Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe 1996'da gittiği bir haberde gözaltına alınmış ve polis tarafından dövülerek öldürülmüştü. Özgür Haber Gazetesi’nden Sertaç Kayar meslektaşını andığı yazısında “Katledilen meslektaşlarımız Musa Anter, Ferhat Tepe, Cengiz Altun, Metin Göktepe, Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi’den günümüze bu meslekte değişen tek şey iktidarlar oldu. Her iktidarın kendine özgü yöntemleri oldu ve bu yöntemler kimi zaman işkence edip katletmek, kimi zaman sırtından vurmak, günümüzde iste gözaltı, tutuklama ve işkence olarak sürüyor” dedi. DİHA muhabiri Yasin Kobulan, meslektaşını anarken "20 yıldır haber takipleri Metin Göktepe’siz yapılıyor" dedi.
Evrensel’de Göktepe’yi anan meslektaşlarının yazısı şöyle:
Sertaç KAYAR (Özgür Haber Gazetesi Muhabiri): Türkiye’de gazetecilik o kadar çok iktidarlar değiştirdi ki... Her gelen iktidar gazetecilere baskı, zor, gözaltı ve ölüm fermanı yazıp gitti. Gazetecilik çok iktidar değiştirdi, değişmeyen tek şey ise uygulamalar ve söylemler oldu. ‘Ebette ki basın özgürdür ama...’ hep kulağımdadır. Çünkü ‘ama’dan sonra gelen üstü örtülü ‘benim’ ifadesidir.
Bu söylem yıllarca sahada çalışan arkadaşlar için zamanla “Basın özgürdür ama benim basınım” diyerek cümle “ama”dan sonraki tam halini alır. Türkiye’de gazetecilik zor ve zahmetli bir meslek. Hele ki muhalifseniz, hele ki Kürt iseniz vay halinize.
Sokakların yasaklandığı, kadın, çocuk, genç yaşlı demeden herkesin sokak ortasında vurulduğu, tankların topların şehir merkezlerinde cirit attığı bir dönemdeyiz. Öncelikle neyi çekeceğinize, neyi yazıp çizeceğinize devlet karar verecek. Polis şeker dağıtıyorsa çek, polis çocuğu yerde sürüklüyorsa duracaksın. Mesela bu süreçte polisi çekmeyeceksin. Yüzü kapalı da olsa çekmeyeceksin. Ben çektim mesela. Sur yasağı konulmadan önce onlarca zırhlı araç ve yüzü maskeli polisleri çektim. Çekmemle silahın üstüme doğrultulması bir oldu. Sadece doğrultmak mı değil tabii, o soğuk namluyu dizlerimde hissettim. “Sileceksin” denilip çok sıradan 3 kare fotoğrafı zorla sildiler.
Katledilen meslektaşlarımız Musa Anter, Ferhat Tepe, Cengiz Altun, Metin Göktepe, Uğur Mumcu ve Abdi İpekçi’den günümüze bu meslekte değişen tek şey iktidarlar oldu. Her iktidarın kendine özgü yöntemleri oldu ve bu yöntemler kimi zaman işkence edip katletmek, kimi zaman sırtından vurmak, günümüzde iste gözaltı, tutuklama ve işkence olarak sürüyor. Yani doğrulara ve basın özgürlüğüne halen tahammül yok. Ya iktidarın gazetecisi olursunuz ya da sokağın, halkın. İkincisini seçen gazeteciler olarak bu uğurda canını veren meslektaşlarımızın yolundan yürümeye, halkın, haklının ve doğrunun yanında olarak çalışmaya devam edeceğiz.
Yasin KOBULAN (DİHA Diyarbakır Muhabiri): 20 yıldır haber takipleri Metin Göktepe’siz yapılıyor. Devletin, katliamcı yüzünü ortaya çıkararak, gazeteciliğin en temel görevi olan gerçekleri halka ulaştırdığı için Metin Göktepe de tek amacı gerçekleri halka ulaştırmak olan Cengiz Altun, Yahya Orhan, Nazım Babaoğlu, Nesrin Teke ve 77 Kürt gazeteci gibi devletin karanlık güçlerinin hedefi oldu. 20 yıl geçti.
Ama muhalif ve gerçekleri kamuoyuna duyurmak her bedeli göz önüne alan gazeteciler için bugün de aynı baskı ve tehditler devam ediyor. Gerçekleri yazanlar bugün ölümle tehdit ediliyor, cezaevlerine atılıyor veya nereye götürüldüğü bilinmiyor. 90’lı yıllarda gazeteciler üzerinde uygulanan uygulamaların bir benzeri bugün yine devlet tarafından devreye konulmuş durumda. İktidarın ‘gerçeklerini’ yazmadığınız için çok rahatlıkla ölüm kokusunu ensenizde, cezaevi yolunu önünüzde görebiliyorsunuz.
Devlet ve iktidara yaranmak için halkın gerçek olarak benimsediğini çok rahat bir şekilde yalan kabul edebilecek olan iktidar yalakalığı yapan bir medya sermayesine karşı Göktepe’lerin kalemlerini taşıyanlar halkın içinden, halk haberciliğini yazmaya devam ediyor. Metin Göktepe’nin katledilişinin yirminci yıl dönümüne bir kaç gün kalmıştı ki, Silopi’de 3 Kürt kadını katledildi. Sêvê Demir, Fatma Uyar ve Pakize Nayir’in Kürdistan’daki devletin katliam güçleri tarafından infaz edilmesi yine Göktepe’nin yolunda gidenler haricinde başka kimse yazmadı ve kalemlerini iktidar yandaşlığı için sattı. Değişmeyen tek bir şey var ki o da hep Göktepelerin, Altunların, Orhanların, Tekelerin izinde gidenlerin katbekat artarak devam etmesi Bugün Göktepeler olmayabilir ama onların ardılları olarak gerçeklerin ardına düşen çok gazeteci var.
Fuat YAŞAR (Van TV Diyarbakır Muhabiri): Metin Göktepe’nin katledilişinden bu yana gazeteciler için pek bir şey de değişmedi aslında. Özellikle Kürdistan’da gazetecilik yapan basın emekçileri 1990’lara uzak değil. Hatta birebir o yılları yaşıyor. Burada doğruları yazan, gerçekleri gösteren gazeteciler olarak bu süreçte her an Metin Göktepe gibi katledilebiliriz. Tabii bunları söylememin nedenleri var. Durduk yerde kimse can güvenliğinden endişe duymaz. Çatışmaların yoğunlaşmasıyla birlikte bölgedeki gazetecilerin çalışma alanı da daraltıldı. Çoğu zaman görüntü çekmemize, fotoğraf almamıza izin verilmiyor. İşimizi yapmaya çalışırken hakaret ve tehditlere maruz kalıyoruz. Ben kendi yaşadıklarım üzerinden birçok örnek verebilirim. Haber takibi sırasında beni durduran özel timler basın kartıma baktıktan sonra “Bu bizim gazeteci değil” dedi. Yani devlet gazeteciliği yapmamız isteniyor. Yoksa çalıştırmayız, görüntü çektirmeyiz diyorlar. Ama bizler sorumluluğumuz gereği öyle ya da böyle haberleri halka ulaştırıyoruz. Devletin gazetecisi olamayız. Çünkü bizim yolumuz Metin Göktepe’nin yoludur. Musa Anter’in yoludur.Onların yolunda devlet yoktu. Halk ve gerçekler vardı. Bizler, gerçeklerin gazeteciliğini yapan basın emekçileri Metin Göktepe’nin kalemini kullanıyoruz. Kullandığımız kalem onun kalemidir. Ve şimdi Metin Göktepe yazdığımız her gerçek haberde can buluyor. Onu katledenler de yazdığımız her haber de ölüyor.
Duygu EROL (JINHA Diyarbakır Muhabiri): Bizler kurumları bombalanan, çalışanları katledilen bir basın tarihinden geliyoruz, bütün baskılara tutuklamalar ve tehditlere rağmen alanlarda olarak gerçekleri yansıtmaya devam ediyoruz. Dün Metin Göktepe’yi katleden zihniyet bugün de alanlarda ölümle tehdit ediyor. Metin Göktepe gerçekleri yazan bir gazeteciydi. Bizler özgür basın emekçileri Metin Göktepe, Musa Anter ve öldürülen tüm diğer gazeteciler gibi bugün onları yitirsek de gerçekler için onları kalemlerini bırakmıyoruz. Ancak baskılar o kadar artıyor ki, saha da gazetecilik yapan herkes bugün de öldürülebilir. Bunlara karşı bir arada dayanışma içerisinde olmalıyız. Bizler “Erkekler ne der diye” düşünmeden yazıyoruz. Yazmaya devam edeceğiz. Bugünün koşullarında da ayrıca, “Devlet ne der diye” düşünmeden gerçekleri yazmaya devam edeceğiz.
Görev başındayken, polisler tarafından öldürülen Gazeteci Metin Göktepe, katledilişinin 20. yılında çalışma arkadaşları, ailesi, dostları ve meslektaşları tarafından mezarı başında anılacak.