24.10.2014 - Alman basınından özetler

24.10.2014 - Alman basınından özetler

Kobani’deki gelişmeler kapsamında Türk hükümetinin tavrını mercek altına alan Landeszeitung Lüneburg gazetesi, yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“ABD’nin müdahale etmesinden daha ziyade -ki burada petrol çıkarları söz konusu değildir- asıl ilginç soru, Kürtlere, Ezîdilere, Şiilere ve Hrıstiyanlara karşı toplu kıyım taarruzu devam ederken Ankara’nın neden izleyici kalmakta ısrar ettiğidir. Çünkü bu Allah tanımayan mücahitlerin ruhuna, insan haklarını hiçe sayan Vahabiliği ihraç etmiş olan Suudiler ile işbirliği içinde olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden doğuş rüyasını görmekte olan Erdoğan can vermiştir. Türkiye çok uzun bir zamandan bu yana cihatçılar için geri çekilme imkânı buldukları bir barınak, askerî hastane ve silah donanım deposu işlevi görmüştür. Radikallerin Sünni Türkiye için Şii Esad’ı iktidardan düşürmeleri öngörülmüştü. Amerikalılar ise IŞİD örgütünün gelişmesine sadece saflıklarıyla katkıda bulundular. Ankara bölgeye ilişkin uyguladığı utanılası güç politikaları nedeniyle mücahitlerin işbirlikçisi konumuna gelmiştir.”

Kanada'nın başkenti Ottawa'da parlamento binasına düzenlenen terör saldırısı ve nöbet tutan bir askerin öldürülmesi, Alman gazetelerinin çoğunun yorumlarında yer alıyor. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde şu satırları okuyoruz:

“Kanada’daki saldırı beklenmedik bir şey değildi. Tam tersine; yardımcıları olmaksızın, tek başına bir kurdun, bir cihatçının, masum kurbanlarını parçalayacağı kaçınılmaz bir olasılığa karşı özel bir titizlikle hazırlanılmıştı. Güvenlik birimleri, saldırganı eylem planından vazgeçirmek için aylarca çabalamıştı… Bir sosyal demokrat politikacı, parlamentoda açılan ateşle Kanada’nın masumiyetini yetirdiğini söyledi. Ancak bunun böyle olacağı önceden belli olmuştu. Özellikle sol çevreler, sömürgeciliğin ürünü olan Kanada devletinin hiçbir dönem masum olmadığı bilincini çok kültürlü tarih politikalarıyla bizzat kendileri beslediler. Kanadalılar içlerindeki düşmanlarıyla yaşamak zorunda olduklarının bilincindeler.”

Die Welt gazetesi de aynı konudaki yorumuna Kanada ile Avrupa’yı kıyaslayarak giriyor:

“Kanada birçok konuda komşusu ABD’den ziyade Avrupa ile benzerlikler taşır. Sivil itidal kültürüne çok güvenilir. Şimdi Kanada Parlamentosu’na yapılan saldırı ve bir askerin öldürülmesi, Kanada’nın şeffaflık kültürüne de darbe anlamına geliyor. Kanada’nın suikasta tepkisi de kendi imajına çok uygun: ‘Şimdi aman sakın aşırı önlemler almayalım’ diye düşünüyorlar. Ama eğer sivil toplum değerleri korunmak isteniyorsa, teröristlerin demokrasilerimizin kalbini hançerlemesi kolaylaştırmamalıdır. Sadece uyanık ve hazırlıklıysak, o zaman aşırı İslamcı tehditlere itidal ile karşılık vermek mümkün olabilir.”

Münchner Merkur gazetesi yorumunda, Kanada’daki saldırıların Almanya’daki terörizm tartışmalarını düşündürdüğünü şu ifadelerle belirtiyor:

“Kanada’daki saldırılar Almanya’da potansiyel ‘tehlike unsurları’ konusunda sürdürülen, pasaportlara el koyma, kimliklere işaret ve sınırdışı uygulamalarına kadar uzanan tartışmaların ne kadar anlamsız olduğunu ortaya koyuyor ve kana susamış canilerin terör kamplarındaki eğitim olmadan da neler yapabileceği gerçeğini gözardı ediyor. Bu arada tüm dikkatler olası saldırıların engellenmesine odaklandığı için de saldırıların ardında yatan sebeplerinin araştırılması arka plana itiliyor. Bu çerçevede üç Amerikalı gencin IŞİD teröristlerine katılmak istediğinin kısa bir süre önce ortaya çıkartılması, etkili bir uyarı olarak algılanmalıdır.”