Ayşe Kulin, eşcinselleri konu alan 'Gizli Anların Yolcusu'ndan tanıdığımız Bora karakteriyle, tekrar karşımıza çıkıyor. Eşcinsellik konusunu ele almasının nedenini, ''Giderek muhafazakârlaşmamız beni çok rahatsız ediyor. Nefes alamaz hale geliyoruz. Eşcinsellere çok katı bir bakış açısı var. Eşcinsel iki insan arasında yaşanan ‘normal’ bir aşkı ‘normalleştirmek’ için kitaba taşıdım'' diye anlatan Kulin, eleştirilere önem verdiğini, bunlardan yola çıkarak ders almaya çalıştığını söyledi. Bora'nın Kitabı kabuğundan sıyrılmaya çalışan insanların mücadele öyküsünü anlatıyor.
Kulin, yeni romanı Bora'nın Kitabı'nı Hürriyet yazarı Hakan Gence'ye anlattı. İşte o söyleşi:
Serinin ilk kitabı ‘Gizli Anların Yolcusu’ eşcinseller tarafından eleştirildi. Ama siz hikayenin devamını yazdınız. “Eleştirileri takmam” mı diyorsunuz?
Her yazar eleştiriyi takar. Ben de yazılanları okuyup ders almaya çalışırım. Ama bu kitabı yazmaya çok önce başlamıştım. Bu arada dediğiniz gibi ilk kitaba yapılan şey sadece bir eleştiri değildi.
Neydi peki?
Tuhaf bir kıyımdı!
Neden kitabınız kıyıma uğradı?
Nedenini anlayabilmiş değilim ama bana ‘homofobi ödülü’ bile verdiler.
Peki homofobik misiniz?
Homofobik biri bu kitapları yazar mı? Homofobi insanlık ve nefret suçu. Bunu hak etmedim. Ayrıca romanda bir eşcinseli gücendirecek tek satır bile yoktu.
Tek satır bile yoksa neden suçlandınız?
Eşcinselliği yanlış tarif ettiğimi söylediler. Ama eşcinselliğin el kitabını yazmadım ki! Psikolog ya da sosyolog değilim sadece romancıyım.
Eşcinsellik konusunu yükselen bir trend olduğu için seçtiğiniz söylentilerine ne diyorsunuz?
Tam tersi, edebiyatta bu konuya çok az kişi dokunuyor. Dokunanlar da eşcinsel yazarlar. Bir tek Perihan Mağden ‘Ali ile Ramazan’ isimli çok çarpıcı bir roman yazdı.
Peki siz neden bu konuya girdiniz?
Giderek muhafazakârlaşmamız beni çok rahatsız ediyor. Nefes alamaz hale geliyoruz. Eşcinsellere çok katı bir bakış açısı var. Eşcinsel iki insan arasında yaşanan ‘normal’ bir aşkı ‘normalleştirmek’ için kitaba taşıdım.
Çevrenizin ve gay’lerin kitaplara tepkisi ne oldu?
Bazı arkadaşlarım ve akrabalarım eşcinsel aşkı yazdığım için kitabı okumak istemedi. Yaşıtım bir sürü kişi kitabı korkarak aldıklarını ama okuduktan sonra konu üzerine düşünüp anlattıklarımın doğal olduğunu söyledi. Gay arkadaşlarım beğendi. İmza günlerimde sokakta görsem gay olduğunu anlamayacağım kişiler gelip açık yüreklilikle “Bizim dünyamızı çok iyi anlatmışsınız” dedi. Bazı gayler de tam tersi “Aşk olsun bize bunu mu yapacaktınız?” diye sordu.
'Size ne yaptım?' dediniz mi?
Karakterin tecavüze uğramasından yaralanmışlar. Tecavüze kadın, erkek, çocuk herkes uğrayabilir. Bu kitapta gay’ler tecavüze uğrar mesajı yok.
Peki başa dönersek... Neden Bora ve İlhami aşkına devam ettiniz?
Bora’nın ölümüyle oluşan soru işaretlerini cevapladım. Bir de amacım ülkemin inanmadıkları fikre, tarza, davranışa karşı tutumunu irdelemekti. Eşcinsellerin hayatının özellikle kırsal kesimlerdeki zorluğuna ayna tutmak istedim.
İlhami’nin Bora’ya olan aşkı, karısıyla sevişememesine bağlandı. Siz ne düşünerek iki karakteri birbirine aşık ettiniz?
Karısıyla sevişemeyen çok erkek var. 20-25 yıl evli kaldıktan sonra sevişmek kolay değil. İlhami’nin yaşadığı tamamen cinsellik. Yaşadıklarından çok büyük bir cinsel zevk aldı. Her insanın içinde hem erkek hem kadın varsa eğer, o belki de içindeki kadını keşfetti.
Peki seks hayatlarına eşcinsel seksi bilmediğiniz için mi değinmediniz?
Elbette eşcinsel seksi bilmiyorum. Ama zaten birçok kitabımda yatak olaylarına girmedim. Korkak biri değilim ama bunun sebebini bilmiyorum. Örneğin ‘Gri’nin 50 Tonu’ kitabını aldım ve 360 sayfada seksin tarifi ve pozisyonları vardı. Çok sıkıldım. İki kişi arasındaki ilişki biraz hayal gücüne bırakılmalı.
Kitapta Bora ve heteroseksüel arkadaşı geneleve gidiyor. İkisi de başarısız oluyor. Bu erkeklerin genel sorunu mu?
Geneleve ilk tecrübesi için giden genç bir erkek çocuğun başarısız olması normal. Karşısında kocaman, kart bir kadın ve hiç görmediği şeyler... Ödü patlayabilir.
Bora karakteri ve kankası Recep çocukluk arkadaşları. Ergenlikte yaşadıkları yakınlık; dostluk mu, gay dürtüleri mi?
Çok acı paylaşıyorlar. Büyüme çağlarında yaşadıkları şeyler biraz çetrefil. Ama böyle şeylerin gerçekten yaşandığını biliyorum. İlerleyen yaşlarda her şey rayına oturuyor. Bir de köylerde biliyorsunuz hayvan dahil olmak üzere kaçan kurtuluyor.
Bora’nın temizliğe ve dinle ilişkisine de kuvvetli vurgu var. Bir mesaj mı vermek istediniz?
Hayır amacım mesaj vermek değildi. Dini terbiye almış bir eşcinsel çocuk var. Allah’tan korkuyor. Demek ‘gay Allahsız olur’ gibi bir durum yok. Allah’a da çok inanabildiklerinin resmini çizmek istedim.
Peki ya ensest hikâyesi? Bu konuyu kitaba alırken tepki görmekten çekindiniz mi?
Niye çekineyim? Dünyada ve Türkiye’de varolan ve yaygın bir şey. Yaşananlar genelde korkudan örtbas ediliyor. Aslında bu Türk toplumunun kendi zaaf ve kusurlarını ne kadar görmekten korktuğunun, bilinçsizce kendini çok dindar ya da namuslu zannettiğinin bir aynası.
Bora sık sık gay bara gidiyor. Hiç gay bara gittiniz mi?
Evet herhangi bir bardan farkı yoktu. Eğlendim ama orada kendimi lüzumsuz hissettim.
Geçen bir senede eşcinsellik adına yeni neler öğrendiniz?
Aldığım en büyük eleştirilerden biri, “Bir insan pat diye eşcinsel olmaz, öyle doğar”dı. Kusura bakmayın ama eşcinsel olduğunu ya da böyle bir ilişkiden haz alacağını bilmeyip, belli yaşa gelen ve birdenbire bunu keşfeden, o limanda demir atmayı tercih eden insanlar tanıdım. Her şey gibi eşcinsellerin de kendi aralarında farklı tipleri var. Öyle doğanlar, sonradan seçenler, kadınsı davranışı olan ya da olmayanlar... Benim kitabıma, yazdığım bu türler isabet etti.
O zaman siz de her an bir kadına aşık olabilir misiniz?
70 yaşımı geçtim. Eşcinsel olarak doğmadım ama öyle doğanlara en ufak bir itirazım yok.
Peki eşcinselliğin nüfus kontrol yöntemi olduğunu hâlâ savunuyor musunuz?
Gayler evlendikleri ülkelerde evlatlık ediniyor. Hem o çocuklara bir yuva açılıyor hem de kendileri dünyaya çocuk getirmiyor. Çok asil bir davranış. Herkesin üç-beş çocuk doğurmasından yana değilim.
Ama sizin de dört çocuğunuz var. Kendiniz için de “Lezbiyen olsaydım da dört çocuk dünyaya getirmeseydim” dediğiniz oluyor mu?
Benim zamanımda doğum kontrolü yoktu. Lezbiyen olmadan da daha az çocuk yapabilirdim. Bunlar şaka tabii, ciddi yazma.
Dört çocuk ve de sekiz torun sahibi olmak çok mu şenliklidir?
Hem zor hem şenlikli. En büyük oğlum Cenevre’de ve üç kızı var. İkincisi Singapur’da bir oğlu, bir kızı var. Üçüncüsü İstanbul’da çok seyahat ediyor, bir kızı var. Dördüncü oğlum İstanbul’da bir kız ve bir oğlu var. Urla’da geniş bahçeli bir eve sahibim. Her yaz 20 kişilik çekirdek aile orada buluşuyoruz.
İki evliliğinizde de büyük fırtınalar var. İkinci eşinizle bir aldatılma durumu yaşadınız. Tek başınıza dört erkek çocuk büyütmek zor muydu?
Her iki eşimi bıraktığımda servetim yoktu. Kendi paramı kazandım. Çocuklarımla kendi hayatımı kurmak üzere yürüdüm.
Bu hayatta erkekler size ne öğretti?
Bir erkeğin ne parasına, ne sevgisine, ne evladına olan tutumuna güvenebilirsiniz. Erkek unutkandır ama anne çocuklarını asla unutmaz.
Ayrılıklar aşka inancınızı kaybettirdi mi?
Aşka değil ama evliliğe olan inancımı kaybettirdi.
Bundan sonra evlilik yok mu o halde?
Sekiz torunlu, dört çocuklu beni kim alır Hakan?
28 yıldır bir birlikteliğiniz var. Onunla da mı evlenmezsiniz?
Seviyeli bir birlikteliğim var. Evlilik insanı ve ilişkileri yıpratan bir müessese.