20.11.2014 - Alman basınından özetler

20.11.2014 - Alman basınından özetler

Almanya'da federal kabine, Afgan güvenlik güçlerine danışma hizmeti vermek üzere önceden planlanandan daha fazla sayıda Alman askerinin Afganistan’da kalmasına karar verdi. Toplam 850 Alman askerinin bir süre daha bu ülkede görev yapması öngörülüyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung bu konudaki yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Her şeye rağmen Alman askerlerinin şimdilik Afganistan’da görev yapmaya devam etmesi doğru bir karar! Aslında Afganistan Almanya’da bazılarının vaat ettiği gibi, geçen yıllar içinde demokrasi ve piyasa ekonomisi bakımından örnek bir şark ülkesi konumuna gelmedi! Bundan dolayı da Alman kamuoyunda Afganistan'da ölen toplam 55 Alman askerinin hayatlarını boşa feda ettikleri izlenimi doğdu. Ama aslında bilanço o kadar da kötü değil. En azından Afganistan’dan bir terör tehlikesi çıkması olasılığı bugün düne oranla daha azalmış durumda. Ve Alman federal hükümetinin raporunda da haklı olarak yer aldığı üzere, Afgan toplumuna daha iyi bir gelecek fırsatı sunulmuştur. Ve diğer müttefikler gibi Almanya da, Afganistan’da erişilenlerin yitirilmemesi uğruna haddinden fazla manevi ve maddi yatırım yapmıştır.”

Frankfurter Rundschau gazetesi ise Afganistan'da görev yapmaya devam edecek Alman asker sayısının artırılması planları kapsamında şunları yazmış:

“Afganistan'a askerî müdahalenin bilançosu çıkartılırken oradaki yaşam şartlarının düzeltilmiş olduğunun altı çiziliyor. Doğrudur. Ama hâlâ olmayan şey, istikrarlı bir ekonomi! Ekonominin en büyük ve kârlı bölümünü -savaştan önce olduğu gibi sonrasında da- uyuşturucu üretimi oluşturuyor. Afganistan hükümeti, daha doğrusu onun Batılı finansmanları, 350 bin asker ve polisten oluşan bir güvenlik mekanizması besliyor. Bu mekanizma yılda yaklaşık beş milyar euroyu yiyip bitiriyor. Diğer devlet giderlerinden beş kat daha fazla bir miktar bu! Eğer eski işgalci güçler böyle koca kof bir yapıyı finanse etmek zorunda olduklarını düşünüyorlarsa, acaba o ülkede cidden ‘istikrar’dan bahsetmek mümkün olur mu?”

Der Tagesspiegel gazetesinde ise farklı bir konuda, önceki gün Kudüs’te yedi kişinin ölümüyle sonuçlanan sinagog saldırısı ile ilgili bir yorum yer alıyor. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“İsrail devletinin vatandaşlarının yaklaşık yüzde 20’si Arap-Filistin kökenli, bunların da yüzde 84’ü Müslüman. Sadece bu rakamlar bile itidalden başka seçenek olmadığını ortaya koyuyor. Çünkü bunun alternatifi, İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa çevresinde giderek daha da sert bir tavır takınmasıdır ki, bu da ülkedeki Filistinlilerin kendiliklerinden ya da dış etkiyle radikalleşmesi sonucunu doğurur. Ülkede zaten bazı terör örgütleri mevcut. İşte o zaman şiddet patlama noktasına gelir. Etrafı zaten dost ülkelerle çevrelenmemiş İsrail’de bu durum devlet içinde patlamaya giden yolu açar.”

Die Zeit gazetesi ise yorumunda, Ukrayna krizi kapsamında Rusya Devlet Başkanı Putin’in durumunu analiz ediyor:

“Vladimir Putin’in güven duygusu derinden sarsılmış durumda. Son 14 gün içindeki jeopolitik hiperaktifliğini başka türlü izah etmek güç. Putin bu kısa süre içinde Avustralya kıyılarına savaş gemilerini, Portekiz kıyılarına savaş uçaklarını gönderdi, Batılı devlet yetkilileriyle saatlerce ve sonuçsuz ikili görüşmeler yürüttü, Avustralya’daki 20’ler Grubu toplantısından da vaktinden önce ayrıldı, Alman Birinci Televizyon Kanalı’na mülakat verdi, alelacele Almanya dışişleri bakanını Kremlin'e görüşmeye davet etti, Doğu Ukrayna’ya silah ve mühimmat yolladı vs.vs. … Putin’in acaba nesi var? Anlaşılan o ki, bir yıl içinde Ukrayna krizi ile ulaşmış olduğu şeylerden hiç de hoşnut değil. Putin Ukrayna’daki mevcut siyasi yapıyı değiştirmeye niyetli, ama bunu tam nasıl yapacağını kestiremiyor. Onun için de aklına geleni yapıyor, hem de fazlasıyla… . “