudi Mahallesi’nde ölü ve yaralıları almak için beyaz bayrakla gidenleri gazeteci olarak izlerken, polisin açtığı ateş sonucu yaralanan ve yarali olmasına rağmen kayda devam ettiği görüntüleriyle alan Refik ödül aldığı sırada gerçekleştirdiği konuşmasında, Türkiye’nin ana akım medyasının sivillerin katledildiğini göstermediğini belirterek, “Aslında oradan gelen bütün haberler doğruydu. Birini çektik, yanımızdakilere bir şey olmaması mucizeydi. Bölgede ki insanlara 3 aylık Miray bebeğe 12 yaşındaki Binevş’e ve Taybet Ana’ya adıyorum” dedi.
Dicle Haber Ajansı (DİHA) Muhabiri Devran Toptaş da, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin, Diyarbakır Sur’da, Dört Ayaklı Minare’nin önünde vurulduğu anı gösteren haberiyle görüntülü haber ödülüne değer görüldü. Devran, Kürdistan’da 90’larda köylerin yakıldığını, yıkıldığını hatırlatarak, “Bugün ‘taş üstünde taş baş üstünde baş bırakmayın’ diyenler bir şeyi unutuyorlar özyönetim alanlarında olan gazeteciler olanı biteni aktarmaya devam ediyor” dedi Devran ödülünü Cizre’de vahşet bodrumlarında katledilen Azadiya Welat Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Rohat Aktaş ve Diyarbakır’ın Sur ilçesinde bulunan Dört Ayaklı Minare’nin önünde katledilen Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’ye adadı.
Yazılı haber ödülü ise “Diyanet’ten fetva: Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil!” başlıklı haber ile Birgün gazetesinden Erk Acerer’e verildi. EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan’ın elinden ödülünü alan Erk, “Aslında çok gezen dolaşan gazeteciyim, evde şortla otururken evde bu haberi yapmak beni de zorladı. Haber takibinin zamanı yok. Fadime ananın önünde konuşmak onur veriyor. Taraf olmayı gerektiriyor. Uğur Mumcuların, Musa Anter’lerin devamcıları olarak vicdanının tarafı olabilmişsek ne mutlu bize” dedi.
EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan ise, Çilem Doğan’ın ‘Kadınlar gücüm oldu’ sözünü anımsatarak konuşmasına başlayarak, “Yaşamları örselenen kardeşlerimiz için iyi ki varsınız” diye konuştu.
Bir diğer yazılı haber ödülü de Cumhuriyet gazetesindeki “Sınırı IŞİD emiri ile yönetmişler” başlıklı haberi ile Kemal Göktaş’a verildi. Mehveş Evin’in elinden ödülünü alan Kemal, Suruç’ta 33 gencin katledilmesiyle birlikte bir süreç başladığını belirterek, “Bütün bunların deşifresine yönelik haberler, olması gerektiği kadar etki yapmadı” dedi. Kemal, konuşmasını Cemal Süreyya’dan bir şiir okuyarak bitirdi.
Jüri Özel Ödülleri ise Haber Nöbeti, Beritan Canözer, Mete Akyol, Erdem Gül ve Can Dündar’a verildi.
Haber Nöbeti adına konuşan Fehim Işık ödülü Cizre’de vahşet bodrumlarında katledilen Azadiya Welat Gazetesi Yazıişleri Müdürü Rohat Aktaş’a ve Kürt gazetecilere adadı.
JINHA Muhabiri Beritan Canözer ise, gazeteciliğe büyük bir aşkla başladığını belirterek, “Benim için gazetecilik benimle bütünleşti. Tutuklu olan katledilen gazeteciler katledilen bir toplumu temsil ediyor. Bunun içinde bu ülkeye halka gazeteciler yetiştirmek içinde elimden geleni yapacağım. Rohat’ın katledilmesi, tutuklu gazetecilerin bulunması bunun gerekliliğini gösteriyor. Kadın meslektaşlarıma çok teşekkür ediyorum” dedi.
Beritan ödülünü JINHA adına aldığını belirterek, Cizre’de Sur’da Nusaybin’de katliamla yüz yüze kalmış Kürt halkına adadığını söyledi. Beritan, Savaş sürecinde yaptığımız haberler bizleri yıpratıyor. Umarım ki bundan sonraki süreçte çocuk haberleri yapıyoruz.
Mete Akyol ise özel ödülü Fadime Göktepe'nin elinden aldı. Akyol, "Fadime Göktepe Bugün burada mesleğine aşık meslektaşlarımızı görüyoruz. Bu meslekte olan herkesin mesleğe aşık olduğunu biliyoruz. Bir eksiğimiz var onu da giderelim. Her meslektaş sevgisi adına alıyorum. Silivri’de başlattığımız ‘umut nöbeti’ onun dışarı da bir parçalarının olduğunu göstermek için başlattık. Hepsine çok teşekkür ederiz. Dayanışma içinde olan herkesi kutluyorum" dedi.
Erdem Gül ödülü Celal Başlangıç'tan aldı. Gül, "Metin Göktepe cinayeti hüzünle ama aynı zamanda onurla kabul ediyorum mücadeleye devam herkese selam" şeklinde konuştu.
Can Dündar ise, "Bir katliamdan başka bir katliama geliyoruz. Umut nöbeti, haber nöbeti çok önemliydi. Sizlerin gösterdiği dayanışma sayesinde oldu. Bize destek çıkanlara teşekkür ediyorum" dedi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Zeynep Altıok, "Yangın yerindeyiz. İnsan kalabilmek için bilgiye, hakikate namusa ihtiyacımız var. Vicdanımıza seslendikleri için bu ödülü aldılar" dedi.
Son olarak Barış Bloku Eş sözcüsü Gencay Gürsoy konuştu. Gürsoy, "Akademisyenlerini temsil edemem. 35 yıl önce 1200 küsur aydın olarak imzalamıştık. O zaman sadece 56 kişi için dava açılmıştı. Bugün 2000’lere varan akademisyen ismi var. Gazetecilerin ve akademisyenlerin açtıkları delikten barışı savunabileceğimizi düşünüyorum" dedi.
Ödüllerin ardından ise her sene olduğu gibi Fadime Göktepe ve Metin Göktepe'nin gazeteci arkadaşları Metin'in doğum günü pastasını kestiler.