Türkiye’de bulunan 1245 (1913-14 verilerine göre) Rum okulundan bugün 5’i İstanbul’da, 2’si ise Gökçeada’da eğitim veriyor. 8 Haziran’da eğitim döneminin bitmesiyle, okullar tatil olacak. Mevcutları toplam 311 olan okullar bu yıl 27 mezun veriyor. İstanbul’un tarihi semtlerinde kurulan, görkemli yapılar içinde eğitim veren okullar bugün öğrenci sayısının azlığından dolayı kapanma tehlikesiyle karşı karşıya.
1454 yılında kurulan 1881 yılında bugünkü haline getirilen Fener Rum Lisesi, namı-ı diğer Kırmızı Mektep, bugün 50 öğrencisiyle eğitim hayatına devam ediyor. Bu yıl 8 öğrencisini mezun edecek okul hem ortaokul hem lise olarak eğitim veriyor. 565 senedir faaliyet gösteren tarihi okulda öğrenci sayısının azalması, yanı başında kapanan Yuvakimyon Kız Lisesi ile aynı kaderi paylaşmasına neden olabilir. Bugün harap halde bulunan Yuvakimyon Kız Lisesi sadece sanatsal faaliyetlere ev sahipliği yapabiliyor.
Zapeion Lisesi ise Rum Cemaatine ait bir diğer köklü okullardan bir tanesi. 1800’lü yıllarda kurulan okul, eğitim hayatına İstanbul Beyoğlu’nda devam ediyor. Bugün içinde barındırdığı anaokulu, ilkokul, ortaokulu ve lise bakımından en çok öğrenciye sahip Rum okulunun mevcudu 148.
Mimarisiyle Europa Nostra Kültürel Miraslar arasına giren 1894 yılında kurulan Zogrefion Lisesi, bugün 50 öğrenciyle eğitim hayatına devam ediyor. Okul, lise ve ortaokul olarak eğitim veriyor.
Bugün Aksaray’da bulunan Langa Rum İlkokulu ise, 5 öğrencisiyle eğitim vermeye devam ediyor.
Rum cemaatinden bir eğitimcinin T24’e yaptığı açıklamalara göre, okullar sınıflara her yıl 5-10 arasında kayıt alıyor. Türkiye’de bulunan azınlıkları demografik sorunu olduğunu hatırlatan eğitimci, “Azınlıkların kaderi bu. Sayı bakımından demografik sorunu çok büyük. 20 milyonluk nüfusun içinde sadece 2 bin insan kalmış onların da yüzde 60’ı 60-70 yaş üstü. Onlar da gittiği vakit kim kalacak burada, o binalar falan kaybolacak” dedi.
Lozan Antlaşması ve Türkiye Yunanistan Kültürel Antlaşmaları gereği, Türkiye’de sadece İstanbul ve Gökçeada’da Rum okulları bulunduğunu belirten eğitimci, okullardaki müdür yardımcısının her zaman Türk olduğunu söylerken, okulların ödeneğinin Rum cemaati vakıfları tarafından desteklendiğini kaydetti.
Ders programları Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen okulların Yunanca ders kitapları ise Yunanistan’dan geliyor.
1968 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından getirilen, okullara kaydolacak öğrencilerin 'Rum olması şartı'na ilişkin olarak konuştuğumuz bir eğitimci, “MEB okullara öğrenci kriteri; birincisi öğrenci Türk vatandaşı olacak ikinci Hristiyan Ortodoks olacak. Ama son zamanlarda yeni bir grup oluştu; bu da misafir öğrenci.. Çocukların anne ve babalarından biri Yunan ise ya da yabancı uyruklu olup çocuk Yunanca biliyorsa kayıt yaptırabiliyorlar. Devlet inisiyatifi müdürlere bırakıyor; isterseniz alın diyor” diye konuştu.
1971 yılında azınlık okullarında görev yapan öğretmenlerin haftalık ders saati toplamının 27 saati geçemeyeceğine ilişkin yasal zorunluluk getirilmişti, bu saat aralığı 1974 yılında eşitlenmişti. Bugün okullarda 24 saat Yunanca dersi eğitimi veriyor, toplamda haftada 36 saatlik ders programın 12 saatini Türkçe dersler oluşturuyor.
1973 yılı içinde öğretmen açığı yaşanacak derslere, yalnızca kontenjan öğretmenlerinin tayin edilebileceği kararı alınmış bugün mütekabiliyet çerçevesinde 16 kontenjan Yunan öğretmen İstanbul ve Gökçeada’daki okullara gelirken, aynı sayıda Türk öğretmen Batı Trakya’ya gidiyor.
Cumhuriyet’in ilanıyla azınlığa ait pek çok okul kapatılırken, sadece İstanbul ve Gökçeada’da Rum cemaatine okulların açık kalmasına izin verildi. Devam eden yıllarda öğrenci sayısı azalırken, 1964 itibariyle özellikle Gökçeada’daki bazı okullar kapatıldı. Bugün biri Zeytinliköy’de, diğeri Tepeköy’de eğitim hayatına devam eden okullar, 8 mezun verecek.
Tarih Vakfı’nın Ekim 2011-Mayıs 2013 arasında Global Dialogue mali desteğiyle yürüttüğü “Geçmişten Günümüze Azınlık Okulları: Sorunlar ve Çözümler” raporunda ise, Türkiye’de azınlık okullarında çalışacak öğretmen yetiştiren eğitim fakülteleri, bu okullara ders kitapları ve materyalleri hazırlayan bir kamu veya özel kurum bulunmadığı kaydedilerek, uluslararası insan hakları hukuku, eşitlik ilkesi ve Lozan Antlaşması’ndaki açık düzenlemeye rağmen azınlık okullarına devlet bütçesinden pay da ayrılmadığı belirtildi.