2 Mart 2009 dünya basını

2 Mart 2009 dünya basını
İNGİLİZ BASINI İngiltere gazetelerinde bu sabah dün Brüksel'de yapılan olağanüstü Avrupa Birliği zirvesi geniş yer buluyor. Avrupalı liderlerinde gündeminde, küresel ekonomik kriz karşısında dayanışma ve ortaklık ruhunun korunması ancak korumacı politikalardan uzak durulması yolunda kararlar vardı. Orta ve Doğu Avrupa'daki üyelerin durumu ise zirvede en çok tartışma yaratan konuların başında yer aldı. Times gazetesi, habere "Avrupa Birliği'nin zengin ve yoksullarını yeni bir 'Demir Perde' bölecek" başlığıyla yer veriyor. "Batılı liderlere Berlin Duvarı'nın çöküşünden 20 yıl sonra, önlem alınmadığı takdirde, birliğin doğudaki yeni üyelerinde beş milyon kişinin işsiz kalabileceği uyarısı yapıldı. "Macaristan'ın gündeme getirdiği toplu yardım önerisi gergin geçen zirvede reddedildi. "İngiltere Başbakanı Gordon Brown bunun yerine, Uluslararası Para Fonu'na yüklü miktarda fon aktarılması yolundaki çağrısını yineledi. Ancak Başbakan IMF'ye verilecek bu taze paranın nereden geleceğini söylemeyi reddetti. "Macaristan lideri Ferenc Gyurcsany ise açıkça Doğu Avrupa'nın çökmesi ve yeni bir demir perde oluşması ihtimaline dikkat çekti." 'Birlik arayışı başarısız' Guardian da Avrupalı liderlerin ekonomik durgunluk karşısında birlik arayışında başarısız olduğu yorumunu yapmış. "Avrupalı liderler dün, ekonomik kriz karşısında Avrupa ortak pazarının ne kadar kutsal olduğuna dikkat çekerek birliğin peşine takılan korumacılık hayaletinden kurtulmanın yolunu aradı. "Ancak AB'nin 27 üye ülkesinin liderleri, siyasi kariyerleri boyunca görüp görebilecekleri en büyük kriz karşısında birlik sağlama çabalarında başarısız olmuş görünüyor." Guardian, Avrupa'nın karşı karşıya olduğu zorlukları Avrupa'nın fay hatları adı altında üç maddeyle sıralıyor: "Fransa'nın başını çektiği- Fransız ve Avrupa sanayini ve istihdamı koruma kampanyasına İngiltere, Almanya, Orta Avrupa ve Avrupa Komisyonu karşı. "Orta Avrupa'nın bazı kesimleri mali çöküş yaşanacağı korkusu, Avusturya, İtalya ve İsveç'te büyük bankaları eritebilir. "Euro kullanmayan ülkeler, krizle mücadele politikalarının Euro bölgesindeki ülkeler düşünülerek hazırlanmasından kaygılı." Guardian yazarlarından Larry Elliott da bugünkü makalesinde Doğu Avrupa'da 1997'deki Asya krizine benzer bir tablonun eşiğine geldiği görüşüne dikkat çekmiş. Merkez Bankası'ndan tarihi adım Times'ın ekonomi editörlerinden Gary Duncan, İngiltere Merkez Bankası'nın para basma politikasını yorumluyor. Duncan, bankanın ekonomiye nakit para sokarak deflasyonu önlemeye çalışacağını yazmış. "İngiltere Merkez Bankası ekonomik çöküşün önünü kesmek için bugüne kadarki en güçlü adımını atacak ve "para basmaya" başlayacak. "Para Politikaları Komisyonu'nun, Maliye Bakanı Alistair Darling'in yeşil ışık yakması halinde, "nicel genişleme" de denilen uygulama için Perşembe günü hareket geçmesi bekleniyor. Bu radikal adım aynı zamanda bankanın tarihindeki önemli bir dönüm noktası olacak. "Zira bundan yaklaşık 12 yıl önce dönemin Maliye Bakanı, şimdiki Başbakan Brown, Merkez Bankası'na faiz oranlarını bağımsız şekilde kontrol yetkisi vermişti." Bu hafta yakından takip edilen bir diğer siyasi gelişme de İngiltere Başbakanı Brown ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın buluşması olacak. Independent "İki lider bir öncelik: ekonomi" başlığını kullandığı haberde, "liderlerden biri seçim bozgununa ilerliyor; diğeri ise tarihi bir zaferden yeni çıktı. Ama yarınki buluşmada ikisinin de başını aynı mesele ağrıtacak" yorumunu yapmış. "Gordon Brown, yarın yeni Amerikan Başkanıyla tanışan ilk Avrupalı lider olacak, çarşamba günü de Amerikan Kongresi'nin her iki kanadına hitaben bir konuşma yapacak. İyi karşılanacak da olsa, Başbakanın konuşması daha çok Amerikalıların işlerini korumaya odaklanmış milletvekillerini hedef alıyor." G20 zirvesi Financial Times da gelecek ay Londra'da yapılacak G20 zirvesi öncesinde Amerika'nın önceliğini iç sıkıntılara vereceği kaygısının hakim olduğuna ve İngiltere Başbakanı'nın bu konulara odaklanmayı planladığına dikkat çekiyor. "İngiliz yetkililer, Beyaz Saray'ın 2 Nisan'daki G20 zirvesinde ne başarmayı beklediğine açıklık getirmesini istiyor. İngiltere Başbakanı, dünyayı resesyondan çıkarmanın sırrının, koordineli şekilde uluslararası bir eylem planı yürütülmesinde saklı olduğuna inanıyor. Brown, son kamuoyu yoklamalarında Muhafazakarları 10 puan geriden izliyor. "Brown Obama'yla görüşmesinde ayrıca Afganistan'daki savaşın sıradaki aşamasını da planlamayı umuyor. İngiliz yetkililer, Obama'nın İngiltere'den Afganistan'daki mevcut 8300 askere ek asker istemediğini açık ettiğini söylüyorlar. Ancak Brown, Afganistan'dan tamamen çekilmeden önce Amerika'nın ne istediğini doğrudan Obama'dan duymak istiyor." Gazze'ye yardım konferansı Bugün Mısır'ın Şarm el Şeyh kentinde yapılacak Gazze'ye yardım konferansı da İngiltere'deki gazetelerin dikkat çektiği konuların başında. 3 milyara yakın yardım toplanmasının amaçlandığı zirvede en çok tartışma yaratansa paranın nasıl aktarılacağı olacak. ABD'nin yeni Dışişleri Bakanı Hillary Clinton ilk Orta Doğu gezisine Mısır'dan başladı. Clinton'ın bugün Hamas militanlarını safdışı bırakmak üzere 1 milyar dolarlık bir yardım önermeye hazırlandığı belirtiliyor. Uluslararası bağışçıların da Hamas'ın nakitler üzerine söz hakkı olmadığı durumda yardımda bulunmayı planladıkları öğrenildi. Irak'tan çıkış "Irak'ı daha iyi bir yer olarak bırakacağız" Guardian, manşetten verdiği özel haberinde İngiltere'nin son altmış yılda giriştiği iki en uzun ve tartışmalı savaşa önderlik eden Korgeneral John Cooper'ın görüşlerine yer veriyor. "Yarın 30 yılın ardından ordudan emekli olmaya hazırlanan Cooper, Ocak ayında yapılan eyalet seçimlerinin dönüm noktası olduğunu söyledi ve altı yıl önceki işgalin ardından Irak'ın daha iyi bir durumda teslim edileceğini belirtti. Muharip İngiliz güçlerinin görevlerini 31 Mayıs'a dek tamamlayacağı belirtiliyor." İngilizlerin inanç haritası "İngiltere'nin inanç haritası çıkarıldı" diyen Guardian, buna göre her beş İngiliz vatandaşından dördünün, dünyanın evrimle değil Tanrısal bir güce dayandığını savunan "yaradılış teorisi"ne karşı olduğunu yazıyor. "Evrim Teorisi'ni bulan İngiliz bilim adamı Charles Darwin'in 200'üncü doğum gününe denk getirilen araştırma ve bunun sonucunda ortaya çıkan harita, düşünce kuruluşu Theos tarafından hazırlandı. İngiltere genelinde 2 bini aşkın kişinin katıldığı anketin yetişkin nüfusu yansıttığı belirtiliyor. "Buna göre, İngiliz yetişkinlerin yaklaşık yarısı, evrim teorisinin Tanrı fikrinin etkisini kırdığı inancında. Ankete katılanların yüzde 80'inden fazlası yaradılışın büyük bir güç tarafından yönlendirilmesini ifade eden ve "akıllı tasarım" fikrine de karşı." Guardian, öte yandan ankete katılanların yarısına yakınının, evrimi anlatan "Türlerin Kökeni" kitabının yazarının ülkenin en büyük doğa bilimcisi Darwin olduğunu bilemediğine dikkat çekiyor. (BBC Türkçe)ALMAN BASINI Avrupa Birliği liderlerinin küresel ekonomik krizle mücadele zirvesi ve Almanya'da otomobil üreticisi Opel'in kurtarılması tartışmaları 2 Mart 2009 tarihli Alman basınında öne çıkan konular... Stuttgarter Nachrichten gazetesi, AB kriz zirvelerini içeriksel açıdan eleştiriyor: “Alelacele düzenlenen AB zirveleri, enerji ve kararlılıktan çok, çaresizlik ve kıskançlık hislerini açığa çıkarıyor. Birlik içinde açığa çıkan ikiliklerden doğan sıkıntı ve endişeler de buna ekleniyor. Pazar günkü son zirve, bir öncekinin devamı değildi. Çünkü aradan geçen zamanda sorun tablosunda da değişiklikler oldu. Son zirve daha ziyade, ‘Zirve yapan, hareket halindedir' sloganı doğrultusunda ya da bu izlenimi yaratmak için gerçekleşti. Temel nedeni ise üye ülkeler arasında giderek daha da sık su yüzüne çıkan fikir ayrılıklarını kontrol altına alma zorunluluğuydu." Mannheimer Morgen gazetesinin yorumunda ise şu satırları okuyoruz: “Durum ciddi ve AB'nin tarihindeki en ağır sınav. Macaristan Başbakanı'nın acı bir şekilde dile getirdiği, Avrupa'da yeni bir ‘Demir Perde' oluştuğu ifadesi, ekonomik kriz nedeniyle Avrupa'nın karşı karşıya olduğu bölünme tehlikesini ortaya koyuyor. Devlet ve hükümet başkanları dünkü zirvede en ciddi tehlikeyi bertaraf etti. O da Batı ile Doğu arasında yeni bir bölünme ve ulus-devletlerin küçük parçalara ayrılması tehlikesiydi." Bayerische Rundschau gazetesinin yorumu ise şöyle: “Devlet ve hükümet başkanlarının serbest iç pazarın önemini açıkça vurgulamaları büyük önem taşıyordu. Çünkü örneğin Fransa'nın geçtiğimiz Cumartesi'ye kadar kendi otomotiv sanayisi için atmaya çalıştığı korumacı adımlar sadece tüm Avrupa ekonomisini tehlikeye atmakla kalmıyor, aynı zamanda AB içinde cepheleşmeyi de hızlandırıyor.” Otomobil üreticisi Opel'i iflastan kurtarmak için devletin atmayı planladığı adımlarla ilgili tartışmalar da bugünün Alman basınında geniş yer alıyor. Lausitzer Rundschau gazetesi, devletin bir ikilemle karşı karşıya olduğunu belirtiyor yorumunda: “Hükümetin önündeki iki seçenek de şüphesiz tehlikeler barındırıyor. Hükümet Opel'in iflasına izin verirse bunun siyasi hasarı büyük olur. Kefalet ve kredilerle şirketi kurtarmaya çabalarsa, bu Opel'in sonunun sadece gecikmesi anlamına gelecek, yatırılan tüm para da yanıp gidecektir. Yeni otomobil alımlarını teşvik için getirilen hurda primi önlemi ile satışlarda yaşanan kısa vadeli canlanma, Opel otomobillerinin çok satmadığı gerçeğini değiştiremez. Durum böyle kaldığı sürece devletin yapacağı tüm yardımlar büyük soru işaretlerinin gölgesinde kalacaktır.” Financial Times Deutschland gazetesinin yorumu ise şöyle: “Acı gerçek şu: Hükümetin sonuçta Opel'i korumaya almak dışında bir seçeneği yok. Başbakan Angela Merkel, Kasım ayı sonunda yaptığı açıklamada Opel'e yardım edileceği işaretini açıkça vererek, yaşananlarda söz sahibi olabilme fırsatını kullandı. Popülist eğilimli eyalet başbakanları Roland Koch ve Jürgen Rüttgers de devletin olayın içinde kalması için üzerlerine düşeni yaptılar. Ekonomi politikaları açısından en makul yol olan, kurtarma işlemi için vergi paralarının kullanılmaması seçeneği ise artık gündemden kalkmış durumda.” Handelsblatt gazetesi ise Opel'in iflasa terk edilmesi gerektiği görüşünü savunuyor: “Kendimizi kandırmayalım. Hükümet Opel için bir konsept oluşturulmasını boş yere bekliyor. Köhnemiş Amerikan General Motors şirketinin Avrupa yönetiminin sunduğu, bir konsept değil, iflas ilanı. Ve bir iflas ilanında normalde nasıl davranılıyorsa, şimdi de öyle davranılması gerekir. Opel ve General Motors şirketinin Avrupa'daki diğer tüm kolları iflasını açıklamalı. Opel'in iflası felaket değil. Tam tersine gerçekleşmeyecek umutları beslemek yerine dürüst bir fırsat sunuyor. Sonuçta planlı iflas, bir şirketi yönetmeye devam etmek, bu arada gerekli kalıcı önlemleri alarak yeniden organize etmek ve alacaklılardan korumak için bu ülkede de geçerli makul bir yöntem.” (Deutsche Welle Türkçe)