2011'de gaz bombası ve devlet kurşunuyla 59 kişi öldü!

2011'de gaz bombası ve devlet kurşunuyla 59 kişi öldü!

 

HÜLYA KARABAĞLI - T24/Ankara

  Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), 2011 İnsan Hakları Raporu’nu yayımladı. TİHV verileri, biber gazını zararlı bulmayan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i yalanladı. Kolluk güçlerinin açtıkları ateş ya da gaz bombasından hayatını kaybedenlerin sayısı 59, yaralı sayısı ise 25 oldu. Çoğunluğunu ilk ve orta öğretim öğrencilerinin oluşturduğu Uludere katliamında 35 kişi yanarak ve parçalanarak can verdi. Raporda, “Heyetimiz daha geniş bir rapor ve ayrıntılı bir heyet çalışmasını gerektirecek bu olaya ilişkin olarak yapılanın bir yargısız infaz olduğu, öldürülenlerin sayısı itibariyle toplu bir katliam niteliği taşıdığı sonucuna varmıştır” denildi.

59 kişinin 5’i gaz bombasından

Rapora göre, 2011 yılında kolluk kuvvetlerinin (polis, jandarma, asker) açtıkları ateş sonucu veya kullandıkları gaz bombaları sonucu (yoğun gaza veya gaz bombasının kapsülüne bağlı olarak) veya savaş uçaklarından atılan bombalar sonucu toplam 59 insan yaşamını yitirdi; 25 insan da yaralandı. Olay sonrasında 102 kişi gözaltına alınırken 1 kişi tutuklandı. Ölen 59 insanın 5’i gaz bombasının kullanımı nedeniyle 53’ü de ateşli silah ve bombalama sonucu yaşamını yitirdi. 1 kişinin ölüm nedeni belirlenemedi. Yaralanan 25 insanın 4’ü gaz bombası nedeniyle 21’i de ateşli silah ve bombalama sonucu yaralandı.

Uludere katliamından 3 kişi kurtuldu

Ölenlerin isimleri ve yaşlarının tek tek yazıldığı Uludere katliamı raporda şöyle yer aldı: 28 Aralık 2011’de Irak sınırında askerler tarafından belirli bir bölgeye yönlendirildikleri iddia edilen çoğunluğu ilköğretim ve lise öğrencisi çocuklardan oluşan köylülerden 35’i Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Türk savaş uçakları tarafından bombalanarak katledildi. Katliamdan sadece 3 kişi kurtulabildi.

‘Kullanılan yol patika değil’

TİHV’in Uludere tespitleri arasında, sınır ticareti için kullanılan yolun patika olmadığına dikkat çekti. “Hastanede heyetimiz tarafından görülen cesetlerin yanmış, iç organlarının dışarıda olduğu, çoğunun kafatasının parçalandığı, vücut bütünlüklerinin parçalanmak suretiyle bozulduğu” değerlendirmesine yer verilerek “Olayda tahrip gücü çok yüksek, yakıcı nitelikte mühimmatın kullanıldığı” yorumu yapıldı. Tespitler şöyle:

- Olayda tamamı sivil olan insanların öldürüldüğü ve yaralandığı,

- Olay esnasında gruba DUR ihtarı yapılmadığı ve uyarılmadıkları, hiçbir surette güvenlik güçlerine ateş açılmadığı, askerlerin de bireysel olarak ateş etmedikleri, olayda uçakların bombardıman yaptıkları ve ölümlerin bu nedenle olduğu,

- Sivillerin olay yerinde bulunan güvenlik güçlerince tanınan ve bilinen insanlar oldukları, güvenlik güçlerinin sınır ticareti nedeniyle yapılan bu gidiş ve gelişlerden haberdar oldukları,

‘Yol üstünde maden ocağı var’ 

- Tarafımızdan görülmemekle beraber görgü tanığının ve köylülerin anlatımından sınır ticareti için aynı güzergahın sürekli kullanıldığı ve güvenlik kuvvetleri dahil herkesçe bilindiği, kullanılan yolun patika yol olmadığı, yolun üstünde maden ocaklarının bulunduğu,

- Resmi açıklamaları aksine olay yerinin Sinat- Haftanin olarak adlandırılan bölgeye uzak olduğu, saldırıya uğrayan bir grubun Türkiye tarafında olduğu bir grubun da Irak-Türkiye sınırının üstünde olduğu,

- Olaydan sonra hiçbir resmi kurumun cenazeleri almak için girişimde bulunmadıkları ve askerlerin olay bölgesinden tamamen çekildikleri, cenazelerin köylüler tarafından alınarak kendi imkanları ile Gülyazı köyüne getirildikleri,

‘Cenazeler gelişigüzel bırakıldı’

- Hastane koşullarının otopsi işlemine elverişli olmadığı, cenazelerin gelişigüzel odalara bırakıldığı, cenazelerin akrabaları tarafından battaniyelere sarıldıkları, hastane personelinin yetersiz sayıda olduğu hatta gördüğümüz kadarıyla neredeyse yok denecek sayıda olduğu ve cenazelerin aileler tarafından otopsiye ve ambulanslara taşındığı,

‘Delillerin karartılma ihtimali yüksek’

- Cenazelerden otopsi sonucunda elde edilecek delillerin mevcut koşullar nedeniyle usulüne uygun şekilde alınamayacağı, bu nedenle delillerin karartılma ihtimalinin yüksek olduğu,

- Hastanede heyetimiz tarafından görülen cesetlerin yanmış, iç organlarının dışarıda olduğu, çoğunun kafatasının parçalandığı, vücut bütünlüklerinin parçalanmak suretiyle bozulduğu,

‘BM İnsan Hakları Komitesi heyet göndermeli’

- Olayda tahrip gücü çok yüksek, yakıcı nitelikte mühimmatın kullanıldığı, Heyetimiz daha geniş bir rapor ve ayrıntılı bir heyet çalışmasını gerektirecek bu olaya ilişkin olarak yapılanın bir yargısız infaz olduğu, öldürülenlerin sayısı itibariyle toplu bir katliam niteliği taşıdığı sonucuna varmıştır. Bu amaçla ulusal ve uluslar arası sivil toplum örgütlerinin incelemede bulunmak üzere duyarlılık göstermelerini, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesinin derhal heyet göndermesinin gerektiği; Türk Medyasının “resmi kurumların yaptığı açıklamalar dışında” katliama basın etiği çerçevesinde yaklaşması ve kamuoyuna gerçekleri aktarması hususunda duyarlı olması gerektiği sonucuna varılmıştır.