22 Temmuz operasyonunda tutuklanan polislerin yakınlarınsan HSYK’ya çağrı

22 Temmuz operasyonunda tutuklanan polislerin yakınlarınsan HSYK’ya çağrı

22 Temmuz operasyonunda gözaltına alınan tutuklu polislerin yakınları, dün Ankara’da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) önünde basın açıklaması yaptı.

Eski İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün’ün kızı Elif Atayün, eski İstanbul Emniyet Terörle Mücadele Şube Müdürü Ömer Köse’nin eşi Semra Köse, İstihbarat Şube müdürlüğünde görevli polis Erol Demirhan’ın eşi Nazife Demirhan, emekli İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer’in kızı Fatma Saadet Yılmazer HSYK önüne gelen isimler arasında yer aldı. Zaman'dan Ayşenur Parıldak'ın haberine göre,  "Sahur Anneleri İnisiyatifi" adına açıklama yapan Nazife Demirhan, tüm hukuksuzluklara tepki vermesi gereken HSYK’ya seslerini duyurmak için bu açıklamayı yaptıklarını belirtti. Demirhan’ın okuduğu açıklama özetle şöyle:

Cesaret madalyası alanımız yok: 17 Aralık’a kadar meslek hayatı başarılarla dolu, soruşturma yüzü görmemiş hatta bizzat operasyon talimatını veren kişiler tarafından defalarca ödüllendirilmiş bu polisler görevlerini yaptıkları için suçlanmışlardır. Yakınlarımız arasından başka ülkelerden cesaret madalyası alan hiç kimse bulunmamaktadır.

Talimatla kelepçe, talimatla tutuklama: Bu soruşturmada örgüt, casusluk ve kanunsuz dinleme suçlaması yoktur. Bu soruşturmada birilerinin sıklıkla tekrarladığı paralel yalanı telaffuz dahi edilmemiştir. İsimleri ilgili kişilerce bilinen 2 müfettiş ve 5 kişilik bir ekip tarafından hazırlanarak basına servis edilen listelere dayanan bu operasyon, 17 Aralık’ta başlayan cadı avının 8 ay sonunda geldiği hukuk garabetini gözler önüne sermektedir. Talimatla kelepçe takan zihniyet, talimatla tutuklama yapmıştır.

Adaletin itibarı sıfırlandı: Her zaman hakkın ve hakikatin yanında olmuş ve yıllarca devletin terörle mücadele politikasını belirlemiş bu polislere ve biz ailelerine reva görülen muamele, hukukun da adaletin de itibarını sıfırlamıştır.

Polisin gösterdiği duruş, birilerini fena rahatsız etti: 22 Temmuz günü polislerimizin gösterdiği duruş birilerini fena halde rahatsız etmiş, güneşin üflenerek söndürülemeyeceğini göstermiştir. Halbuki rahatsızlık vermesi gereken konu bu dik duruş değil, Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehadeti, hesabı verilemeyen Uludere, kapısına kilit vurulan Soma, IŞİD teröristlerince kaçırılan 49 vatandaşımız ve Lice’de bayrağımızın indirilmesi olmalıdır.

27 Nisan’da Yılmazer’e ağlayanlar: İstanbul’da her pisliğin içinde olduğu söylenen Ali Fuat Yılmazer’in aslında İstanbul’daki tüm pisliklerin karşısında olduğu özellikle bazı yetkililer tarafından gayet iyi bilinmektedir. Şimdilerde yerden yere vurulan ve liste alışverişleriyle tutuklanan Ali Fuat Yılmazer’in, 27 Nisan sonrası birilerinin başını koyup ağlayacağı kadar geniş bir omzu, haksızlığı yapan her kim olursa olsun karşısına çıkacak kadar da sağlam bir yüreği vardır.

İsmail’lerin kaçışmadığı adliyeler istiyoruz: Buradan Metris’te hukuksuz olarak tutuklu bulunan polislerimize sesleniyoruz. Gönlünüzü ferah, başınızı dik tutun. İsmail’lerin kaçışmadığı adliyeler için, adaletin sadece Çağlayan’da bir çay bahçesinin isminden ibaret olmadığı bir ülke için, ajanların tatilde aslanların içinde olmadığı bir memleket için, haramın helale, hırsızın polise, sıfırların birlere galip olmadığı bir toplum için gece gündüz demeden hiç beklentisiz çalışacağımıza söz veriyoruz.

Tepkimiz yanlışı ikrar eden HSYK’ya: Tüm bu hukuksuzluklara tepki vermesi gereken HSYK’ya sesimizi duyurmak için bizler buradayız. Tepkimiz bu hâkimlerin atanmasının yanlış olduğunu ikrar etmekten çekinmeyen HSYK 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’a. Haklarında birçok şikâyet olan Çağlayan Adliyesi’ndeki hâkim ve savcılarla ilgili gereğinin yapılması için HSYK 3. Daire’yi de göreve çağırıyoruz.

Tepkimiz moderatöre değil, bizzat hukuksuzluğun altında imzası olan sorumlularadır: Tepkimiz; İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Hadi Salihoğlu’na, Cumhuriyet Başsavcı Vekili Orhan Kapıcı’ya, soruşturmayı yürüten Okan Özsoy’a, hiçbir geçerli neden yokken tutuklama kararları veren Hakim Bekir Altun’a, İstanbul Emniyet Müdürü Selami Altınok’a. Bu kişiler er ya da geç yaptıkları hukuksuzluğun hesabını kanun önünde vereceklerdir.

 

‘Paralel yalanının mağdurlarıyız'

 

“Bizler Türkiye Cumhuriyeti’nin en yetkili ağzı tarafından bizzat açıklanan ‘cadı avına’ maruz bırakılmış kahraman polislerin anneleriyiz. Bizler; şeytanların bile bağlandığı Ramazan ayında bir sahur vakti evlerine hukuksuz bir şekilde girilerek mağdur edilen polislerin kardeşleriyiz. Bizler; bu vatan topraklarını, kimsenin babasının tarlası gibi satmaması için, şanlı bayrağımıza hain ellerin uzanmaması, minarelerden duyulan ezan seslerinin susmaması için gecesini gündüzüne katan yiğitlerin vatansever eşleriyiz. Bizler; bileklerine 700 bin liralık saatler yerine 15 liralık kelepçeleri takmayı yeğleyen harami avcılarının çocuklarıyız.”