2010'da 'gönüllü' din bilgisi dersi

2010'da 'gönüllü' din bilgisi dersi

 T24 - Devlet Bakanı Faruk Çelik zorunlu  "din kültürü ve ahlak bilgisi" dersinin yanısıra "gönüllü" din bilgisi dersi uygulamasının 2010-2011 eğitim- öğretim yılına yetiştirilebileceğini açıkladı.  

Faruk Çelik bu açıklamayı Hürriyet Gazatesi yazarı Sedat Ergin'e yaptı. Sedat Ergin'in "Hükümetin Zorunlu Din Dersi Sınavı" başlığıyla yayımlanan (28 Ekim 2010) yazısı şöyle:

Hükümetin Zorunlu Din Dersi Sınavı

AİHM, Türkiye'deki din kültürü ve ahlak derslerininin mevcut müfredatla sürülmesini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ihlali olduğuna hüküm verdi. 2007 yılında verilen kararın gerekçesi 

AİHM’nin bir Alevi ailesinin itirazını haklı bularak verdiği bu kararın gerekçesi, ders programında baskın bir şekilde Sünni öğretiye ağırlık verilmesiydi. AİHM kararında şöyle denildi:

“Türkiye’deki din kültürü ve ahlakı dersleri demokratik bir toplumda verilen eğitimde olması gereken objektiflik ve çoğulculuk, bunun yanı sıra öğrencilerin dine karşı sorgulayıcı bir bakış geliştirmeleri ölçütlerini karşılamamaktadır.”

AİHM KARARI ÜÇ YILDIR UYGULANMIYOR

Milli Eğitim Bakanlığı, muhtemelen kararın aleyhte çıkabileceği olasılığını göz önünde bulundurarak 2007-2008 öğretim yılında zorunlu din dersi programında değişikliğe gitmişti. Buna göre, Aleviliğe, din kültürü kitaplarında 11’inci sınıfta 1.5, 12’nci sınıfta ise 5 sayfa yer ayrılmıştı.

AİHM, yeni ders kitapların içeriğinin karar öncesinde kendisine gönderilmesine rağmen “ihlal” kararını aldı. Bir başka anlatımla, karar değişikliğin mahkeme tarafından yetersiz bulunduğunun da ifadesiydi.

Aradan üç yıl geçmiş olmasına karşılık, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükümeti, zorunlu din kültürü derslerinde AİHM kararının gerektirdiği değişiklikleri yapmamıştır.

Türkiye’de 2010-2011 öğretim yılı, 20 Eylül tarihinde eski din kültürü dersi kitaplarıyla, yani AİHM kararına göre, “demokratik bir toplumda olması gereken objektiflik ve çoğulculuktan yoksun” bir programla açılmıştır.

BAKAN ÇELİK NE DİYOR?

Geçen süre içindeki elle tutulur tek değişiklik, hükümetin başlattığı “Alevi Çalıştayı” sürecinin sonuçlanıp, zorunlu din kültürü dersleriyle ilgili bir dizi tavsiye kararının alınmış olmasıdır. Önümüzdeki mesele, bu kararların uygulamaya geçirilip geçirilemeyeceği sorusudur.

Tavsiye kararı, sorunun çözümü için iki parçalı bir yöntem getiriyor. Buna göre, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, “uluslararası standart ve uygulamaları dikkate alan bir özenle yeniden hazırlanarak” yine zorunlu ders olarak okutulacak. Bu yapılırken, ikinci düzlemde okullara isteğe bağlı seçmeli Din Eğitimi dersleri de konacak. Anayasa’nın 24’üncü maddesi, böyle bir düzenlemeye izin veriyor.

Bu konudaki hazırlıkların koordinasyonunu üstlenen Devlet Bakanı Faruk Çelik, dün kendisiyle yaptığımız sohbette, hazırlıklarla ilgili olarak şunları söyledi:“Zorunlu din kültürü dersleri aynen tarih ve coğrafya gibi bir kültür dersi olarak verilir, bu derste yalnızca İslam değil başka dinler de öğretilir. Ancak bu derslerin içinde din eğitimi, dinin pratiğine dönük hiçbir bir başlık olmamalıdır. Buna ek olarak bir de tercihe bağlı din eğitimi dersleri konabilir ve bu dersler uygulamalı bir şekilde yapılır. Sadece Sünni inanç değil talep olursa Aleviliğin de eğitimi verilir. Böyle bir ikili düzenlemeyle mevcut şikâyetleri aşabileceğimize inanıyorum.”

ALEVİLERLE MUTABAKAT GEREKİYOR

Peki, bütün bu değişiklikler 2011-2012 öğrenim yılına yetiştirilebilir mi?

Çelik, özellikle stratejinin birinci ayağı için “Bence yetiştirilebilir” diye yanıtladı ve ekledi:

“Çalıştay süreci içinde bu konuda ortaya çıkan düşünceleri bir rapor haline getirip Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne gönderdik. Onlar da Talim Terbiye ile bir araya gelerek bu konu üzerinde çalışacaklar. Onların şekillendireceği çerçeve üzerinde Alevi kuruluşların da görüşünü alacağız. Orada bir mutabakata varılırsa bence önümüzdeki öğretim yılında özellikle din kültürü derslerinin yeni haliyle başlamaması için hiçbir engel yok. Alevilerin kendi aralarında bir uzlaşmazlık çıkarsa, o zaman başka...”

Çelik’in önerdiği stratejinin hayata geçirilebilmesi, hem Alevi kuruluşlarının kendi aralarında hem de bu kuruluşlarla hükümet arasında bir mutabakatın bulunmasını zorunlu kılıyor.

Ayrıca buradaki en kritik konuyu, Zorunlu Din Kültürü dersinin, gerçekten AİHM’nin beklediği şekilde çoğulcu bir anlayışı mı yansıtacağı, yoksa yine bütün değişikliklere rağmen baskın bir şekilde Sünni öğretiye mi ağırlık vereceği sorusu oluşturacak.

Türkiye’nin önümüzdeki aylarda zorunlu din dersleri konusunda oldukça canlı bir tartışma ortamına girmekte olduğunu söyleyebiliriz.