22 Aralık 2016 İngiltere basın özeti

22 Aralık 2016 İngiltere basın özeti

Guardian, Halep'ten tweet atan çocuk diye kamuoyunun gündemine gelen yedi yaşındaki Bana Alabed'in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la buluşmasını tam sayfa bir haberle duyuruyor okurlarına.

Gazete, kentin muhaliflerin denetimindeki doğu kesiminden attığı tweetlerle, kuşatma altındaki sivillerin yaşamını aktaran Bana'nın annesi Fatima'nın, kızının nihayet normal bir yaşam sürmesini umduğunu söylediğini aktarıyor.

Guardian'ın telefonla söyleşi yaptığı anne Fatima "Bana'nın hayatının normale dönmesini istiyorum, okula gitmesini, parklara gitmesini, normal bir yaşam sürmesini istiyorum. Herkese çok teşekkür etmek istiyorum. Bana'ya çok şey verdiler ve şimdi Bana'nın normal bir hayatı ve hayalleri olacak. Tüm Suriyeli çocukları bombalardan kurtarana dek durmayacağız" diyor.

Fatima, yedi saat çocuklarıyla beraber soğukta bekledikten sonra Halep'ten tahliye otobüslerine binebildiklerini ve sivillerin tahliyesine yönelik müzakereler devam ederken, hükümet güçlerinin denetimindeki bir kontrol noktasında 19 saat boyunca bekletildiklerini anlatıyor.

Bana'nın Twitter hesabını yöneten Fatima Alabed ayrıca, kuşatma altındaki son birkaç günlerinin çok dehşet içinde geçirdiklerini ve kendilerini susturmak için evlerinin özellikle hedef alındığını belirtiyor.

Haberde Bana'nın Erdoğan'la buluşmasında çekilen bir videoda cumhurbaşkanına, "Halep'in çocuklarına destek olduğunuz ve bize savaş bölgesinden çıkmamız için ettiğiniz yardıma teşekkür ederim. Sizi seviyorum" dediği aktarılıyor.

Aynı sayfada Patrick Wintour imzasıyla yayımlanan bir analizde Putin'in bölgede "büyük uzlaştırıcı" rolünü oynamayı zor bulabileceği yorumu yapılıyor.

Yazar, bir yıl öncesinde Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'nin öldürülmesinin, Türkiye'nin Kasım 2015'te bir Rus uçağını düşürmesini takip ettiği takdirde, Türk-Rus ilişkilerinde büyük bir kopuş yaratacağını belirtiyor. Wintour Ruslar'ın büyük bir diplomatik hareketliliğe girişmediğini, bunun yerine iki ülkenin birbirleriyle yeni bir kucaklaşmaya doğru çekildiğini ve Türkiye'nin Batı'dan daha da uzaklaştığını vurguluyor.

Erdoğan'ın ilk kez Karlov'un katilinin, "Amerika'da yaşayan ve Temmuz'daki başarısız darbe girişiminin lideri olduğu iddia edilen din adamı Fethullah Gülen'in" takipçisi olduğunu söylediğine dikkat çeken yazar, Erdoğan'ın taraftarlarının CIA'in Karlov cinayetinde rol oynamış olabileceğinden bahsettiğini söylüyor. Patrick Wintour şöyle devam ediyor;

"Rusya'nın itidalli davranmasının nedeni basit. Vladimir Putin, Halep'in düşmesinden sonra bir güç oyununun ortasında ve ne kadar trajik olursa olsun, bir diplomatın ölümü onu yolundan çevirmeyecek. Durumu, ABD'nin cihatçıları Suriye muhalefetinden ayrıma vaadini yerine getirmemesi olarak gören ve öfkelenen Putin, şimdi Türkiye ve İran'la kendi Suriye barışı yol haritasını planlıyor. Askeri zaferini, diplomatik bir zaferle taçlandırmak istiyor. Türkiye, Rusya ve İran Dışişleri Bakanları'yla Moskova'da yapılan toplantı ve yayımlanan bildirge, Suriye Savaşı'nın Rusya'nın koşullarıyla bitmesindeki ilk aşama. En azından bu aşamada, Körfez ülkeleri, ABD ve AB süreçten dışlandı. Hatta Moskova 'Neredeyse her düzeyde ABD'yle diyalog donduruldu. Birbirimizle iletişim kurmuyoruz. Kurarsak da minimal düzeyde' dedi."

Ancak yazar, Putin'in diplomatik başarı kazanmasının, cephedeki başarıdan daha zor olabileceğini söylüyor. "Her şeyin ötesinde son beş yılda Suriye muhalefetinin en sadık destekçisi olan Türkiye'nin yardımına güveniyor" diyen yazar, "enerji işbirliği dışında Putin'in Erdoğan'a önerebileceği en iyi anlaşmanın, Türkiye'nin güney sınırındaki Suriyeli Kürtler'in güçlendirilmemesi" olduğunu belirtiyor.

Wintour şöyle devam ediyor;

"Türkiye'nin kendisi içeride bölünmüş halde. Erdoğan'ın çevresinde, yıllar süren geri çevrilme ve milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapmasına minnettarlık duymamasından sonra AB'yle ilişkilerin kesilmesini isteyen güçlü bir Avrasyacı grup var. Diğerleriyse ekonomik çağdaşlaşma için tek uygun yolun Avrupa olduğunu söylüyor. Moskova'da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu açıkça, sadece IŞİD ve Nusra Cephesi gibi terör örgütlerinin değil, Suriye hükümeti saflarında savaşan Lübnan Hizbullahı'nın da ateşkesten dışlanması gerektiğini söyledi. Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ise Hizbullah'ın Rusya gibi Suriye hükümetinin daveti üzerin orada olduğunu ima etti. Tahran'ın topları Halep'teki aşağılanmaya yardım ettiğinden bu yana Erdoğan'ın partisindeki İran karşıtı duygu kasırga gibi. Büyük ihtimalle stratejisini henüz kendisi de bilmediğinden Putin, girişiminin BM barış süreciyle çatışmadığını, aksine tamamladığını söyledi. Ancak hamlesi BM'de rahatsızlık yarattı. BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura, Cenevre'de 8 Şubat'ta rakip barış görüşmeleri yapılacağını açıkladı. Putin büyük engelleyici rolünün, büyük uzlaştırıcılıktan çok daha kolay olduğunu daha yeni öğrenmeye başlayabilir"

İnglitere basını, Berlin'de 12 kişinin ölümüne yol açan Noel pazarına tırla saldırının faili olduğu iddia edilen Anis Amri'nin Avrupa genelinde aranmasına geniş yer ayırıyor.

Neredeyse bütün haberlerde Amri'nin istihbarat servisleri tarafından bir süre izlenmesine karşın, nasıl saldırıyı düzenleyebildiği ve olay sonrasında kaçmayı nasıl başardığı sorgulanıyor.

Amri'nin dört yıl önce memleketi Tunus'tan İtalya'ya gelmesinden bu yana çeşitli suçlar işlediğini yazan Times, saldırı şüphelisinin bir göçmen merkezini kundaklamak ve uyuşturucu nedeniyle bıçaklı bir kavgaya tutuşmaktan hapis cezası aldığını, ayrıca bir soygunla bağlantılı olduğunu ve sahte belge taşımaktan gözaltına alındığını vurguluyor.

Times, Anis Amri'nin Almanya'daki radikal İslamcı çevrelerle bağlantıları bulunduğunu ve bunlar arasında Almanya'daki IŞİD lideri olduğu iddia edilen ve cihatçılara adam sağlama suçlamasıyla geçen ay tutuklanan Ahmed Abdülaz'in de bulunduğunu söylüyor.

Amri'nin "ulusal güvenliği tehlike altına atacak ciddi bir suça hazırlandığı" şüphesiyle incelendiği ve Bild gazetesine konuşan bir yetkilinin Amri'nin geçen bahar aylarında birlikte saldırı düzenleyecek kişiler aradığını ve silahlarla ilgilendiğini söylediği ifade ediliyor.

Amri'nin ayrıca bir gizli polisten silah almaya çalıştığı, Mart'tan Eylül ayına kadar gizlice izlendiği ancak bu dönemde sadece uyuşturucu sattığı ve bir bar kavgasına karıştığı aktarılıyor.

Times, Amri'nin bu kadar çok polisle teması olmasına ve istihbaratın radarına girmesine karşın, ilk önce yanlış gözaltına alan yetkili makamlar hakkında rahatsız edici sorular sorulmasına yol açacağını da vurguluyor.

Financial Times'ta yer alan bir haberde, Avrupa hükümetlerinin 20 Ocak'ta Beyaz Saray'ı devralacak Donald Trump'ın ekibini, İran'a uygulanacak yeni ambargoların geçen yıl yapılan nükleer anlaşmayı tehlikeye atması durumunda, suçlunun Washington olacağı yönünde sessizce uyardıkları yazıyor.

Haberde Avrupalı yetkililerin Trump'ın ekibini ve Kongre'deki Cumhuriyetçi Partilileri, ABD anlaşmanın çökmesine neden olabilecek adımlar atarsa, AB'nin İran'a baskı yapma hevesinin olmayacağı uyarısında bulundukları belirtiliyor.

Trump, kampanya döneminde nükleer anlaşmayı "tarihin en kötüsü" diye nitelemiş, ancak İran meselesine nasıl yaklaşacağı konusunda çok az şey söylemişti.

Financial Times ayrıca İran'ın konabilecek yeni ambargoları anlaşmanın ihlali olarak gördüğünü ve Avrupa hükümetlerinin, ABD'nin atabileceği herhangi bir adımın, nükleer anlamayı bozmasından kaygılandıklarını aktarıyor.