15 Temmuz darbe girişiminden tutuklanan 2 muvazzaf orgeneralden biri olan dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti hakkında Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen ve istinaftan da geçen ceza, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nce onandı. Daire, “neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülüğünü yerine getirmeyerek anayasayı ihlal, darbeye teşebbüs fiiline doğrudan iştirak etmemekle birlikte eylemleri kolaylaştırdığından bahisle suça yardım”dan 15 yıl hapis cezası alan Huduti hakkındaki kararı, Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesinde “ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası” talep edilmesine rağmen, bozmayarak onadı.
Yargıtay’ın “darbe girişimi fiiline katılmadığını tespit ettiği” Huduti’nin hakkındaki hükümde, “olayı kansız şekilde bastırmak için darbecilere ateş açma emri vermediği” yolundaki ifadesiyle etkili olan emir subayı Sedat Kaya’nın durumu ise dikkati çekti. Huduti’nin de yargılandığı 76 sanıklı davada beraat eden Sedat Kaya, daha sonra FETÖ kapsamında başlatılan “ankesör” soruşturmasında tutuklandı, ardından “etkin pişmanlık”tan yararlanma talebiyle itirafçı oldu. Kaya, daha sonra serbest kaldı.
Kararda, darbeye iştirak nedeniyle yargılanan 37 askerle ilgili yapılan yorum da dikkati çekti. 37 erin beraatine ilişkin kararı onayan Yargıtay, erlerin yaşları, mesleki bilgileri, olayın gerçekleştiği yer ve zaman itibariyle, verilen emirlerin hizmete mütalik olmadığını ve bir suç işleme amacıyla verildiğini bilebilecek durumda olmadıklarını belirtti. Kararda, erlerin güvenlik güçlerini hedef almaksızın havaya doğru ateş etmeleri nedeniyle yaralanan kimsenin olmaması da beraate gerekçe gösterildi ve “emrin yerine getirilmesi bilinci ile hareket ettiklerini tasavvur etmelerine rağmen, dış alemde oluşan olay ile gerçek iradelerinin birbiri ile uyumlu olmadığı” vurgulandı.
Malatya’daki 2. Ordu Komutanlığı’nda 15 Temmuz gecesinde yaşananlara ilişkin davada Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararını açıkladı. Yargıtay, 8 askerin anayasal düzeni değiştirmek suçundan müebbet hapis, 7 askerin darbeye yardım cezasını onadı. 2. Ordu Komutanı Huduti’ye verilen “suça yardım” cezasını da onayan Yargıtay, Huduti’nin iki emir astsubayına verilen beraat kararlarını ise “yardım ettiler mi, araştırılsın” gerekçesiyle bozdu. Yargıtay, 9 rütbelinin beraat kararlarıyla, 37 erin beraati için de onama kararı verdi.
Yargıtay kararındaki en ilginç isimlerden birisi, farklı bir davada yargılanan Huduti’nin emir subayı Sedat Kaya oldu. Gazeteci Sedat Ergin’in Hürriyet gazetesinde hukuki durumunu detaylı biçimde aktardığı Kaya’nın ifadeleri, Huduti’nin ceza almasına yol açtı. Kaya, 15 Temmuz gecesi, darbe girişiminde görev alan iki tuğgeneral Serdar Sevgili ve Zeki Karataş ile kurmay albay Bahadır Erdemli’yi karargâhta Orgeneral Huduti’ye baskı yaptıkları sırada teslim aldı. Bu isimlerin silahlarını alan Binbaşı Kaya, Huduti’ye “Komutanım isterseniz bunları halledebiliriz” diye öneride bulundu. Ancak Huduti, “İkna suretiyle halledelim” yanıtını verdi. Serbest bırakılan üç darbeci, diğer darbecilerin yanına, ikna etmeleri için gönderildi ama karargâha uzun namlulu silahlarla döndü. İddiaya göre bu durum, hem 2. Ordu’daki sürecin uzamasına hem de çatışma çıkmasına yol açtı. Bu olayı hem Huduti, hem dönemin İkinci Ordu Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun, hem de tanık Astsubay Bilal Süyündü mahkemede doğruladı. Huduti, Malatya Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 9 Mart 2017 tarihli celsesinde “Sedat Kaya darbecileri vurmak için izin istedi... Çatışmanın çıkması olayı başka boyuta götüreceği endişesiyle ateş edilmemesi konusunda emir verdim” dedi.
FETÖ üyeliği ve darbe girişimine katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Kaya, 322 gün hapis yattıktan sonra tahliye edildi ve beraat etti. Temyiz sürecinde bu karar bozuldu. Kaya’nın FETÖ’nün mahrem imamlarının örgüt mensuplarıyla haberleşmek için kullandıkları ankesörlü telefonların kayıtlarında yapılan taramalarda hakkında soruşturma bulunan subaylarla ardışık bir şekilde arandığı ortaya çıktı. Malatya Cumhuriyet Başsavcılığı, 3 Ocak 2019 tarihinde bu delillere dayanarak Kaya hakkında FETÖ/PDY örgüt üyeliğinden dava açtı. Kaya, liseden itibaren cemaatle bağlantısının olduğunu kabul ederek, 2013’ten sonra toplantılara gitmeyi bıraktığını, bunun üzerine cemaatçilerin evine kadar geldiklerini, daha sonra da ısrar amaçlı arandığını söyledi ve bazı isimler vererek itirafçı oldu. Ordudan ihraç edilen Kaya’nın yargılaması sürüyor.
Kaya’nın ifadelerinin etkili olduğu kararda, 15 Temmuz 2016 günü, TSK’ya sızmış FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensubu olan ve/veya bu örgütsel faaliyeti destekleyen 8 binin üzerinde askerî personel tarafından savaş uçakları dâhil 35 uçağın, 3 geminin, 37 helikopterin, 74'ü tank olmak üzere 246 zırhlı aracın ve 4 bine yakın hafif silahın kullanılarak; Cumhurbaşkanına suikasta teşebbüs edildiği, TBMM ve Cumhurbaşkanlığı Külliyesi başta olmak üzere birçok stratejik merkezin bombalandığı, Başbakanın konvoyuna silahlı saldırı gerçekleştirildiği, güvenlik görevlileri ile sokaklara çıkan sivillere devletin silahlı kuvvetlerine ait bu uçak, helikopter, tank ve silahlarla saldırılarak 4'ü asker, 63'ü polis ve 183'ü sivil olmak üzere toplam 250 'den fazla kişinin şehit edildiği, 2 bin 735 kişinin de yaralandığı anımsatıldı.
Kararda, Malatya’da bulunan 2. Ordu karargâhı’nda yaşanan olaylar ise ayrı başlıklar halinde değerlendirildi. Olaylar şöyle sıralandı:
1. olay: 2. Ordu karargâhında görevli sanık Yüzbaşı Kemal Keskin’in, sanıklar Kurmay Albay Bahadır Erdemli ve Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili tarafından saat 21.00 sıralarında kışlanın 2 nolu nizamiyesinde görevlendirilmesiyle darbe eylemine başlanılmıştır. O gün itibariyle kışla komutanı olan sanık Üsteğmen Hüseyin Çakıcı “silahlı kuvvetlerin yönetime el koyduğunu bildiren’’ sanık Kemal Keskin’in emrine girmiş, Kemal Keskin nizamiyeden giriş çıkışları yasaklamış, bir terör saldırısı ihtimalinden bahsederek kışla servisi ve bir kısım tanık ve sanıkları da kışlaya almamıştır. 2. Ordu Komutanı sanık Orgeneral Adem Huduti ve kurmay başkanı sanık Tümgeneral Avni Angun mesaiyi terk etmiş olup konutlarında bulunmaktadır. Sanıklar Bahadır Erdemli, Mustafa Serdar Sevgili ve Zeki Karataş yanlarına emir astsubayları ve icra subayı Binbaşı Eyüp Kök olduğu halde saat 23.00 sıralarında yasadışı emri konutunun önünde sanık Orgeneral Adem Huduti’ye arz etmişlerdir. Emirdeki imzaların yetkisiz olduğunu belirten sanık Adem Huduti karargâha gitme emri vermiş, emir subayı Binbaşı Sedat Kaya ve emir astsubayı Başçavuş Fatih Gürcan’la beraber 23.25’te Ordu karargâhına gelmişlerdir. Bu esnada evi sanık Binbaşı İbrahim Dede ve bir kısım asker tarafından kuşatılmış bulunan ve bu sanık tarafından ölümle tehdit edilen sanık Tümgeneral Avni Angun evine hapsedilmiştir.
Sözde sıkıyönetim direktifinde, Adem Huduti 2. Ordu Komutanlığı görevine devam edeceği, Kurmay Başkanı Tümgeneral Avni Angun’un Malatya ili sıkıyönetim komutanı olarak görevlendirildiği yer almıştır. karargâha intikal sonrası sanık Adem Huduti’nin üç ana ast birlik komutanı olan Van Asayiş Kolordu Komutanı, Diyarbakır 7. Kolordu Komutanı ve Adana 6. Mekanize Piyade Tümen Komutanları’na, birliklerine sahip olmaları, emir komuta zincirini bozmamaları yönünde emirler verdiği, 23.50’de görüştüğü Malatya Valisi’ne darbe girişimine karşı devletin yanında olduğunu bildirdiği, evinde esir tutulan Kurmay Başkanı sanık Avni Angun’un karargâha gelmesinin sağlanmasını, sanık Mustafa Serdar Sevgili’ye emrettiği anlaşılmaktadır. Saat 00.04’de Avni Angun karargâha gelmiştir. Darbe girişimini yönettiği anlaşılan sanık Bahadır Erdemli’nin, sanık Adem Huduti’ye "başlarına geçerlerse mutlu olacakları" yönündeki teklifine karşılık sanık Adem Huduti tarafından "Ordu komutanı olarak zaten başınızdayım, siz kimden emir alıyorsunuz?" şeklinde cevap verdiği, emir subayı Sedat Kaya ve üç silahlı emir astsubayı Başçavuşlar Fatih Gürcan, Eyüp Özcan ve Bilal Süydünlü komutanın odasının önünde silahlı nöbete başladıkları, gece boyu darbecilerin ordu komutanının odasına silahla girmesini engellemeye çalıştıkları anlaşılmaktadır.
00.20’de sanık Mustafa Serdar Sevgili, sanıklar Erkan Varol ve Eyüp Kök vasıtasıyla, Kara Havacılık Alayı’nda sanık Mustafa Özkan’ın Alay Komutanlığı’na devam edeceği ve insanlı keşif uçağının uçuşa hazırlanması yönünde iki yazılı emir gönderilmiştir. Kurmay Başkanının emriyle karargâha gelen sanıklar Binbaşı Bülent Kuzucu ve Yarbay Suat Özocak, sanık Bahadır Erdemli’nin komutanı Ankara’ya götürmemiz lazım dediğini duymuş ve sanık Bülent Kuzucu izinde bulunan komutanı Özay Şahin’e komutanı Ankara’ya kaçıracaklar şeklinde mesaj göndermiştir. Darbecilerin İnsanlı Keşif Uçağı talebinin amacının ordu komutanını Ankara’ya götürmek olduğu anlaşılmaktadır. 00.45’de darbeciler ve sanık Avni Angun ordu komutanının odasından çıkmışlar ve Avni Angun sanık Yarbay Suat Özocak’tan birliğin emir komutasını devralmasını emretmiştir, sanık Suat Özocak ise nizamiyede karargâh destek komutanlığında görevli bulunmayan sanık Kemal Keskin’in bulunduğunu ve emirlerini dinlemediğini bildirir. Sanık Avni Angun’un ısrarlı ve sert şekilde Bahadır Erdemli’ye nizamiyede bulunan sanık Kemal Keskin’i kastederek “Adamını çek” şeklinde verdiği emre karşılık, sanık Bahadır Erdemli’nin silahını çekerek Avni Angun’a doğrulttuğu, Avni Angun’un emir astsubayı Fatih Gürcan tarafından koluna girilerek komutanın odasına götürüldüğü görüntüler ve beyanlardan anlaşılmaktadır. Darbeciler sanıklar Suat Özocak ve Bülent Kuzucu’yu da önce kelepçelemiş, sonradan kelepçeleri açmış ancak gözaltında tutmaya devam etmişlerdir. 2. Ordu Komutanı sanık Adem Huduti ve kurmay başkanı sanık Avni Angun’un iletişimleri darbeciler tarafından kısmen kesilmiştir, 6. Mekanize Tümen Komutanı Tümgeneral Osman Erbaş ordu komutanına ulaşamadığını beyan etmektedir.
Yine Vali komutanla toplantı bahanesiyle görüştürülmemektedir. Aramaları ısrarla bağlanmayan İl Valisi operasyon yapılacağı tehdidiyle sonunda sanık Adem Huduti’yle telefonda görüşmeyi başarmış, görüşmede, sanık Adem Huduti, Valiye darbe girişimine katılan kişiler ve eylemlerinden bahsetmeyerek küçük bir pürüz bulunduğundan söz etmiştir. Jandarma Alay Komutanı’nın aktarımları ve görüşmede yaşadığı zorluk nedeniyle darbe girişiminin gerçek boyutunun gizlendiğini düşünen ve halkın 2. Ordu’nun niçin açıklama yapmadığını sorgulayan tavrını, 2. Ordu’nun devletten yana olduğunu belirterek yatıştırmaya çalışan Vali, durumu yerinde görmek için Ordu karargâhı’na doğru hareket etmiştir.. 02.56’da Ordu Komutanının darbe girişimine karşı yazılı açıklaması Valiye ulaşmış ve akabinde Anadolu Ajansı tarafından yayınlanmıştır. Sanık Yüzbaşı Kemal Keskin, Komutanla görüşmek isteyen İl Valisine izin vermeyerek, konuşma esnasında “mevzi al” şeklinde bağırmış, Vali ve beraberindekiler nizamiyeden uzaklaştırılmıştır. Kemal Keskin ayrıca jandarmaya ait üç aracın lastiklerini ateş açarak patlatmıştır. Ordu Komutanı kendisini canlı yayına almak isteyen iki TV kanalına zaten bir açıklama yaptığı gerekçesiyle olumlu yanıt vermemiştir. Darbeci Zeki Karataş Ordu komutanının hatlarının kesilmesini emretse de, muhabere şube, Kurmay Başkanının emriyle hatları kesmemiş ve Komutanın iletişimini açık bırakmıştır.
03.00’den sonra sanık Bahadır Erdemli aldığı tutumdan memnun olmadığı sanık Adem Huduti’ye emirlerine uymayacağını söyleyerek silah çekmiş, bunun üzerine emir subayı Sedat Kaya, Bahadır Erdemli’nin silahını almış, akabinde Mustafa Serdar Sevgili’nin silahını da aldıktan sonra odadan dışarı çıkarak komutanın hatlarını kesmeye çalışan Zeki Karataş’ın silahını da boğuşma sırasında yardıma çağırdığı Fatih Gürcan almıştır. Silahları alınan darbeciler suçun icrai hareketlerine katılan diğer arkadaşlarını da ikna edeceklerini belirterek komuta katından ayrılmışlardır. Kurmay başkanının emriyle sanık Suat Özocak’ın da kelepçe aramaya başladığı anlaşılmaktadır.
04.00’e doğru sanık Kemal Keskin ve diğer sanıkların karşı çıkması sonucu darbeciler teslim olmaktan vazgeçmişler ve yeniden silahlanarak komuta katına bu kez sanık Binbaşı İbrahim Dede‘yle birlikte geri dönmüşlerdir. Kat girişi silahlandırılmış askerlerle kapatılmıştır. Koğuşlara girerek askerleri uyandıran darbecilerden Üsteğmen Hüseyin Çakıcı ve Binbaşı İbrahim Dede silahlandırdıkları askerleri nizamiye bölgesine konuşlandırmışlardır. Erlerin kontrolünü ele geçiren darbeciler, saat 04.00 itibariyle nöbetçi heyetten hiçbir direniş görmeden, tüm kışlanın kontrolünü ele geçirerek aldıkları çatışma ve direniş kararını uygulama aşamasına geçmişlerdir. Sanıklar Suat Özocak ve Bülent Kuzucu ise darbeciler ve emir astsubayı Eyüp Özcan tarafından kelepçelenerek sanık Eyüp Kök’ün odasına götürülmüş ve Binbaşı Eyüp Kök’ün kontrolü altına bırakılmışlardır.
05.00’den sonra kışlayı kuşatan polis ve jandarma ile darbeciler ve kontrol altında tuttukları askerler arasında çatışma başlamıştır. İletişimi açık olan sanık Adem Huduti ve emir subayı Sedat Kaya güvenlik güçlerinin operasyon yapmamasını istemiş, Sedat Kaya ordu komutanının şehit olacağını söyleyerek operasyona karşı çıkmıştır. İl Jandarma Alay Komutan vekili Şahin Kaplan da ilk anda erlerin zarar görmesini istemediğinden yalnızca kalkışmacı Kemal Keskin’e nişan alarak ateş etmiş ve onu vurmuştur. Avni Angun, sanık Bahadır Erdemli tarafından “kendilerine karşı çalıştığı” gerekçesiyle silahla tehdit edilerek komutanın odasından çıkartılıp kelepçelenerek, Fatih Gürcan’ın refakatinde şeref salonuna kapatılmıştır. Saat 08.00’den sonra darbeci subay Binbaşı Fatih Kılıç, açılan ateş sonucu öldürülmüştür. Bahadır Erdemli’nin çağrısı üzerine istihkam alayından çıkarak gelen 2 ZPT’den biri kışlanın duvarını yıkarak içeri girmeye çalışsa da başarılı olamamış ve duvarda asılı kalmıştır, sanık Yarbay Ahmet Üçbudak ZPT’den polis ve jandarmaya ateş açmıştır, kışlaya girmek isterken darbecilerin emri ile hareket eden ve kışlaya giren kişilere ateş edilmesi emri alan erler tarafından bacaklarından vurularak yaralanmıştır.
Bu olay üzerine Vali, Ordu Komutanına kendilerini oyaladığını belirterek operasyon başlatacağını söylemiş, Ordu komutanı ise Vali ve akabinde görüştüğü Cumhuriyet Başsavcısına operasyon yapılmamasını, darbecileri ikna edeceğini bildirmiştir. Kemal Keskin’in yaralı halde karargâh binasına çekilmesi sonucu kışla içindeki askerler de teslim olmaya başlamışlar, darbe girişiminde yer alan Ahmet Üçbudak yaralı olarak yakalanmış, sanık Hüseyin Çakıcı da teslim olmuştur. karargâh binasının içine girmeye yönelik bir operasyonun yapılmadığı anlaşılmaktadır. Çatışmalar sonucunda Enes Gün isimli vatandaş, sanık İbrahim Dede tarafından karnından vurularak, iki er de kollarından vurularak yaralanmıştır. Yine darbeci Kemal Keskin de yaralı halde teslim olmuştur. İcra subayı Eyüp Kök’ün odasında bulunanlar ve sanık Avni Angun ise ordu komutanının korumaları tarafından serbest bırakılmıştır.
09.38’de sanık Orgeneral Adem Huduti, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile görüşmüştür, Hulusi Akar sanıktan, darbecilerin teslim olmalarını söylemesini istemiştir. Darbeciler, ateşin kesilmesi şartıyla teslim olacaklarını bildirmişlerdir. Ordu komutanının ateşin kesilmesi yönündeki girişimlerinden sonra Saat 12.00 sıralarında Mustafa Serdar Sevgili, Bahadır Erdemli, Zeki Karataş, Kemal Keskin ve İbrahim Dede’nin Adem Huduti, Avni Angun ve komutanlık korumaları Sedat Kaya, Fatih Gürcan ve Eyüp Özcan tarafından polise teslim edilmiştir. Daha sonra sıkıyönetim direktifinde isimleri geçen 2. Ordu Komutanı Adem Huduti ile kurmay başkan Avni Angun da gözaltına alınmışlardır.
Yukarıda açıklanan oluşa göre 2. Ordu karargâhında sanıklar Bahadır Erdemli, Mustafa Serdar Sevgili, Zeki Karataş, Erkan Varol, İbrahim Dede, Eyüp Kök, Kemal Keskin ve Hüseyin Çakıcı’nın, ülke genelinde gerçekleştirilen anayasal düzeni zorla değiştirmeye teşebbüs eyleminin icrai hareketlerini diğer darbecilerle birlikte, suç işleme kararı ve işbölümü çerçevesinde birlikte gerçekleştirdikleri tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, bu suçtan mahkumiyetlerine; Sanıklar Suat Özocak ve Bülent Kuzucu’nun bu suça iştirak ettiklerine dair delil elde edilmediğinden beraatlerine; ilişkin karar, usul ve yasaya uygun bulunmuştur.
Sanık Avni Angun’un hukuki durumu incelendiğinde; darbecilerce hazırlanan sıkıyönetim görevlendirme listesinde il sıkıyönetim komutanı olarak gösterilmiş olmasına rağmen, verilen görevi kabullenmediğini dış aleme yansıyan davranışları ile gösteren, kendileri ile birlikte hareket etmeyeceğini düşünen darbeciler tarafından darbe girişiminin henüz başında konutu kuşatılarak ölümle tehdit edilmiş olması, karargâha geldikten sonra darbe karşıtı emirler verip darbecilere karşı koyduğu için sabaha karşı da yine silahla tehdit edilip kelepçelenmiş olması hususları dikkate alındığında, sanığın görevlendirme listesinde isminin yer almasının tek başına darbe girişimini önceden bildiğini ve darbeye iştirak ettiğini göstermeyeceği gibi, darbe girişiminin emir komuta zinciri içinde gerçekleştirildiği izlenimi vermeye çalışan FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün bu yolla darbeye yönelik ordu içi ve dışındaki unsurların direncini kırmayı amaçlamış olabileceği anlaşıldığından sanığın beraatine karar veren mahkemenin kabul ve takdirinde isabetsizlik görülmemiştir.
Sanık Adem Huduti’nin hukuki durumu incelendiğinde; Mahkeme gerekçesinde, ‘’sanığın Emir Subayı Binbaşı Sedat Kaya'nın darbe teşebbüsünde aktif rol oynayan kişileri öldürmeyi teklif etttiği, ancak sanığın ilk kurşunu atanların kendilerinin olmayacağını, sorunu kansız biçimde çözeceklerini söyleyerek ateş edilmesi için emir vermediği, darbe teşebbüsünde aktif rol oynayan 2 Tuğgeneral ve 1 Albayın sanığın odasına silahlı girmeye çalışmaları üzerine, Emir Subayı Sedat Kaya tarafından silahlarının alındığı, bu aşamada darbe teşebbüsünde aktif rol oynayan bu kişilerin kolaylıkla etkisiz hale getirilme imkanı bulunmasına rağmen, sanığın bu doğrultuda emir vermediği, bu kişileri darbeci diğer subayları ikna etmek üzere Nizamiye bölgesine gönderdiği, bu zaman diliminde Malatya Valisi'nin 2. Ordu bölgesinde bir sorun olup olmadığını sormasına rağmen darbe teşebbüsü içinde olduğu anlaşılan kişilerin ismini bildirmeyerek ufak sorunlar olduğunu söyleyip basit bir problem varmış gibi lanse ettiği, zamanın Van Jandarma Asayiş Komutanı İsmail Metin Temel'in sanık ile telefonla görüştüğü, "Komutanım hiyerarşiyi bozmayalım, darbe karşıtı bildiri yayınlayalım" dediği, sanığın bunu kabul etmesine rağmen zamanında bu bildiriyi yayınlamadığı, bu şekilde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olmamasına rağmen, darbe teşebbüsünde aktif rol oynayanların etkisiz hale getirilmesi için zamanında etkin karar vermediği, karargâhtaki darbe teşebbüsü eylemindeki sürecin uzamasına neden olduğu, böylelikle darbeye teşebbüs eylemine katılan sanıkların darbe teşebbüsüne yönelik eylemlerinin icrası sırasında onları engellemeyerek, suça müşterek fail olarak iştirak eden sanıkların hareketlerini kolaylaştırdığı kanaatine varılmıştır’’ ifadelerine yer verilmiştir.
Somut olayda; hüküm tarihi itibariyle örgütsel bağı kesin olarak ortaya konamayan sanığın, icra hareketlerinden önce örgütsel organizasyon içinde yer alarak darbe girişiminden haberdar olduğu ve suç işleme karar ve iradesine katıldığı ispat edilememiştir. Suçun işlenişine icrai bir hareketle iştirak etmediği gibi bu doğrultuda astlarına bir emir vermediği de tespit edilmiştir. Bu nedenle darbeye teşebbüs suçunun müşterek faili olmadığına ilişkin yerel mahkemenin kabul ve uygulamasında isabetsizlik yoktur. Dosya kapsamında yer alan delil ve beyanlara uygun kabule göre; sanık Adem Huduti’nin darbe girişimini olay gecesi saat 22.00 sıralarında öğrendiği, olayın mahiyetini anlamak için değişik görüşmeler yaptığı, durumun ciddiyetini kavrayarak karargâha gitmek için hazırlandığı sırada darbeci subayların konutunun önüne geldiği ve kendisine sıkıyönetim direktifini arz ettiği, sanığın direktifi imzalayanların yetkili olmadığını söylediği, ordu karargâhına ancak 23.25’de varabildiği anlaşılmaktadır. Sanık sözde sıkıyönetim listesinde 2. Ordu Komutanı olarak göreve devam edeceği yazılıdır. Olay gecesi kendisiyle görüşen bağlı birliklerin komutanlarına kalkışma karşıtı emirler verdiği, İl Valisiyle telefonla görüştüğünde devletin yanında olduğunu ifade etmesine rağmen adli ve idari makamlara ordu karargâhındaki kalkışmaya ilişkin fiil ve failler hakkında ayrıntılı bilgi vermediği, koruma subayı Sedat Kaya’nın teklifine rağmen darbeci subayları etkisiz hale getirilmeleri teklifini kabullenmemiş, darbe karşıtı subaylar aracılığıyla emrindeki askerleri uyandırıp karargâhın güvenliğini sağlama yoluna gitmemiş, daha sonra karargâhta ölüm ve yaralamayla sonuçlanan çatışma yaşanmıştır. Anayasayı İhlal suçunda hal ve koşullara göre neticeyi önleme yönünden hukuki yükümlülüğü bulunan sanığın, 2. Ordu komutanlığı gibi darbenin başarılı ya da başarısız olmasında stratejik önem taşıyan bir birimin başında olması, Anayasal düzene yönelik tehlike ve tehditleri ortaya çıktığında, farklı saiklerle çekimser kalınmasının görevle bağdaşmadığı, tehdidi ortadan kaldırmak için zamanında ve isabetli karar vermek, uygulamada oluşabilecek riskleri üstlenmek zorunluluğu karşısında, yaşanan somut olayda, Komutan sorumluluğu çerçevesinde darbecilere karşı net tavır ortaya konulmaması ve bu tavrın vaktinde kamuoyu ile paylaşılmaması, İl valiliği ve diğer güvenlik güçleri ile işbirliği yapmada gecikme, karargâhta kuvvet olarak darbecilere karşı güç olarak üstün olmalarına ve bir ara silahsızlandırılmalarına rağmen darbecilerin derdest edilmemesi neticesinde çatışma yaşanmasına, bu ihmali davranış sonucunda darbeye teşebbüs edenlerin fiiline doğrudan iştirak edilmemekle birlikte eylemleri kolaylaştırıldığından bahisle suça yardım eden olarak kabulünde isabetsizlik bulunmamakla, tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Sanık Hasan Ayaz’ın, darbe teşebbüsünü öğrenince onların eylemlerine iştirak etmemek için görev yerini terk eden sanık Astsubay İsmail Onur Şencan’ın, nizamiyede nöbetçi bulunan ancak darbecilerin herhangi bir eylemine katılmayan sanık uzman çavuş Yunus Belen ve yalnızca üst aramasında 1 dolar çıktığı için hakkında dava açılan sanık uzman çavuş Seyit Aslan’ın ise atılı Anayasayı İhlal suçunu işlediklerine dair mahkumiyetleri için yeterli delil elde edilemediğinden kurulan beraat hükmü isabetli görülmüştür.
Kararda, Malatya’da yaşanan “2. Olay” başlığı altında ZPT (zırhlı personel taşıyıcı) ile vatandaşların araçlarına çarpan yarbay rütbeli İsmail Akın’ın, kışlada, güvenlik görevlileri ile çatışmaya giren sanık Yarbay Ahmet Üçbudak’ın, Kara Havacılık Alay Komutanlığı’nı gün içinde tanık Hakan Keleş’e devrettiği halde 2. ordu karargâhında darbeci subaylarla görüştükten sonra alaya geri gelen, geri gelişini makul bir şeklide açıklayamadığı gibi, Ankara’da kalkışmaya katılan helikopterler için mühimmat gönderen, darbeye katılan subaylarca darbe devam ederken yeniden alay komutanlığına getirilen ve Bylock programını kullandığı anlaşılan eski kara havacılık alay komutanı sanık Mustafa Özkan’ın, görevli nöbetçi subaya Genelkurmaydan gizli bir mesajın gelip gelmediğini soran, akabinde Malatya’da müdahale edilmesi gereken bir durum olabileceğini, bir terör faaliyetinin gerçekleşebileceğini belirterek, birlikteki askerlerin yoklamasının alınması emri veren darbeci tuğgeneral Zeki Karataş’ın emrini gerekçe göstererek nöbetçi subay Sinan Babaçoğlundan birliği dışarı çıkarmasını isteyen Mehmet Ergün’ün suça iştirak ettiklerine dair kabulde de bir isabetsizlik olmadığı anlatıldı.
Kararda, 7. Ana Jet Üssü komutanı Tuğgeneral Emin Ayık’ın, Akıncı Üssünden 20:53 ve 20:56 saatlerinde arandığı, darbenin planlayıcıları ile görüştükten sonra harekat komutanı sanık Albay Tayfun Tuna’yı da yanına alarak 21:30 sıralarında hava üssüne geldiği, Genelkurmay Başkanlığı tarafından uçuşlar yasaklandığı halde 4 adet silahlı F-16’nın uçuşa hazırlanma emrini verdiği, henüz darbe girişimine ilişkin mesajın gelmemesine rağmen üstte güvenlik tedbirlerini aldırdığı anlatıldı. Sanık Tayfun Tuna’nın ise hazırlanan uçakları uçuşa hazırlayarak gelecek emri beklediği, ancak sivil görevlilerin üssü kapatması nedeniyle uçuşun yapılamadığı, gece saat 03.00’den sonra Eskişehir’de konuşlu bulunan birleşik hava harekat merkezinin isteğiyle 7 adet kargo uçağının üsse iniş için hazırlıkların başlanmasına müteakip, 4 adet silahsız F-4 uçağının kalkışının emredildiği, 171. Filo komutanı sanık Binbaşı Metin Çivilibal kontrolündeki uçakların kulenin tüm uyarılarına rağmen kalkmak için rule yaptığı ve pilotların kule çağrılarına cevap vermediği, uçaklarda eski filo komutanı ve 2. Ordu karargâhında görevli bulunan acil uçuşlarda görev alması mümkün olmayan Binbaşı Tuncay Öztürk’ün de bulunduğu, sanık Emin Ayık’ın pistlerin açılması için sivil görevlilerle tartıştığı kaydedildi. Bu sanıkların da anayasal düzene karşı fiile müşterek fail sıfatıyla katıldıkları vurgulandı. Hava üssünün dış güvenliğinden sorumlu sanıklar Yarbay Mahmut Sağır ve Yüzbaşı Murat Mutlu ile uçak bakım komutanlığında görev yapan Yüzbaşı Murat Örsal’ın ise darbe girişimine katıldıkları yönünde herhangi bir eylemleri tespit edilemediğinden beraatlerinin yerinde olduğu belirtildi.
Kararda, 37 erin beraati konusunda da suç tarihinde 2. Ordu Komutanlığı karargâhında zorunlu askerlik hizmetlerini yapmakta olan erlerin, darbeye iştirak eden üstleri tarafından gece vakti uyandırılıp silahlandırıldıktan sonra, kışlaya yönelik terör saldırısı olduğu gerekçesi ile kışlaya girmek isteyenlere yönelik ateş edilmesi emrinin verildiği anlatıldı. Yaşları, mesleki bilgileri, olayın gerçekleştiği yer ve zaman itibariyle, verilen emirleri hizmete mütalik olmadığını ve bir suç işleme amacıyla verildiğini bilebilecek durumda olmadıklarına ilişkin savunmalarının aksinin ispat edilemediği anlatıldı. Kararda, özellikle erlerin güvenlik güçlerini hedef almaksızın havaya doğru ateş etmeleri nedeniyle halk ve güvenlik güçlerinden yaralanan kimsenin olmaması, kışla dışındaki güvenlik görevlilerinin de bu bilinçle erlere zarar gelmemesi yönündeki yoğun çabaları ve operasyonu geciktirmeleri gözetildiğinde, darbenin icrai hareketlerinden sayılacak fiilleri gerçekleştiren sanıkların, emrin yerine getirilmesi bilinci ile hareket ettiklerini tasavvur etmelerine rağmen, dış alemde oluşan olay ile gerçek iradelerinin birbiri ile uyumlu olmadığı, sanıkların kasten hareket etmediklerine dair yerel mahkemenin kabulü doğrultusunda beraatlerine ilişkin hüküm kurulmasında isabetsizlik olmadığı vurgulandı.
Yargıtay, Huduti’nin emir astsubaylığını yapan Fatih Gürcan ve Eyüp Özcan hakkında verilen beraat kararlarını ise bozdu. Bu astsubayların valinin Huduti ile görüşmesini engelleme, darbecileri etkisiz hale getirmeme, darbecilere direnen kişileri kelepçelemeye yardım gibi eylemlerde bulunduklarının iddia edildiği anımsatıldı. Bu iddiaların ve astsubayların karşı iddialarının kapsamlı biçimde araştırılarak anayasayı ihlale yardım suçunun oluşup oluşmadığının belirlenmesi istendi.