2001 KRİZİNİN İZLERİ SİLİNİYOR KONYA (A.A)

-2001 KRİZİNİN İZLERİ SİLİNİYOR KONYA (A.A) - 22.07.2010 - Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, ''2001 yılında yaşadığımız derin ekonomik krizin ardından izlenen basiretli para ve maliye politikaları sonucunda düzelen kamu dengeleri ve enflasyon cephesindeki kazanımlar makroekonomik istikrarın sağlanması açısından atılmış önemli adımlardır'' dedi. Yılmaz, bir ülkenin potansiyel büyüme hızının artması için istihdam piyasası ve toplam faktör verimliliği konularının hayati önem taşıdığını belirtti. Türkiye ekonomisinin büyüme kompozisyonu içinde, istihdam artışının katkısının çok sınırlı gerçekleştiğini ifade eden Yılmaz, diğer ülkelere kıyasla genç nüfus yapısının Türkiye'ye önemli bir avantaj sağladığının sıklıkla dile getirilmesine karşın, bu nüfusun iş gücü piyasası dışında kalmasının üzerinde önemle durulması gereken bir husus olduğunu bildirdi. 2009 yılına ait verilere göre gelişmiş ülkelerde iş gücüne katılım oranının yüzde 70 seviyesinin üzerinde olduğunu belirten Yılmaz, bu oranın Doğu Avrupa ülkelerinde yüzde 60 seviyesine yakın seyrettiğini, Türkiye'de ise son dönemde iş gücüne katılım oranının üç puan yükselmesine rağmen, yüzde 49 ile düşük düzeyini koruduğunu söyledi. -KADINLARIN İŞ GÜCÜNE KATILIM ORANI- Görülen sınırlı artışta kadınların iş gücüne katılımının yükseliş eğilimine girmesinin önemli bir rol oynadığını aktaran Yılmaz, ''Bu gelişmede 2009 yılından bu yana devletin işe yeni başlamış kadınlara ve gençlere yönelik uyguladığı sosyal güvenlik primi teşviklerinin büyük payı bulunmaktadır. Bununla birlikte Türkiye'de yüzde 28 olan kadınların iş gücüne katılma oranı, Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında çok düşük seviyelerde kalmaktadır'' diye konuştu.  Önümüzdeki dönemde iş gücü piyasasına ilişkin gerçekleştirilecek düzenlemelerin sürdürülebilir büyümeye ve kalıcı istihdam artışına katkıda bulunacağını vurgulayan Yılmaz, bu kapsamda, istihdam artışını kolaylaştıracak politikalar izlenmesi, üretim sürecinin uluslararası rekabet düzeyine çıkarılması, istihdam vergilerinin azaltılması ve özel sektörün ihtiyaçlarına uygun eğitimli ve vasıflı bir iş gücü yaratılması için gerekli eğitim politikalarının izlenmesinin önem taşıyacağını ifade etti. Yılmaz, eğitim alanında yapılacak reformların ülkemizin geleceği açısından önemli olduğunu anlatarak, şunları kaydetti:  ''Ekonomimizin nitelikli iş gücü ihtiyacı ile eğitim sistemimizin yetiştirdiği insan kaynağı arasında uyum sağlanmalıdır. Bu kapsamda Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile ilgili bakanlıkların katılımıyla hayata geçirilen Uzmanlaşmış Meslek Edindirme Merkezleri Projesi'nin, ülkemizde çok önemli bir eksikliğe cevap vereceğine inanıyor ve bu projede emeği geçenleri tebrik ediyorum. Bu ve benzeri projeler yüz binlerce gence iş piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikleri kazandırarak, sadece istihdam artışına katkıda bulunmayacak, aynı zamanda ülkemizin büyüme hızını kalıcı olarak artıracaktır.'' -KAYITDIŞI SORUNU- İş gücü piyasasının önemli sorunlarından birinin de kayıt dışılık olduğunu belirten Yılmaz, ''Ülkemizde kayıt dışı istihdam oranı yüzde 43 seviyesindedir. Bu tür yasal olmayan uygulamalar haksız rekabete neden olarak ekonomimizin verimliliğini azaltmaktadır. Kayıt dışılığın en önemli nedenlerinden biri ülkemizdeki yüksek iş gücü maliyetidir'' dedi. Yılmaz, bir yandan kayıt dışılıkla mücadele ederken, bir yandan da kayıt dışılığın azaltılması sonucunda kısa vadede ortaya çıkabilecek istihdam kaybı riskini asgariye indirilmesi gerektiğini, bu noktada iş gücü maliyetlerinin azaltılmasına yönelik düzenlemelerin hayata geçirilmesinin kritik bir öneme sahip olduğunu düşündüklerini söyledi. Önümüzdeki dönemde küresel krizin etkilerinin azalması ile birlikte ekonomilerin istihdam yaratma hızlarının, iş gücü piyasalarının yapısal özellikleri tarafından belirleneceğini bildiren Yılmaz, kriz nedeniyle işini kaybeden veya iş gücüne yeni katılmakla birlikte iş bulamayan bireylerin uzun bir süre boyunca istihdam edilememesinin, bu kişilerin kalıcı olarak işsiz kalmaları tehlikesini beraberinde getirdiğini belirtti. Potansiyel büyüme hızını belirleyen üçüncü unsurun toplam faktör verimliği olduğunu vurgulayan Yılmaz, şöyle devam etti: ''Bir ekonomide toplam faktör verimliliği birçok unsurun etkileşiminden ve bir araya gelmesinden ortaya çıkmaktadır. Bunlardan en önemlisi iktisadi birimlerin maruz kaldığı belirsizlik ortamını azaltarak makroekonomik istikrarın sağlanmasıdır. Makroekonomik istikrarın ön koşulu ise kamu maliyesinde disiplin ve fiyat istikrarıdır.  2001 yılında yaşadığımız derin ekonomik krizin ardından izlenen basiretli para ve maliye politikaları sonucunda düzelen kamu dengeleri ve enflasyon cephesindeki kazanımlar makroekonomik istikrarın sağlanması açısından atılmış önemli adımlardır. Ekonomik refah, ancak sürdürülebilir büyüme sağlanırsa artar. Sürdürülebilir büyüme ise fiyat istikrarının bozulmadığı, potansiyel büyüme seviyesine yakın büyüme oranlarının kalıcı olarak sağlandığı ekonomik büyümeyi ifade eder. 1980'li yıllarda gözlemlediğimiz, yüksek enflasyon ile birlikte yakalanan büyüme hızı sürekli olmamış, bir süre sonra yerini daha yüksek enflasyon oranlarına ve ekonomik durgunluğa bırakmıştır.  Diğer taraftan, 2002 yılı ile küresel krizin etkilerinin hissedilmeye başlandığı 2007 yılı arası dönemde yüksek büyüme oranlarına ulaşılırken, aynı zamanda enflasyonda da belirgin bir düşüş görülmüştür. Bu kapsamda Bankamızın izlediği, fiyat istikrarı ile uyumlu para politikasının, ülkemizde fiyat istikrarının tesisine destek vererek, tüm ekonominin ve ihracat sektörünün rekabet gücünü kalıcı bir biçimde artmasına katkıda bulunduğunu düşünüyoruz.''