'2-B hazırlığı örtülü af olur'

'2-B hazırlığı örtülü af olur'
Çevre ve Orman Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın 2-B olarak adlandırılan ‘orman vasfını yitirmiş’ arazilerle ilgili anlaştıkları anayasa değişikliği tasarısı hazırlığı, Şehir Plancıları Odası ile Mimarlar Odası’nın tepkisine neden oldu. Uzmanlar sözkonusu hazırlığın orman alanlarının yağmalanmasını teşvik edecek örtülü bir af anlamına geldiğini belirtiyor. Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası yetkilileri, tasarının arkasında yerel seçimler öncesindeki siyasal gerekçeler ve rant hesaplarının yattığını belirterek, daha önce de aynı konuyla ilgili tasarılar 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edildiğini ve Anayasa Mahkemesi tarafından Anayasa’nın 169. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptal edildiğini hatırlatıyorlar. Çevre ve Orman Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı’nın yürüttüğü çalışmada 2-B sorununun çözümü için Anayasa değişikliğine gidilmesi gerektiği konusunda görüş birliği sağlanmıştı. Buna göre; kent merkezlerinde kalan 2-B arazileri üzerinde TOKİ ve belediyelerce kentsel dönüşüm projeleri gerçekleştirilecek. Bu araziler üzerinde oturanlar hissesi oranında, gerekirse bir bedel de ödeyerek, inşa edilecek konutlarda hak sahibi olacak. Üzerinde sanayi tesisi bulunan 2-B arazileri ise tesis sahiplerine satılacak. Tarım yapılanlar, tarımsal araziye dönüştürülecek. Şehir Plancıları Odası ve Mimarlar Odası yetkilileri, hazırlanan çalışmanın siyasi nitelik taşıdığını belirtiyor ve bunun örtülü bir af olduğunu savunuyorlar: ‘Orman alanları tehlikeye girer’ Erhan Demirdizen (Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı): 2-B alanlarının ikiye ayrılması gerekiyor. Bazı alanların üzerinde yüzbinlerce insanın yaşadığı yerleşim alanları oluşmuş bulunuyor. Burada yaşayanların, sosyal gereksinimleri temelinde, toplumsal doku göz önünde bulundurularak bazı düzenlemeler yapılabilir. Ancak böyle alanların dışında, ormanların içinde bulunan siteler, üniversiteler ya da başka yapılaşmaların önünü açacak, bunlara af ve dolayısıyla teşvik edecek uygulamaların karşısında durulmalıdır. Şehir Plancıları Odası olarak, orman alanlarındaki yapılaşmayı özendirecek, af anlamına gelecek böyle bir uygulamaya karşıyız. Geçmişte de özellikle yerel seçimlerin öncesinde pek çok af kararı çıkmıştı. Bunların sonuçları biliniyor. Böyle bir uygulama kentin ormanlarının büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalması anlamına gelecektir. 2-B’lere kentsel dönüşüm formülü Yapılaşmayı teşvik edici benzer yasaların sonuçlarını hep birlikte görüyoruz. Küresel ısınmanın bu kadar gündemde olduğu bir dönemde, orman alanlarının yapılaşmaya açılmasıyla elde edilecek gelirlerin, tüm risk ve olumsuz sonuçların önünde tutulması tartışılmalıdır. ‘Bu örtülü aftır’ Ekonomiye kaynak yaratma gerekçesinin ötesinde, bu tür uygulamaların arkasında rant kaygıları yatıyor. Kentsel alanlardaki rant artışları ve bunun da ötesinde aflarla birlikte gelen siyasi rantlar, bu tür uygulamaları gündeme taşıyor. Elbette yerel seçimlerin yaklaşmış olması bu anlamda manidardır. Daha önceki yerel seçimlerde de bunun gibi örtülü ya da açık afların sonuçlarını hep birlikte yaşadık. Bu tür siyasal hesaplarla yapılan girişimler çok tehlikeli olabilir. Özellikle kentin kuzeyindeki orman alanların ve su havzalarının önemi İstanbul için çok büyüktür. 1/1000 imar planlarında orman alanları üzerinde yapılaşmayı olanaklı kılan değişiklikler iptal edilmişti. Elbette bu yasa ile İstanbul dışındaki diğer kentsel alanlar için de benzer tehlikeler söz konusu olacaktır. ‘Herkes duyarlı olmalı’ Daha önce benzer girişimleri Anayasa Mahkemesi iptal etmişti. Burada da benzer bir durum söz konusu olabilir. Bizim, şehir plancıları olarak Anayasa Mahkemesi’ne başvurma hakkımız bulunmuyor. Bunu Meclis’te grubu bulunan partiler veya 110 milletvekili talep edebilir. Ya da uygulamaya geçilirse, bunun sonucunda zarar görenlerin açtığı davalarda mahkemeler, bu yasanın iptali için Anayasa Mahkemesine başvurabilir. Biz, iptal başvurusu hakkımız olmasa da buna karşı çalışmalarımıza devam edeceğiz. Bunun kamuoyuna duyurulması ve buna karşı kamuoyu oluşturulması için çalışacağız. Bu hepimizi ilgilendiren bir yasa dolayısıyla hepimizin bu konuda duyarlı olması gerekiyor. Burada elbette basına da önemli görevler düşüyor. ‘Ormanlarda kızamık gibi konut alanları’ Mücella Yapıcı (Mimarlar Odası İstanbul Şubesi-Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Kurulu Başkanı): 2-B alanlarıyla ilgili çalışmalar daha önce de gündeme gelmiş, yasalaştırılmaya çalışılmıştı. Ancak önceki cumhurbaşkanımızın vetosu ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararıyla bu gerçekleşmemişti. Şimdiki Cumhurbaşkanımız nasıl bir tutum benimseyecek bunu bilemiyoruz ama bunun yürürlüğe girmesi büyük sorunlara neden olacaktır. Özellikle İstanbul’da orman alanlarındaki yapılaşma kaygı veriyor. Kuzeydeki orman alanlarının varlığı, eğer bu çalışmalar yasalaşıp yürürlüğe girerse büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktır. Benzer bir durum Sultanbeyli çevresi için de geçerlidir. Zaten mevcut durumda orman alanlarında yapılaşmanın boyutu, tehlikenin büyüklüğünü gözler önüne koyuyor. Eğer 1/1000 ölçekli imar planına bakarsanız, orman alanları içinde, kızamık gibi konut alanlarının küçük küçük geliştiğini görebilirsiniz. Eğer bu çalışmalar yasalaşırsa buradaki konut alanları daha da gelişecektir. Bu da özellikle İstanbul’un orman alanlarında ve su havzalarında geri dönülemeyecek tahribatların oluşmasına neden olacaktır. Bilimsel gerçeklere dayınmıyor Burada gözönünde bulundurulması gereken önemli bir nokta var. Daha önceki 2-B kanunları, Anayasa’nın 169. maddesi gerekçe gösterilerek, Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmişti. Bu maddede bilimsel ve fenni gerekçeler olmaksızın orman alanının daraltılamayacağı belirtiliyor. Burada, 2-B alanlarının yapılaşmaya açılması için herhangi bir bilimsel ve fenni gerekçe bulunmuyor. 2-B alanlarının yapılaşmaya açılmasının arkasında, buralardan elde edilecek mali kaynaklar bulunuyor. Ancak ormansızlığın maliyetini parayla ölçebilmemiz söz konusu değil. Bu tür uygulamalar rant kaygılarını gündeme taşıyacaktır bu da orman alanlarının talan edilmesine neden olacaktır. Zaten şu anda da ülkemizin orman alanı olarak yeterli alana sahip değildir. Örneğin 1999 verilerine göre Türkiye’de kişi başına 0.31 hektar orman alanı düşüyor. Bu oran İsveç’te 4.46, Finlandiya’da 4.42’dir. Uzağa gitmeye gerek yok, komşumuz Yunanistan’da kişi başına 0,61 hektar orman düşüyor, bizdekinin iki katı... Yasadışı yapılaşmayı teşvik eder Meselenin ekonomik durumunun ötesinde siyasal boyutu da bulunuyor. Yerel seçimlerin yaklaştığı bir dönemde bu tür bir düzenlemenin anlamı aftır. Burada ikili bir tutum sözkonusu. Bir taraftan kentsel dönüşüm projeleri adına yıkımlar yapılıyor, diğer taraftan da bu tür yasalarla, yasadışı yapılaşma teşvik ediliyor. Burada çelişkili bir durum sözkonusu. Yapılması gereken Anayasanın 169. maddesini uygulamaktır. Temelde bu yasa devlete orman alanlarını sınırlandırma değil, genişletme görevini getirmektedir. Burada ise tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. 169. Madde ne diyor?