HDP Grup Toplantısı'nda, Türkiye’nin Afrin’e yönelik operasyonun ardından yaptığı açıklamaları nedeniyle 31 Ocak'ta tutuklanan ve 7 Kasım'da ‘süresiz-dönüşümsüz açlık grevine' başlayan Hakların Demokratik Partisi (HDP) Hakkâri Milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven'in mektubu okundu.
Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması için başlattığı süresiz dönüşümsüz açlık grevinin 20. gününde olduğunu ifade eden Güven, “Barış Anneleri. Cumartesi Anneleri şahsında bütün annelerin ellerinden öpüyorum. Uğrunda mücadele verdikleri kalıcı barışın bu topraklarda hakim olacağı günlerin yakın olduğunun farkındayım. Ben, yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenlerin yoldaşıyım" dedi.
Güven, “Öncelikle belirtmek isterim ki, başlattığım eylem öncesi grubumuzla hiçbir şey paylaşmadığım ve grup disiplinine uymadığım için üzgünüm. Bunun sizi zor durumda bıraktığının farkındayım. Emin olun ki böyle olmasını istemezdim. Anlayışla karşılamanız ve sahiplenmeniz benim için anlamlı olacaktır” ifadelerini kullandı.
Kürdü imha ve inkar edenlerin en iyi vatansever kabul kabul edildiğini ve bu anlayışın kendisini solda tanımlayan partiyi bile etkisi altına alındığını belirten Güven, "Muhalefet bu nedenle gerçek rolünü oynayamamaktadır. Muhalefet tek başına HDP bileşenleri olan demokrasi cephesinin omuzlarında kalmaktadır" diye yazdı.
Güven’in mektubu, Eş Genel Başkan Sezai Temelli tarafından okundu.
Leyla Güven’in mektubu şöyle:
HDP Genel Merkezine!
Değerli Eş Başkanlar, Milletvekilleri ve Saygıdeğer Halkımız,
Amed zindanının direniş ruhuyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle belirtmek isterim ki, başlattığım eylem öncesi grubumuzla hiçbir şey paylaşmadığım ve grup disiplinine uymadığım için üzgünüm. Bunun sizi zor durumda bıraktığının farkındayım. Emin olun ki böyle olmasını istemezdim. Anlayışla karşılamanız ve sahiplenmeniz benim için anlamlı olacaktır.
Dünyada ulus devletlerin aşıldığı, toplumların var olan demokrasi anlayışını yetersiz gördüğü, ülkeler arası çizilen sınırları red ettiğini, egemenliği, tekçiliği, cinsiyetçiliği, despotçuluğu etmediğini ve bütün bunlara karşı mücadele ettiğini görüyoruz. Dünya haklarının gelinen aşamada sınırsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşamak istedikleri çok açıktır. Küresel gelişmelerin ışık hızıyla yayıldığı bir dönemde toplumsal özgürlükler için tek çarenin radikal demokrasi olduğu gerçekliği gün gibi ortadadır. Bölge hakları olarak yaşanan kaos ve krizden en fazla nasibini alan haklarız. İnsanlığın doğuşuna beşiklik etmiş bu kadim topraklarda tüm kimliklerin ve inançların özgürce yaşayabileceği bir sistemin inşasının mümkün olduğunu biliyoruz. Mevcut iktidarcı sistemlerin sadece kendi sahiplerine hizmet ettiğini biliyoruz. Savaş ve yıkımla ayakta duran bir sistem dolayısıyla bütün hesaplar ve çıkar ilişkileri bu dengeler gözetilerek sürmektedir. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünyada yaşamak için daha çok mücadeleyi ve bu temelde direnmeyi esas almalıyız.
Mevcut kaos ve krizin bir nedeni de çözümsüz bırakılan Kürt sorunudur. Sorunu çözmeye çalışan tarafların da görmezden gelindiğini biliyoruz. Ben Sayın Öcalan Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için büyük bir çaba sahibi olduğunu düşünüyorum. Sayın Öcalan’ın çözüm önerileri ve düşünceleri, sadece Kürt sorunu için değil, aynı zamanda Ortadoğu ve dünya halkları için de önemli bir perspektif sunmaktadır. Demokratik Ulus ve Demokratik Konfederal Sistem inşaları haklarımızın özlem duyduğu kalıcı barışın temel taşlarıdır. Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit tam da bu hakikati toplumdan gizleme yöntemidir. İnsanlık tarihi benzer örneklerle doludur. Hakikat arayışçıları ve savunucuları bu uğurda nice bedeller ödemişlerdir. Dolayısıyla günümüzdeki benzer uygulamalarda geçmişi aratmayacak kadar bir yoğunluk içindedir. Sayın Öcalan’ın İmralı özel sisteminde ağır tecride maruz bırakılması bu zihniyet dünyasının bir göstergesidir.
Özgür irademle başlattığım açlık grevinin 20’inci günündedir. Türkiye siyaseti içerisinde geçmişten günümüze tüm siyasi partilerin ortak bir söylemi vardır. “Biz bu ülkeyi seviyoruz” söylemi. İşin gerçeği bu bir “vatan, millet, Sakarya” edebiyatıdır. Eğer bu söylemlerin samimiyeti olsaydı, meclis ve meclis çatısı altında bulunan bütün siyasi partiler Türkiye’nin köklü sorunlarına, toplumsal barışına çözüm bulurlardı. Bugün bu sorunların çözümsüz bırakılmasının nedeni siyasi sorumsuzluktur. Kürt sorununa yaklaşımı belirleyen bu siyasi anlayıştır. Kim Kürdü en iyi inkar ve imha ederse, onlar en iyi vatanseverlerdir. Bu milliyetçi zihniyet kendisini en solda yer alıyorum diyen partiyi bile etkisine almaktadır. Muhalefet bu nedenle gerçek rolünü oynayamamaktadır. Muhalefet tek başına HDP bileşenleri olan demokrasi cephesinin omuzlarında kalmaktadır.
Tüm bunlara rağmen hakikatin daha fazla karanlıkta kalmayacağını bilen ve bunun mücadelesini veren partimizin, bu tarihi sürece denk bir duruş içerisinde olacağını biliyor ve inanıyorum.
Değerli Arkadaşlar,
31 Mart Yerel Seçimleri için çalışmaların başladığını biliyorum. Bu seçimin gasp ve hile yoluyla halkların ellerinden alınan kazanımlarının, yeniden hak ettiği zemin olan “halklara” iade edilecek bir kazanımı getireceğine inanıyorum. Kadınların ve gençlerin aktif katılımı seçimin sonucunu muhteşem kılacaktır.
Değerli Arkadaşlar,
Ben özgür irademle başlattığım açlık grevinin 20. günündeyim. İnsanlık suçu olduğunu düşündüğüm tecrit uygulamasına karşı bir şeyler yapıyor olmanın huzuru içindeyim. Bunun milyonların talebi olduğunun farkındayım. Dışarıda başta kadın meclisimiz ve kurumlarımız olmak üzere halkımızın geliştirdiği sahiplenme etkinliklerinin benim için çok değerli ve anlamlı olduğunu belirtmek isterim. Barış Anneleri. Cumartesi Anneleri şahsında bütün annelerin ellerinden öpüyorum. Uğrunda mücadele verdikleri kalıcı barışın bu topraklarda hakim olacağı günlerin yakın olduğunun farkındayım. Ben, yaşamı uğrunda ölecek kadar sevenlerin yoldaşıyım. Bu duygularla hepinizi tekrardan saygıyla selamlıyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Ayrıca Amed zindanında bulunan kadın yoldaşların da başarı dileklerini ve selamlarını iletmek istiyorum.
HDP Hakkari Milletvekili
Leyla Güven