Kanserle mücadelesi bebekken başlayan, şimdilerde Türkiye'yi teniste temsil eden 23 yaşındaki başarılı sporcu Büşra Ün, en son Litvanya’daki Paralimpik Tenis Turnuvası’ndan kupayla döndü. Nöroblastoma denen hastalık nedeniyle belden aşağısını hissetmeyen Ün, ayrıca Rio 2016’ya katılarak paralimpik oyunlarında Türkiye’yi temsil eden ilk kadın sporcu. 8 yıldır sponsor aradığını ve artık profesyonel bir düzende ilerlemek istediğini söyleyen Ün, kendisi gibi kanser olan tüm insanlara "Umudunuzu yitirmeyin. Rio 2016’ya katılarak paralimpik oyunlarında ülkemizi temsil eden ilk kadın sporcu oldum. Hedefim Tokyo 2020" diyor.
Hürriyet'ten Banu Şen'in haberi şöyle:
“6.5 aylıkken annem, beni örümceğe oturttuğunda ayaklarımı hissetmediğimi fark etmiş. Sürekli ağlıyormuşum ve hareket etmiyormuşum. Hastaneye ilk gittiğimizde ‘Karaciğeri büyük’ demişler. Sonra kanser olduğum anlaşılmış. ‘Nöroblastoma’ deniyor. Çok fazla görülmeyen bir hastalıkmış. Sağ batınımda tümör varmış. 2.5 yıl kemoterapi görmüşüm. İki kez de ameliyat olmuşum. Tümörün sinirlerime verdiği zarardan ötürü şu an belden aşağısını hissetmiyorum. Ama çok şükür ellerimi kullanabiliyorum. Kendi işimi kendim halletmeye çalışıyorum. Kollarım güçlü olduğu için bu sporu yapabiliyorum. Engelim aslında bu sporu yapmak için ağır. Turnuvalar nedeniyle bazen rutin kontrollerimi bile aksatıyorum.
Ülkemizde evden çıkamayan birçok engelli var. Yurtdışına gittiğimde engelli olduğumu hissetmedim. Her şey o kadar engelliler için yapılmış ki hiç zorluk çekmiyorsunuz. Bizim için en önemli şey destek. Ailelere çok iş düşüyor. Üzerimde bir sürü kişinin emeği var. Hocalarımdan aileme kadar herkes arkamdaydı, destek oldu. Otobüste tek başıma yola çıktığımda, ‘Niye tek başına gidiyorsun?’ diye tepki alıyordum. Oysa ailem beni bilerek tek başıma gönderiyordu. Şimdi tek başıma turnuvaya da gidebiliyorum. Spora başlamadan bir yıl öncesine kadar sürekli ameliyatlarla geçti hayatım. Çok sabrettim, bu da şimdi mükâfatı diye düşünüyorum.
Buca Anadolu Lisesi’nde öğrenciyken boş zamanlarımda arkadaşlarımla sadece masa tenisi oynuyordum. Ailemle bir gün Buca Tenis Kulübü’nün önünden geçtik. Ben isteyince babam, ‘Engellilere masa tenisi dersi veriyorlar mı?’ diye sordu. ‘Masa tenisi yok, normal kort tenis var’ demişler. ‘Hem raket tutup, hem nasıl süreceğim? Dalga mı geçiyorlar?’ diye düşündüm. 2009’da orada başladım. 8 yıldır oynuyorum. Kültürpark Tenis Kulübü de bize çok yardımcı oluyor. Karşılıksız yapıyorlar bu yardımı. 2009 şubat ayında başlamıştım, mayısta Türkiye’de ilk uluslararası turnuvaya katılmıştım. İkinci olmuştum. Gidip bir köşede ağlamıştım. 2010’da Balkan Şampiyonası’nda birinciliğim, dünya üçüncülüğüm var.. Rio 2016’ya katılarak paralimpik oyunlarında ülkemizi temsil eden ilk kadın sporcu oldum. Hedefim Tokyo 2020.” Kültürpark Tenis Kulübü Genel Koordinatörü Vahit Bergin ise “Ben ‘engelli’ demiyorum ‘engel tanımayan’ diyorum. Kortlarımızı istedikleri zaman kullanabiliyorlar. Bireysel spor olduğu için maliyetler daha ağır oluyor. Federasyonların ve büyük firmaların sponsorluğuna ihtiyaç duyuluyor” diyor.
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Spor Yöneticiliği Bölümü’nden bu sene mezun olan Büşra Ün’ün en büyük sorunu birçok bireysel ve engelli sporcuda olduğu sponsor desteğinin yetersizliği:
“Okulda arkadaşlarım bile ödev konusu olarak bana sponsor arıyordu. Rakiplerimin hepsi sabah akşam tenis oynuyor. Sponsorları ve ülkeleri spora daha çok önem verdikleri için onların işi daha kolay. 10 turnuvaya federasyonla, 7 turnuvaya da kendi sponsorluğumla gittim. 10 turnuvanın maliyeti 30 bin lirayı buldu. Benim yıllık bütçem 50 bin TL. Federasyonumuza 17 branş bağlı. Sağlıklı sporcular gibi değil. Atletizm, okçuluk, hepsi bir yere bağlı. O yüzden de gelen bütçe dağılıyor. Sponsor arayışım 8 yıldır sürüyor. Sosyal medyada da o kadar çok insan yazıyor ki ‘Ben biletini alayım, şu masrafını karşılayayım’ diye. Ama bu artık böyle olmamalı. ‘Bu sefer bendensin’ gibi. Artık profesyonel bir düzene oturması lazım. Çünkü olimpiyat sporcusu oldum. İngiltere’de mesela bir sporcu vardı benim yakın arkadaşımdı. Kıza bir araba markası sponsor oluyor. Arabasını veriyorlar, antrenmanlarına para ödemiyor, düzenli maaşı var. Burada maalesef sponsor bulma yükü hep bana kalıyor. Ben spor mu yapacağım, turnuva planı mı yapacağım fitnes mi yapacağım yoksa sponsor bulmaya mı çalışacağım? Yıldım. 23 yaşındayım ama yoruldum.”
İşitme Engelliler Olimpiyatları’na katılan 6 erkek sporcumuzdan biri olan kulüp sporcusu Mahmut Can Aydın da şunları söylüyor:
“Halam sayesinde 7 yaşında başladım. 13 yıl oldu. Samsun’da düzenlenen 23’üncü İşitme Engelliler Olimpiyatı’na katıldım. Avrupa Şampiyonası’nda üçüncülüğüm var. Benim de sponsorum yok. Turnuva masraflarımı kendim karşılıyorum. Olsa daha iyi olurdu tabii. Hep kendi maddi imkanlarımla gidiyorum.”
Litvanya'da 31 Ağustos - 3 Eylül arasında yapılan Vilnius Open tekerlekli sandalye tenis turnuvasında Büşra Ün ve Ebru Bulgurcu’dan oluşan ekip, çiftler kategorisinde şampiyon oldu. Büşra Ün, aynı zamanda teklerde de kupa aldı. Ün, son kupasını Twitter’da “Salonda çok yer kaplayacağı için üzgünüm ama bu kadar büyük olacağını bilmiyordum anne” notuyla paylaştı. Büşra Ün, “Kupa evde, odada duruyor. Ama salonda yer kalmıyor” dedi.
Türkiye'de onca ‘engele’ rağmen uluslararası ‘Paralimpik Oyunlar’dan kupa ve madalyayla dönen sporcularımız var. Türkiye ilk olarak 1992’de Barcelona’da yapılan oyunlara yüzme dalında Mehmet Gürkan ile katıldı. 2000 Sidney’deki oyunlarda Türkiye’yi yüzme dalında bu kez Ali Uzun temsil etti. Yıllar içinde Paralimpik Oyunlar’da kendini gösteren Türk sporcu sayısı hızla artmaya başladı. 2004’te Atina’ya sekiz, 2008 Pekin’e 16 sporcu gitti. İlk madalya 2004’te Atina’da yapılan oyunlardan geldi. Atıcılıkta Korhan Yamaç, altın madalya kazanarak adını Paralimpik tarihine yazdırdı. 2008 Pekin’de okçuluk branşında Gizem Girişmen altın madalya kazandı. Girişmen, ilk Türk kadın paralimpik şampiyonu oldu. Aynı oyunlarda, masa tenisi branşında Neslihan Kavas da bronz madalya aldı. 2012 Londra’da Londra Paralimpik Oyunları’nda Türkiye 11 branşta, 69 sporcuyla mücadele etti. Sporcular 1 altın, 5 gümüş ve 4 bronz madalya ile geri döndü. 2016’da Rio’da yapılan Paralimpik Oyunları’na Türkiye’den 79 sporcu katıldı. Türkiye, 3 altın, 1 gümüş ve 5 bronz madalyayla genel sıralamada 34. oldu.
Türkiye Milli Paralimpik Komitesi’nin internet sitesindeki bilgilere göre:
- Engelli sporcular için spor aktiviteleri 100 yıldan fazla bir geçmişe sahip.
- 1888 de Berlin’de sağırlar için spor kulüpleri vardı. Bu olgunun geniş çapta kabul görmesi 2. Dünya Savaşı’nın sonrasını buldu. Amaç, savaşta yaralanan gazi ve sivillere yardım etmekti.
- 1944’te İngiliz hükümetinin talebiyle Dr. Ludwig Guttmann, Stoke Mandeville Hastanesi’nde belkemiği zedelenmesi olanlar için bir merkez açtı. Rehabilitasyon için yapılan spor zamanla rekabetçi spora dönüştü.
- 1948’de Londra Olimpiyat Oyunları açılış gününde Dr. Guttmann, tekerlekli sandalyedeki atletler için ilk yarışmayı düzenledi. Etkinliğe ‘Stoke Mandeville Oyunları’ ismini verdi. - Bu oyunlara 1960’ta İtalya’nın başkenti Roma’da ‘Paralimpik Oyunlar’ adı verildi. O zamandan beri dört yılda bir yapılmaya başlandı. Türkiye’de Ulusal Paralimpik Komitesi 2002’de kuruldu.
- ‘Paralimpik’ sözcüğü Yunanca’da ‘para’ (yanında) ve ‘Olimpik’ kelimelerinden türetilmiştir. Paralimpik Oyunların olimpiyatların paralel oyunları olduğu anlamına geliyor.
Türkiye’de engelli olmak demek, okul, iş, spor gibi her alanda fiziksel engelden çok daha fazla ‘engelle’ karşılaşmak demek. Tüm bu alanlarda kendine yer edinmeye çalışanlar kitaplara, filmlere, haberlere konu olacak olağanüstü bir çaba göstermek zorunda. Kimileri antrenman yapacak saha bulamıyor. Kimi spor malzemesi... Yıllarca heyecanla beklenen, gece gündüz çalışılarak hazırlanılan turnuvalara yol parası bulamadığı için gidemeyenler, sponsor arayışlarında çaldıkları her kapı yüzlerine kapananlar var. O gurur duyulan fotoğrafların arkasında işte bu engelleri aşan kahramanların hikâyesi bulunuyor. O kahramanlardan Büşra Ün’ün hikâyesini aktarırken, Elif Çongur’un 5 Eylül’de hurriyet.com.tr’de yayımlanan ‘Büşra Ün kupası’ başlıklı yazısındaki şu cümleleri de bir kez daha vurgulamak gerekiyor: “... Büşra’nın ve gölgede kalmış büyük başarıların sahibi bütün sporcuların arkasında dağ gibi duracak imkânlar istiyoruz. Ülkenin spor politikası üzerine bir daha bir daha düşünülsün, sporcu yetiştirme işi şirketlerin sponsorluk lütfuna bırakılmasın istiyoruz. Malzemeydi, yarışmalara gidebilmek için yol parasıydı, antrenman yeriydi dertleriyle boğuşmayın istiyoruz. Elimizden yazmak geliyor, yazıyoruz.”