Cenevre-2 Konferansı'na İran'ın da davet edilmesine ilişkin Frankfurter Rundschau şu yoruma yer veriyor:
"BM Genel Sekreteri'nin Tahran'ı müzakere masasına davet etmesi memnuniyet verici. İran olmadan bir çözüm mümkün değil. Ancak bölgesel hakimiyet için yapılan temsili savaşta Rusya ve ABD farklı hedefler güttüğü sürece Suriye konusunda Tahran ve Suudi Arabistan uzakta tutulmaya devam edilecektir. Moskova hâlâ Esad rejiminin yanında. ABD, Esad'ın olmadığı bir geçiş süreci için bastırıyor, ancak onlar da Suriye'deki ortaklarını kaybetti. Bu arada İslamcı milisler askerî direnişte üstünlüğü ele geçiriyor. Ama yine de Montö'deki buluşma boş yere değil. Yeni görüşmeler için adımlar atılacak. Esad'ın birlikleri tarafından çembere alınan kentlere yardım ulaştırılmasını kabul etmesi halinde ise konferansın düzenlenmesine gerçekten değmiş olacak."
Nürnberger Zeitung da aynı konuya ilişkin yorumunda, Suriye'de barışın sağlanmasında İran'ın önemli bir aktör olabileceği değerlendirmesini yapıyor:
"Suriye muhalefeti ayak direse de İran'ın konferansa davet edilmesi ilk kez ilerleme kaydedilmesi için bir fırsat ortaya koyuyor. Çünkü Tahran, Esad'ın tarafında savaşan ve gayet güçlü olan Lübnanlı Hizbullah milislerini mali destek ve silah yardımı yoluyla doğrudan ve dolaylı olarak destekliyor. Cenevre'de sağlanan nükleer anlaşmanın hayata geçirilmesinin şimdiye dek sorunsuz bir şekilde cereyan etmesi, ayrıca diğer adımların da böyle düzgün bir şekilde atılması halinde, İran'ın Suriye'de barışın sağlanması aşamasında önemli ve ciddi ortak olarak kazanılabileceği umudunu veriyor."
Avrupa Birliği ve ABD, İran ile nükleer anlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonra bazı yaptırımları askıya aldığını duyurdu. Westfälische Nachrichten gazetesinde konuya ilişkin şu satırları okuyoruz:
"Avrupa Birliği ve ABD daha fazlasını umsa da karşılığında nispeten daha azını alıyor. İran önümüzdeki altı ay içinde uranyumu atom bombası yapımında kullanılabilecek kadar zenginleştirmeyecek. Verilen bu sözün üzerinde yazılı olduğu kağıt parçasından daha fazla değere sahip olup olmadığını ise zaman gösterecek. Tahran arka kapıyı ardına dek açık tuttuğu için, Batılı ortakları duruma şüpheci yaklaşmaya devam etmeli."
Avrupa Birliği, Orta Afrika Cumhuriyeti'nde şiddetin önüne geçmek ve istikrarın sağlanmasına yardımcı olmak için bin asker gönderme konusunda anlaşmaya vardı. Almanya ise misyona askerî katkı yapmayacağını açıkladı. Saarbrücker Zeitung'un bu konudaki yorumu şöyle:
“Kuzey Afrika ülkeleri dağılırsa, bunun olumsuz etkilerini Avrupa’daki herkes kısa bir süre içinde hissedecek, buna Almanlar da dâhil. Güney Sudan ve Afrika Boynuzu’nda korsanlara karşı yürütülen misyonlar bir sonraki büyük görevler olarak uzaktan göz kırpıyor. Afrika siyaseti tam gaz Avrupalılaşıyor. Birçoklarının hoşuna gitmese de Almanya bir yandan istikrarlı bir çevrede ekonomik bir dünya devi olmayı isteyip, diğer yandan da komşu kıtadaki anlaşmazlıkları yok sayamaz.”