'24 bin kişi sorguladım, onun gibisini görmedim'

'24 bin kişi sorguladım, onun gibisini görmedim'
Tuncay Güney’i 2001’de sorgulayan Organize Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu, savcılığa dilekçeyle başvurarak o dönemi anlattı: “Sanki birileri bize bazı şeyler anlatması için göndermiş gibiydi. Hem bu kadar evrak bulunduran hem de kolay anlatan adam bana uygun gelmedi” Ergenekon davasının ‘kilit’ ismi Tuncay Güney’i 2001 yılında Organize Suçlarla Mücadele ve Kaçakçılık Şube Müdürlüğü’nde sorgulayan polisin, 2005’te işkence iddiasıyla yargılanan ve ceza alan, dönemin Organize Şube Müdür Yardımcısı Ahmet İhtiyaroğlu olduğu anlaşıldı. Binbir surat TuncayEymür: Tuncay Güney'i tanımamGüney'in kod adı hâlâ İpek!Güney’e dokunul(a)muyor!'MİT belgesi düzgün adam' mesajıSavcılığa dilekçeyle başvururak o dönemi anlatan İhtiyaroğlu, “Nesim Malki cinayeti, Karagümrük çetesi, Hizbullah başta olmak üzere örgütlü 110 cinayet olayını çözdüm, Meslek hayatım boyunca 24 bin kişi sorguladım ama Tuncay Güney gibisini görmedim” dedi. 2 Mart 2001’de “Teşekkül halinde dolandırıcılık” iddiasıyla gözaltına alınan Tuncay Güney’in, Ergenekon yapılanması ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük hakkındaki iddialarla ilgili sorgusunu yapan İhtiyaroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na 28 Ekim 2008’de bir dilekçeyle başvurarak, ‘Adalete yardımcı olmak istiyorum’ dedi. Dilekçede kendisini “muhafazakâr milliyetçi” olarak tanımlayan İhtiyaroğlu, sorgulamadaki başarısı nedeniyle işin kendisine verildiğini öne sürdü. İhtiyaroğlu’nun dilekçesinden bazı bölümler şöyle: Şubede ‘Küçük’ün adamıyım, çıkarım’ demiş İstihbarat Şubesi’nde görevli Emniyet Amiri Hakan Ünsal Yalçın, Harun isimli polis memuru, bizim şubede Tahkikat Büro Amiri Kemal Karademir toplantı yaptık. Hakan Ünsal Yalçın bana ‘Tuncay Güney isimli bir şahsı takip ediyorduk. Teknik dinleme yaptık, Bu adam dün Asayiş tarafından gözaltına alındı, gözaltındayken bizim takip ettiğimiz grubu deşifre etti, mecburen bu adamı aldırdık, sorgusunu yapıp operasyona hazırlamamız lazım’ dedi. Ben de bu grubun eylemlerini sordum. Hakan da bana ‘Ergenekon denilen bir suç örgütü, bu suç örgütünün lideri Veli Küçük, mafya bağlantısı da Sedat Peker’dir, eylemlerini tam olarak bilmiyoruz’ dedi. Zaten ilk olarak Asayiş’te ‘Ben Veli Küçük’ün adamıyım, bizim Ergenekon örgütümüz var, beni buradan alırlar’ demiş. Asayiş’teki polislerin sorusu üzerine Ergenekon’u tamamıyla anlatmış. İstihbarat’tan Hakan ‘Konu İl Emniyet Müdürlüğü’ne intikal edince olaydan bizim haberimiz oldu. Sızma ihtimali olmasın diye biz de gidip susturduk. Yine de oradaki arkadaşların yarım yamalak da olsa bilgileri oldu. İyi sorgulanması lazım, biz de bu yüzden sorguyu senin yapmanı istedik’ dedi (...) Bu işi Tahkikat Amiri Kemal Karademir’in yapması gerekirdi ama Şube Müdürü emrettiği için ben yapmak zorundaydım. Ben soruşturmanın içinde hiç bulunmadım, sadece Tuncay Güney’in sorgu mülakatını ben yaptım. Güney sanki her gün sorgulanıyormuş gibi rahattı Akşam saatlerinde Tuncay Güney sorguya hazırdı(...) Mülakat odasına girdik. Tuncay Güney’i getirdim, içeri girdi, karşımıza oturdu. Ben Hakan ile yan yana idim. Kemal Karademir ise solumuzda oturuyordu. Memur arkadaşlar ise ayakta ya da boş bulduğu banka oturmuştu. Ben kendisini tanıtarak başlamasını istedim. Tuncay doğumundan günümüze kadar kendini anlattı. Ben dün gece Asayiş’te anlattığı Ergenekon’u en baştan detaylı anlatmasını istedim. Güney konuşurken hep hareketlerine neye tepki verip neye vermediğine de bakıyordum. Dikkatimi ilk çeken hiç tedirgin değildi. Oysa olması gerekirdi. Sanki her gün sorgulanıyormuş gibi rahat, soru sorulmasını dahi beklemeden anlatmaya başladı. Bu durumdan şüphelendim. Hatta önümdeki deftere ‘Hiç tedirgin değil, bu adamda yolunda gitmeyen bir şeyler var’ diye yazıp Hakan’a okuttum (...) Tuncay ise anlattı da anlattı. Hatta öyle şeyler anlattı ki, ilk defa duyduğumuz olaylar olduğu gibi, duyunca şaşırdığımız olaylar, meğerse yanlış biliyormuşuz bu olay bildiğimiz gibi değil de başkaymış dediğimiz olaylar, hatta ve hatta inanamadığımız olayları anlattı. Tuncay Güney’i sanki bize konuşsun diye göndermişler Güney’in anlattıklarında dikkatimi çeken bizim asli görevimiz olan mafya, çete işi değil de başka oluşum, terör niteliği taşımasıydı. Ben de ‘kendi kendime yahu bu adamın anlattıkları bizim şubeyi ilgilendirmiyor ki’ dedim. Bu işin sonu nereye varır diye de merak ettim (...) Sorguyu bitirdiğimizde sabaha karşıydı. Aralıksız 6 saate yakın belki de daha fazla sürdü. Bu sorgu kayda alınmadı sorgu notları tutuldu. En sonunda Adil Bey (Dönemin Organize Suçlarla Şube Müdürü Adil Serdar Saçan) ile değerlendirme yapmaya karar verdik ve istirahate ayrıldık. Şube’de tekrar Adil Bey’in başkanlığında toplandık. Ben ‘Sanki birileri bize bazı şeyler anlatması için göndermiş gibi. Ben bu adamın anlattıklarına inanmıyorum. Bilgiler tek adamda toplanmaz. Bu işin içinde başka bir şey var’ dedim. İstihbarat’tan Hakan da, ‘Bu adamın anlattıklarının bazılarını kendilerinin de bildiğini, bir proje izni alarak bu suç örgütüyle alakalı bir çalışma başlatılmasını isteyip ‘İstihbarat ve Organize birlikte çalışalım’ dedi. Her şeyi bilen tek adam olamaz dedim Ben her fırsatta bu adama inanmadığımı söyledim çünkü meslek hayatım boyunca 24 bin kişi sorguladım, yanıldığım elbette vardır ama Tuncay Güney gibisine hiç rastlamadım. Bu kadar çok şeyi bilen tek adam... Bu kasetleri incelediğinizde bizim de ne kadar şaşırdığımızı göreceksiniz. Hem gay, hem bu kadar evrak bulunduran, hem de kolay anlatan adam bana uygun gelmedi. Hatta ben Adil Bey’e herkesin içinde, ‘Müdürüm bu adamın anlattıkları doğru ise şu an burada MİT Müsteşarı’nın, Genelkurmay İstihbarat Komutanı’nın, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı’nın da olması gerekiyor. Biz bunların doğru olup olmadığını süzebilecek bilgi ve beceriye sahip değiliz’ dedim. Ama Adil beyi ikna edemedim. Onun anlattıklarına inandı. Sonunda proje izni alınmasına ve İstihbarat ile koordineli çalışmaya karar verildi.” Adil Serdar Saçan, ‘Konu kapatıldı’ demişti Dönemin İstanbul Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, Milliyet’te yer alan röportajında, Güney’in Susurluk’un Veli Küçük önderliğinde bir askeri kanadının bulunduğunu iddia ettiğini, bunun üzerine de dönemin DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’den projeli çalışma izni alındığını anlatmıştı. Saçan soruşturmanın kapatılmasıyla ilgili olarak, “Veli Küçük hakkında soruşturma izni istedim. Dönemin DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin izin verdi ve bir savcı görevlendirildi. Bu izin yazısını Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne gönderdim. Bir sene sonra istihbaratın yazdığı yazı üzerine konu kapatıldı” demişti.