21 Aralık İngiltere basın özeti

21 Aralık İngiltere basın özeti

İngiltere basını, Rus Büyükelçi Andrey Karlov'un öldürülmesinin, Türkiye-Rusya ilişkileri ve Suriye'deki savaşa olası etkileriyle ilgili haber ve yorumlara geniş yer vermeye devam ediyor.

Financial Times, "Rusya ve Türkiye'den büyükelçinin öldürülmesine karşın Suriye'de birlikte çalışma taahhüdü" başlıklı haberinde, Büyükelçi Karlov'un son iki haftada Halep'ten binlerce sivilin tahliyesini sağlayan müzakerelerde büyük rol oynadığını belirtiyor.

Halep'in Rusya destekli Suriye hükümeti güçlerinin eline geçmesinden sonra görüşmelerin İdlib bölgesine odaklanacağını söyleyen Financial Times, şimdi Rusya ve Türkiye ilişkilerindeki meselenin Suriye'de daha fazla kaostan kaçınmak gibi ortak bir çıkarın, ilişkilerde gerilimi aşıp aşmayacağı olduğunu vurguluyor. Erdoğan ve Putin'in, Karlov cinayetini iki ülke ilişkilerine bir sabotaj olarak tanımladığını söyleyen ve ortak bir soruşturma başlatıldığını söyleyen gazete şöyle devam ediyor;

Ancak hala gerilim var. Rus araştırma heyeti dün Ankara'ya ulaşırken, anahtar önemdeki sorulardan biri, Türk hükümetinin bu kadar önemli bir diplomatı koruma sorumluluğunu nasıl yerine getiremediği. Daha da önemlisi Kuzey Suriye'deki kriz daha da kronik bir hale geliyor. Carnegie Europe düşünce kuruluşunda çalışan eski Türk diplomat Sinan Ülgen, hem mültecilerin hem de Türkiye'nin desteklediği muhaliflerin Halep'ten kaçtığını ve İdlib'in çok büyük olasılıkla İran destekli kara güçleri için bir sonraki adım olacağını söylüyor. Ankara da, Moskova'da çıkarlarının olduğu Ortadoğu'da daha fazla kargaşa istemese de, arka plan çok zorlu. Rusya, İran ve Türkiye'nin bir anlaşma arayışında olacaklarını açıklamasına karşın, bulacaklarının bir garantisi yok. Ülgen de 'Gerçekten cehennemden çıkma bir sorun' diyor."

Times yazarı Roger Boyes da "Türkiye ve Rusya'nın mantık evliliği" başlıklı makalesinde, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Batı'dan uzaklaşıp, Putin'e doğru yaklaşmasının Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi anlamına geleceğini" söylüyor.

Büyükelçi suikastını "Moskova ve Ankara arasındaki oyunun kurallarını değiştiren ittifakı önlemek için yapılan başarısız bir girişim" diye niteleyen Times yazarı, Türkiye, Rusya ve İran'ın birbirleriyle en iyi dostlar olmasa bile, kendilerini Suriye'deki güç bölüşümü için konumlandırdıklarını anlatıyor. "Bölgedeki en kör diplomat bile kuralların yeniden yazıldığını görüyor" diyen Boyes, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönünü içine oturmuş bir Avrupa'dan Vladimir Putin'e çevirebileceğini vurguluyor.

Boyes, Erdoğan'ın son beş yıldır Esad karşıtlarına yardım ettiğini, İran ve Rusya'nın ise Esad'ı iktidarda tutmak için mücadele ettiğini hatırlatıyor ve şöyle devam ediyor;

"Şu anda Esad'ın geleceği Türk lider için biraz daha önemsiz bir öncelik. Önceliği Türkiye-Suriye sınırındaki bölgelerin, ayrı bir Kürdistan için yerleşimleri birbirine bağlamaya çalışan, Kürt YPG örgütü için bir sıçrama tahtası olmaması. Ankara ve Kremlin arasında perde arkasında kurulan temaslar, cephede değiş tokuşlar üretti. Rusya Türk birliklerinin Halep'in kuzeyinde Kürtlerle savaşmasını görmezden gelirken, Türkiye Halep'teki Özgür Suriye birliklerini sessizce terk etti. Erdoğan'ın muhalifleri desteklemekten hesaplı geri çekilesi zor durumlarının altını çizdi. Suudi Arabistan Yemen'deki savaşına konsantre olurken, Katar Türk desteği olmadan adım atamaz. O zaman, Erdoğan Esad karşıtı isyancıların Moskova'ya teslim edilmesindeki rolünü oynuyor. Tükenmiş muhalifler, kuzeye Türkler 'in koruması yerine, batıya doğru, Ruslar tarafından bıkıp usanmadan bombalanacakları İdlib'e yönelecek."

Bu durumun "Erdoğan'ı Putin'le kucaklaşmaktan alıkoymayacağını" söyleyen Boyes, Erdoğan'ın Şangay İşbirliği Örgütü'ne girme niyetinden bahsettiğini söylüyor ve "Erdoğan Donald Trump yönetiminin dikkatini çekmek için blöf de yapıyor olabilir." diyor. Yazar, "Erdoğan'ın Batı'yla ilişkileri minimuma indirerek kendini garanti altına alabiliyor olabileceğini, yumurtalarının çoğunu Putin'in sepetine koyarken, ABD'yle ilişkileri NATO üzerinden, AB'yle ilişkileri de istediği gibi göre açıp kapattığı bir mülteci anlaşması üzerinden yürütebileceğini de vurguluyor."

Boyes şöyle devam ediyor;

Bana Erdoğan tercihini yapmış ya da yapmak üzereymiş gibi geliyor. Gün be gün Erdoğan'ın Batı'dan çok Putin'e yaklaştığı daha açık görülüyor. Trump Erdoğan'a saygı duyduğunu söyledi ama yeni başkanın Türk hükümetinin istediği tek şeyi, ABD'de yaşayan Erdoğan'ın ezeli rakibi din adamı Fethullah Gülen'i verip veremeyeceği belli değil. Erdoğan, Temmuz'da kendisine karşı yapılan askeri darbe girişimi iddiasıyla Gülen'i yargılamak istiyor. Askeri personelinin üçte birini tasfiye eden Erdoğan'ın Pentagon'daki konumu aynı değil. Avrupa Birliği ise, insan hakları ihlalleri ve cumhurbaşkanının otokratik güçleri elinde toplaması nedeniyle vaat ettiği nakit parayı vermeyerek Türkiye'nin lider kadrosunu sürekli öfkelendiriyor. Erdoğan ise idam cezasını geri getiren ve AB'yle tüm ilişkileri kopartabilecek herhangi bir yasayı onaylayacağını söylüyor. Ve hesaplanmış bir rahatlıkla ülkesinde AB'ye gitmeye çok istekli iki milyon Suriyeli olduğundan bahsediyor."

Trump'ın en azından, karşılıklı çıkar söz konusu olduğunda güçlü liderlerle anlaşmalar yapıp, Washington üretimi liberal dünya düzeni vizyonunu empoze etmeyeceğini söyleyen Boyes, bu durumun Putin için de çekici olduğunu belirtiyor ve yazıya şu satırlarla son veriyor;

Ancak Putin ve Erdoğan şüpheci liderler. Amerikan sistemini okumaları Trump'ınh güçlü lobilerin esiri olacağı yönünde. Her ikisi de ayakta kalan liderler ve 2024'e dek iktidarda kalabilirler. Bu, Ortadoğu'yu yeniden şekillendirmek ve bozulmuş bir Batı'nın bölgede hızla kaçışını izlemek için yeterli zaman. Sinizmleri ödüllendiriliyor. İran'la birlikte bölgedeki tek seçenek oldular. Şeytan ekseni 2.0"