21 yıl öncesinden bir ‘Mevlana’yı anma’ kavgası: Medya bugün de aynı başlıkları atabilir miydi?

21 yıl öncesinden bir ‘Mevlana’yı anma’ kavgası: Medya bugün de aynı başlıkları atabilir miydi?

Milliyet Gazetesi Okur Temsilcisi Belça Akçura, 28 Şubat döneminde, Konya'nın Selçuklu ilçesinde FP’li Selçuklu Belediye Başkanı İsmail Öksüzler ile Vali Namık Günel ve  Konya Garnizon Komutanı Tümgeneral Kenzi Süner arasında Mevlâna Celaleddin-i Rumi’yi anma etkinliği sırasında yaşanan 'haddini bil' tartışmasını kaleme aldı. 1998 yılında yaşanan olayı ve gazetelerin yaklaşımını ele alan Akçura "Acaba bugün yine ‘haddini bildirme’ tartışması yaşansa medya yine aynı başlıkları atar mıydı?" sorusunu dile getirdi.

Belma Akçura'nın Milliyet'te "Mevlâna’yı anarken…" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Yıl 1998… Konya’ya bağlı küçük bir kasaba, Selçuklu; Türk düşünürü Mevlâna Celaleddin-i Rumi’yi anma etkinliğine katılacak olan protokolü karşılamaya hazırlanıyor. Mevlâna’nın engin hoşgörü ve felsefesini 725 yıl sonra anlamak için, o gün; boylu poslu, irili ufaklı, bıyıklı, göbekli, takım elbiseli, kravatlı devlet erkânı makam araçlarıyla ilçeye akın etti.  

Dönemin FP’li Selçuklu Belediye Başkanı İsmail Öksüzler kürsüye çıktı. Önce Mevlâna’nın hayatını ve görüşlerini anlattı, sonra da Mevlâna’nın “Bin sene de okusam ‘Ne biliyorsun’ diye sorsalar, haddimi bilirim” sözlerinden etkilenmiş olmalı ki, asıl işleri millete haddini bildirmek olan 300 kişilik salondaki bürokratlara döndü dedi ki; ‘‘Biz, insan olarak makamların geçici olduğuna inanıyoruz. Her insan toprak olacaktır. Başkan, vali, paşa dahi olsa... Başkan, vali, paşa haddini bilmeli, toprak gibi olmalı’’ deyince ortalık bir anda karıştı.

Paşa yerinden fırladı, vali koltuğa çakıldı.

Protokol sırasında oturan Konya Garnizon Komutanı Tümgeneral Mehmet Kenzi Suner, ‘‘Siz bana haddimi bildiremezsiniz, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanlarına hakaret edemezsiniz. Bunun gereğini yaparız’’ diyerek tepki gösterdi.  Öksüzler  ‘‘Efendim, ben Türk Silahlı Kuvvetleri ve onun şerefli mensuplarına, saygıdeğer komutanlarına hakaret etmedim. Mevlâna’nın görüşlerini yorumlarken hata yaptıysam, özür diliyorum’’ dedi.

Başkan kürsüden defalarca özür dilediyse de Komutan Nuh dedi, peygamber demedi: ‘‘Hayır hayır özrünüzü kabul etmiyorum’’ karşılığını verdi. Vali Namık Günel araya girdi. Kürsüye çıktı ve Mevlâna’yı bu kez o yorumladı ve dedi ki ‘‘İnsanı sevmek, Allah’ı sevmektir. Birbirimizi seveceğiz. Fakat, biz bu makamlara gelirken belli aşamalar ve elemelerden geçtik. Biz haddimizi biliriz. Bize İsmail Öksüzler haddimizi bildiremez. Herkes haddini bilsin.” 

Komutan ve vali; gazetecilere, yasal olarak gereğini yapacaklarını ve suç duyurusunda bulunacaklarını açıklayınca, ertesi gün bazı gazeteler Mevlâna’yı anma etkinliğinde  “haddini bildirme’ yarışına, belediye başkanını kastederek “Densiz’e sert cevap” gibi başlıklarla dahil oldu. Haksızlık etmeyelim; bazı gazeteler de haberi verirken, “Mevlâna törenlerinde, ünlü düşünürün felsefesine hiç uymayan tatsız bir tartışma” hatırlatmasını yaptı.  Belediye Başkanı ile Komutan ile arasında geçen tartışmayı yazmayı da ihmal etmeden. 

Lütfen doğru konuşun. Ne vali, ne komutan için ‘haddini bilsin’ diyemezsin. Lütfen haddinizi bilin.

Sizin için söylenmiş bir söz değil.

Benim şahsım önemli değil. Paşa için söylediniz siz.

Efendim o bir söz gelişi

Söyleyemezsiniz efendim.

Sizin bizim nezdimizdeki itibarınız her zaman büyük.

TSK komutanı için söylüyorsunuz.

Efendim tekerleme olarak söyledim.

Söyleyemezsiniz efendim.

O gün komutanın, valinin, belediye başkanının ve hatta basının aslında Mevlâna’yı hiç anlamadıkları ortaya çıktı. Medya olayın daha da büyümesini tetikledi. Belediye Başkanı hakkında dava açıldı. Öksüzler 5 ay 25 gün hapis cezasına çarptırıldı, ancak 6 aydan az ceza aldığı için başkanlığı düşmedi.

Kendisine ceza veren hakimle yıllar sonra karşılaştığını, kendisinden hakkını helal etmesini istediğini, kendisinin de “Estağfurullah, hangi şartlar altında bu kararı verdiğinizi biliyorum” dediğini açıklayan Öksüzler, olayın üzerinden 16 yıl geçtikten sonra, 2014’te kendisine bu kez Komutanla yaşananları hatırlatan gazetecilere “Asla helalimi vermem. Öbür tarafta inşallah onunla görüşeceğiz” dedi. 21 yıl önce yaşanan olayda, o gün tarafların neyi amaçladığı, gerçek niyetlerinin ne olduğu bilmek mümkün değil. Ama biliyoruz ki; Mevlâna’yı doğru yorumlayabilmek bir terbiye işidir. Hoşgörü ve merhamet üzerine kuruludur. Mevlâna’nın “Hiddet ve asabiyette ölü gibi, tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi, hoşgörülükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözleri boşuna değil. Konya geçen hafta Mevlâna’nın 812. doğum yılı etkinlikleri kapsamında Uluslararası Mistik Müzik Festivali düzenledi. Norveçli caz piyanisti ve besteci Jon Balke sahne alırken şöyle dedi: “Mevlâna’nın 12. yüzyılda verdiği mesajlar, dünyanın ve insanlığın bugün ihtiyacı olan mesajlardır.”

Acaba bugün yine ‘haddini bildirme’ tartışması yaşansa medya yine aynı başlıkları atar mıydı?