Türkiye'nin tarihinde referandum sandığı bugüne kadar 6 kez kuruldu. İlk olarak 1961 Anayasası, ardından da 1982 Anayasası halkoyuna sunuldu. 1987 yılında, dönemin yasaklı siyasetçilerinin politik hayata dönüp dönmemeleri halka soruldu. 1988'de, yerel seçimlerin bir yıl erkene alınıp alınmaması konusunda referanduma gidildi. 2007'de sandık, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere bazı anayasa değişiklikleri için kuruldu. 2010'da ise kapsamlı bir anayasa değişikliği referandumu yapıldı. Bu yazı dizisinde, Türkiye'nin bugüne kadarki en önemli referandumları olan 1961, 1982 ve 2010 referandumlarının tarihini aktarıyoruz.
"Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Türk toplumuna yaraşır bir Anayasa ve Seçim Kanunu ile Partiler Kanunu'nu hazırlamayı..."
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, TSK'nın emir-komuta zinciri içinde yönetime el koyduğu 12 Eylül 1980 günü radyo ve TV'den yaptığı daha ilk konuşmasında yeni bir anayasanın sinyalini vermişti.
TSK'nın emir-komuta zinciri içinde yönetime el koyduğu 12 Eylül 1980 günü, Orgeneral Kenan Evren, radyo ve TV'den yaptığı daha ilk konuşmasında yeni bir anayasanın sinyalini vermişti.
Ülke yönetimini ele alan Milli Güvenlik Konseyi, hızla 1961 Anayasasından kurtulmak için hazırlığa girişti.
Askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi yeni anayasayı hazırlamakla görevlendirildi.
Metnin halkoyuna sunulmasına karar verildi.
Bunun üzerine Kenan Evren, 7 Kasım 1982'de yapılacak 'Anayasa'yı tanıtma gezilerine' çıkıp Türkiye'nin dört yanında kalabalıklara hitap etmeye başladı.
Kenan Evren, gittiği kentlerde kitlelere seslenirken, 12 Eylül öncesindeki çatışma dönemine dönülmek istenmiyorsa, "Evet" oyu verilmesi gerektiğini söylüyordu.
Evren bir konuşmasında şöyle diyordu:
"Eğer, 12 Eylül öncesine dönmeyi ve o felaketli günleri ve yılları tekrar ve bu sefer belki de daha da feci bir şekilde ve kurtuluş ümitleri kaybedilmiş bir surette yaşamayı istemiyorsak, sandık başında beyaz oy kullanarak, Anayasa'yı kabul diyecek ve böylece Anayasa'yı kabul edeceğiz".
Evren konuşmalarında "Hayır" cephesini eleştirirken 'teröristlerin, dış güçlerle işbirliği yapanların, vatan hainlerinin', "Hayır" kampanyası yürüttüğünü öne sürüyordu.
Örneğin 29 Ağustos'da Afyon'da halka hitaben yaptığı konuşmada, 'dış güçlerle işbirliği yapanların "Hayır" kampanyası açtığını' belirtiyordu.
30 Ağustos tarihli Cumhuriyet gazetesinin manşetindeki haberde şu ifadeler yer alıyordu:
"Orgeneral Evren, 'Dış güçlerle işbirliği içinde olanların yeni hazırlanmakta olan Anayasa'nın kabul edilmemesi için bir kampanya içerisine girdiklerini' belirtti ve 'Normal demokratik nizama geçme zamanı vaklaştıkça, eski dönemin hasretini çekenler, vatan hainleri, yönetimi kötülemek için faaliyette bulunuyorlar' dedi.
25 Ekim'deki Rize konuşmasında ise Evren, darbe öncesindeki Fatsa'da yaşananları eleştirirken, bunu savunan yazılardan örnekler veriyor ve ekliyordu:
" (...) Anayasa'ya karşı olanlar, 12 Eylül'e karşı olanlardır dediklerim bunlardır. 'Hayır' biçiminde bayram kartı, kapıların altından bildiri atanlardır. Türkiye aleyhinde yayın yapan Ermeni ASALA örgütüyle işbirliği yapanlar, komünist radyolardan talimat alanlar bunlardır."
Parlamentonun askıya alındığı; siyasi partilerin, sendikaların, derneklerin kapatıldığı; yüz binlerce kişinin gözaltına alındığı, tutuklandığı, yargılandığı; birçok gazetenin kapısına kilit vurulduğu bir dönemde referandum sürecinde bireysel olarak dahi "Hayır" kampanyası yürütmek zordu.
Bütün olanaklar "Evet"in lehineydi. Evren sadece devlet kurumlarını değil, medyanın büyük bölümünü ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği'nde (TÜSİAD) cisimleşen sermaye çevrelerinin de desteğini arkasına almıştı.
"Hayır" o kadar istenmeyen bir kelime olmuştu ki, oy pusulalarında, 1961 referandumunda "Hayırda hayır vardır" şeklinde "Hayır" propagandası yapıldığı gerekçe gösterilerek "Evet" ve "Hayır" yerine "Kabul" ve "Ret" yazılmıştı.
Bunun yanında seçimde "Hayır" oyu pusulasının rengi mavi olduğu için mavi renginin kullanımı dahi sorun yaratıyordu.
Kenan Evren konuşmalarında mavinin propaganda için kullanımına kızıyordu.
Evren referandumdan hemen önce yaptığı konuşmada mavi rengin "Hayır"cılar tarafından kullanımını şu sözlerle eleştirecekti:
"Sinsice neler neler söylemiyorlar sevgili vatandaşlarım. Atatürk'ün gözlerinin renginin mavi olup, mavi baktığından tutun da denizin mavi sularında serinleyen, gökyüzünün maviliklerinde huzura kavuşulacağına kadar mavi rengi ima ederek güya parlak buluşları ile 'ret' oyunu telkine yeltenmektedirler."
Evren bir konuşmasında ise maviye şöyle yüklenecekti:
'Gök mavi ama bir işe yaramıyor. Eğer bulut gelirse yağmur yağıyor, bereket getiriyor'.
12 Eylül döneminde aktif gazetecilik yapan Erbil Tuşalp, "Mavi ve Hayır"a yönelik yaklaşımı şöyle anlatıyor:
"Yaratılan korku ortamında haber ve yoruma giremeyen 'Hayır' sözcüğü, bir süre sonra çizerlerin karikatürlerine sızmıştı. Örneğin Cumhuriyet'in çizerlerinin deniz mavili, gökyüzü mavili karikatürleri bir "şaka haberin" birinci sayfada yayınlanması nedeniyle kısa ömürlü oldu. Habere göre İstanbul belediye otobüslerinde kullanılan mavi kartlar referandum öncesi imha edilmişti. 'Hayır' sözcüğü kullanımına yasak geldi. Mavi yasağı bulaşıcı bir hastalık gibi yayıldı. Gazetelerin birinci sayfalarında mavi kalmadı. Yeni Asır'ın mavi logosu artık kırmızıydı".
Temel hak ve hürriyetler kısıtlanıyordu. Bunların kullanılmasının savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde kısmen veya tamamen durdurulabileceği maddesi ekleniyordu. Cumhuriyet Senatosu kaldırılıyordu. Darbe sonrası oluşturulan HSYK'nın (Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu) başkanı artık Adalet Bakanı olacaktı. Devletleştirme maddesinin yerine Devletleştirme ve Özelleştirme maddesi konuyordu. Cumhurbaşkanlığı makamı güçlendiriliyordu. Siyasi partilerin ve sivil toplum örgütlerinin örgütlenmesiyle ilgili bazı kısıtlamalar getiliyordu. Örneğin partilerin kadın ve gençlik kolu gibi yan kuruluşları yasaklanıyordu. 'Siyasi, dayanışma ve genel grev' gibi grev çeşitleri yasaklanıyor, grevin işyeri işgali, işi yavaşlatma, verim düşürme ve direniş şeklinde yapılamayacağı düzenlemesi getiriliyordu. Yeni anayasaya göre sendikalar 'siyasal amaç güdemezler, siyasal etkinliklerde bulunamazlar, siyasal partilerden destek göremezler ve onlara destek olamazlardı'. Siyasi amaçlı gösteri, yürüyüşlere ve derneklerin faaliyetlerine kısıtlamalar getiliyordu. Milli Güvenlik Konseyinin düzenlediği kanunların anayasaya aykırılığı iddia edilemeyecekti. Milletvekili seçimleri 4 değil 5 yılda bir yapılacaktı.
Referandum sandığı 7 Kasım 1982'de kuruldu. Seçmenler, oyunu kullanırken bir sürprizle karşılaştı.
Mavi pusulalar zarfların dışından seçilebiliyordu.
Siyasi uzmanlara göre bu, askeri yönetimin "Hayır" verilmesini zorlaştıran bir taktiğiydi.
7 Kasım akşamı, sandıklardan rekor düzeyde "Evet" oyu çıktı.
Anayasa, % 8.6 Hayır'a karşı % 91.4 Evet oyuyla kabul edilmişti.
Katılım % 91.3 oranında gerçekleşmişti.
Yeni Anayasa kabul edilirken Kenan Evren'in cumhurbaşkanlığı da, geçici bir Anayasa maddesi gereğince onaylanmıştı.
Referandumda en fazla çıkan "Evet" oyları belirli bir bölgede yoğunlaşmadı, dağılım gösterdi.
Beyaz oyun zarfa en fazla atıldığı kentler şunlardı: