Tıp dilinde "Serviks Kanseri" olarak adlandırılan ve halk dilinde "Rahim Ağzı Kanseri" olarak bilinen kanser türünün, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de hızla yaygınlaştığı bildirildi. Yapılan araştırmalara gore, Türkiye'de hergün 4 kadına "Rahim Ağzı Kanseri" teşhisi konurken, günde 2 kadın da bu kanser türünden hayatını kaybediyor. Tüm dünyada kadınlarda ikinci en sık görülen kanser tipi olan "Serviks Kanseri"nde dünyada, her iki dakikada bir kadın "Serviks Kanseri"nden ölüyor. Araştırmalarda, hastalığa neden olan "Human Papilloma Virüsler"in (HPV), çok yaygın görülen, belirti göstermeyen ve oldukça bulaşıcı, kılıfsız DNA virüsleri olduğu belirtildi. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre yaklaşık her 10 kişiden 1'inde "HPV" var ve CDC'ye göre bir kadının 50 yaşına kadar "HPV" enfeksiyonuna yakalanma riski yüzde 80. WHO verilerine göre her yıl tüm dünyada yaklaşık 493 bin servikal kanser olgusu görülüyor ve bunların yaklaşık 270 bini ölümle sonuçlanıyor. Bu ölümlerin yüzde 80'den fazlası ise yeterli tarama programlarının bulunmayışı nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde görülüyor. Kadınların yaklaşık yüzde 50-80'i yaşamlarının bir anında "Serviks Kanseri"ne neden olabilen bir virüsle enfekte olabilir. Aşılanmayla birlikte düzenli "pap smear testi" taramasının en iyi korunma yolu olduğu belirtiliyor. Servisk Kanseri, Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) önderliğinde, yarım asırdır Türkiye'de insan sağlığını korumak, geliştirmek ve iyileştirmek adına çalışan GlaxoSmithKline (GSK) desteğiyle hayata geçirilen "Başıma Gelmez Deme En Başından Engelle - Serviks Kanserine Geçit Verme" projesiyle paylaşıldı. TJOD Başkanı Prof.Dr.İsmail Mete İtil, proje kapsamında yaptığı değerlendirmede, "TJOD olarak dünyada bağlı bulunduğumuz "FIGO", "EBCOG", "WHO" gibi kurum ve kuruluşların da önerdiği gibi, "HPV"nin "Serviks Kanseri" ile ilişkisini ve buna karşı primer ve sekonder korunmanın önemini aktarmayı kendimize misyon edindik. "Serviks Kanseri"ne geçit vermemek üzere bu projeyi gerçekleştiriyoruz" dedi. İtil, "Servisk Kanseri"ne ilişkin yaptığı değerlendirmede şunları söyledi: "WHO verilerine göre her yıl dünyada yaklaşık 493 bin "Servikal Kanser" olgusu görülüyor ve bunların ne yazık ki yaklaşık 270 bini ölümle sonuçlanıyor. Bu ölümlerin yüzde 80'den fazlası ise yeterli tarama programlarının bulunmayışı nedeniyle gelişmekte olan ülkelerde görülüyor.Meme kanseri ilk sırada yer almasına rağmen kaybedilen yaşam yılı olarak bakıldığında serviks kanseri, meme kanserinin de önünde yer alıyor. Serviks kanseri kadınları erken yaşta, sıklıkla 40'lı yaşlarının ortasında, çocuk büyüttükleri, bir aile kurdukları ve toplumlarının sosyal ve ekonomik yaşamına katkıda bulundukları, yaşamlarının belki de en önemli döneminde vuruyor. Düzenli olarak yapılan pap smear testinin yanı sıra bu konuyla ilgili en önemli gelişme serviks kanserinden korunmak için aşının olması. Serviks kanseri, aşıyla önlenebilen bir kanser türüdür." Serviks kanseri ne zaman ve nerede dikkate alınır? Bazı ülkelerde "Serviks Kanseri" görülme sıklığının daha genç kadınlar arasında yükselmekte olduğu belirtilen araştırmalara göre, "Serviks Kanseri" dünyada 15-45 yaşlarındaki kadınlarda en sık görülen ikinci kanser nedeni. Her yıl yaklaşık olarak 500 bin, yeni "Serviks Kanseri" vakası geliştiği ve bu ölümcül hastalığın yaklaşık 270 bin kadının ölümüne yol açtığı tahmin edilmekte. Tahminler, "Serviks Kanseri"nin önlenmesinde önemli bir ilerleme olmadıkça, 2050 yılına kadar her yıl bir milyondan fazla yeni vaka ortaya çıkacağını gösteriyor. "Serviks Kanseri" insan papilloma virüsü (HPV) olarak adlandırılan ve sık görülen bir virüsün bazı tiplerinin yol açtığı inatçı enfeksiyondan kaynaklanıyor. Cinsel yönden aktif her kadın yaşamı boyunca kansere yol açan HPV enfeksiyonu riski altında ve hep bu riski taşıyor. Kadınların yüzde 80'inde yaşamlarının bir anında HPV enfeksiyonu gelişeceği hesaplanmıştır. Bugüne kadar insanlarda HPV'nin yaklaşık 100 tipi belirlenmiş ve bunların 15 kadarının (bunlar onkojenik ya da kansere yol açan HPV tipleri olarak da adlandırılır) "Serviks Kanseri"ne neden olabileceği bulunmuştur. HPV tip 16, 18, 45 ve 31, hep birlikte dünyada serviks kanserlerinin yüzde 80'inden sorumludur. Serviks kanseri'nin önlenmesi Her kadın yaşamının sonuna kadar "Serviks Kanseri" riski taşır ve mümkün olan en erken zamanda ve olabildiğince en uzun süre boyunca bu hastalığa karşı korunması gerekir. Tarama programları uygulanan yerlerde, cerrahi girişimle alınabilen anormal ve prekanseröz serviks hücreleri belirlenebilir, ancak tarama tüm prekanseröz serviks hücrelerini ya da kanseri saptayamaz. Vakaların yaklaşık yüzde 20'si saptanamaz ve "Serviks Kanseri"ne karşı olası en iyi korunma düzeyi için tarama aşılama ile birleştirilmelidir. Aşılama işlemi Araştırmalara göre, en sık kansere yol açan "HPV" tiplerine karşı aşılama, bir kadının yaşamının herhangi bir anında "Serviks Kanseri" gelişme riskini önemli ölçüde azaltabilir. İlk cinsel aktiviteden önceki her aşılama, kadının yaşamının sonraki evrelerinde oluşabilecek "HPV" enfeksiyonuna karşı sürekli koruma sağlamalıdır. Kadının cinsel yönden aktif hale gelmesinden sonraki aşılamanın da yararlı olabileceği belirtilen araştırmada, vücudun bağışıklık sisteminin yaşla birlikte doğal olarak zayıfladığı ve bu yüzden bir "HPV" enfeksiyonu gelişmesi ve bu enfeksiyonun inatçı hale gelme riski kadın yaşlandıkça daha da arttığı belirtiliyor. "Serviks Kanseri" aşılamasında koruma, "HPV" virüsünün kılıfına bağlanan ve virüsün serviks hücrelerine girmesini ve enfekte etmesini önleyen antikorlarla sağlanır. Servikste koruyucu antikorların bulunması önemli, çünkü burası enfeksiyon bölgesi. Kandaki antikor sayısı ne kadar yüksekse, servikste bulunabilecek antikor sayısı da o kadar yüksek olur. Ayrıca HPV virüsü hücreye çok hızlı girer ve 2 saat gibi kısa bir sürede hücrede bulunabilir. Dolayısıyla, enfeksiyon bölgesinde koruyucu antikorların bulunması önemlidir. Yaşadığım bütün zorluklara rağmen hayatta kalmayı başardım Hastalık ile mücadele eden kadınlar, yakalandıkları "Serviks Kanseri" hakkında şunları söylediler: Christine Baze: "Ben 18 yaşımdan beri düzenli olarak jinekolojik muayeneye giden, rutin olarak her yıl pap smear testini yaptıran birisiydim. Eşimle 21 yaşımdan beri beraberdik. Bundan sekiz yıl önce 31 yaşımdayken bu hastalığa yakalandım ve hayatta kalabilmek için çok zorlu bir süreç yaşadım. Tedavinin kendisi ve yan etkileri çok yıkıcıydı. Hiç çocuk sahibi olamayacaktım. İlaçlar çok ağırdı. Ruhsal olarak da çöküntü içindeydim. Bütün zorluklara rağmen hayatta kalabilmeyi başarmış kadınlardan biriyim. Benim yaşadıklarımı hiçbir kadının yaşamasını istemem. Çabalarımla bir kadına bile sesimi duyursam, bir kadının bile hayatını kurtarsam çok mutlu olurum. Keşke dünyadaki her kadın ile gözgöze gelip konuşabilsem ve onları hastalık konusunda bilinçlendirebilsem. Kadınlara önerim kendi bedenlerine ve sağlıklarına sahip çıkmaları. Erkeklere önerim ise hayatlarındaki kadınları serviks kanserine geçit vermemek üzere korumaları." Ben doktorum diye bana olmaz sanmıştım Türk Survivor - Prof. Dr. Güzin Özarmağan: "Ben doktorum ve insanlara sağlık vermek için hayattayım diye benim başıma böyle bir hastalık gelmez sandım. Bir doktor olarak düzenli şekilde kontrollerimi yaptırdığım halde, doktorumla en son görüşmemde bu hastalığa ileri evrede yakalandığımı öğrendim, üstelik hastalık diğer organlara yayılmıştı. Hayatımızı tam düzene soktuğumuz, kızımın koleje girdiği, ev aldığımız yıldı. Hayatımızda herşey mükemmel gidiyordu. Serviks kanserine yakalanmam dışında! Hasta olduğumu ve çok acil ameliyat olmam gerektiğini öğrendiğimde aklımdan ilk geçen "bana olmaz" sözünün anlamını yitirmiş olmasıydı. Korku, endişe, peşpeşe gelen ameliyatlar. Bu dünyada hiç bir kadının benim yaşadıklarımı yaşamasını istemem. Ben kendi hayatımdaki kadınları korumaya kızımdan başladım. Siz de hayatınızdaki kadınları koruyun." Niye ben diye düşündüm Türk Survivor - Nilüfer Uzar: "Bu benim başıma asla gelmez dediğim bir hastalıkla yüz yüze geldiğim bir anda dünyada yapayalnız kalmış tek bir insan olduğumu düşündüm. Niye diye düşündüm? Niye ben? Hastalığımı öğrendiğimde ilk yaptığım şey oğlumdan ve annemden hastalığımı saklamak oldu. Çünkü annem şeker ve tansiyon hastasıydı. Oğlum da kanser olgusunun ölümle eşdeğer olduğunu bir şekilde televizyondan öğrenmişti. Onun psikolojisini etkilememek için ona da söylemedim. Sevenlerim vardı, çok gençtim. Bu hastalığa yenilmeyebilir, bu hastalıkla savaşabilirdim. Hastalığı yenmeye olan inancım ve oğlumun küçük olması bu savaşı kazanmamda en büyük etken oldu. Gördüğüm tedavi uzun ve meşakkatliydi. O dönemde yakınlarımın ve doktorlarımın desteği benim için çok önemliydi. Bugün, serviks kanseriyle savaşı ben kazandım. Böyle bir savaşa hiç girmemiş olmayı tercih ederdim. Benim yaşadığım acıları hiç bir kadın yaşamasın diye kendi hikâyemi kadınlarla paylaşmak istedim."