AKP'den istifa eden İstanbul Bağımsız Milletvekili Hakan Şükür, 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile ilgili konuştU. Yolsuzluk yapıldığına inandığını söyleyen Şükür, "İnter'de, Torino'da, Galatasaray 'da olmak üzere 25 yıl top oynadım, benim 4.5 milyon dolarım yok Halk Bankası müdürünün var" dedi.
Bugün TV'de yayınlanan Erkam Tufan'la Analiz programının bu haftaki konuğu AKP eski milletvekili Hakan Şükür oldu.
Hakan Şükür, yolsuzluk operasyonu kapsamında Halkbankası Genel Müdürü'nün evindeki ayakkabı kutularından çıkan paralarla ilgili bir soruya şu yanıtı verdi: ''Onunla ilgili bir anket var. Yolsuzlukla ilgili ne düşünüyorsunuz sorusuna yüzde 71 oranında... Nasıl düşünmeyeceksiniz. Bir banka müdürünün evinde 4,5 milyon dolar çıkacak. Benim yok o kadar param. 25 yıl top oynadım. Inter'de, Parma'da, Torino'da, Blackburn'da, Galatasaray'da... Mutlaka mal varlığım var. Her şey karıştı. Banka müdürü öyle.
Programda kendisine sorulan "Siz talimatla mı geldiniz, talimatla mı gittiniz?" sorusuna Hakan Şükür, şu cevabı verdi:
"O kadar üzülüyorum ki bireysel olarak. Benim buraya nasıl girdiğimi Sayın Başbakan da çok iyi biliyor. 26 Şubat'ta Sayın Başbakanımızın doğum gününde ben Dolmabahçe'ye davet edildim. Sayın Başbakanımızla görüşmek üzere bizzat kendisi aradı, ertesi güne de randevu verdi. Tabi onun 2-3 ay öncesi benim sporla, futbolla, kendi akademimi kurmak noktasında. Basına zaman zaman da yansıdı; Federasyon başkanı olmak gibi bir hayalim vardı. Ama birçok federasyonda olduğu gibi bir federasyona başkan olabilmek, oranın genel kuruluyla doğru orantılı bir şey. Ama Türkiye 'de bütün kurumlar veya yapılacak her şey Başbakanın ifadeleriyle doğru orantılı olduğu için böyle bir niyetimi, böyle bir projemin, böyle bir planımın olduğunu söyledim. Kendisi bu görüşmeden 2-3 ay önce 'şimdilik buralar karışık, daha zaman var sen buna hazırlanırsın' gibilerinden ifadeleriyle belki bundan vazgeçtik. Ama 25 Şubat'ta beni arayıp çağırdığında Dolmabahçe'ye kendi içimden 'Acaba federasyon başkanlığıyla ilgili bir şey mi konuşacağız' diye düşündüm. Ben oraya milletvekilliği teklifi almaya gitmedim, bilmiyordum. Orada milletvekilliği teklif etti. Binali bey de vardı. 'Futbol tarafı biraz karışık oralara daha zaman var. Sen bizim yanımıza gel.' 'Sizin yanınız mı dedim Sayın Başbakan?' ' Seni milletvekilliğine aday yapalım. Burda sportif anlamda, sporla ilgili birçok kalkınma planımız var.' Söylemekte sakınca görmüyorum. Benim de kardeşimdir kendisi İbrahim Kutluay. Sayın Egemen Bağış da kendisiyle konuşmuş. İkimizin bu ülkenin spor politikasında önemli şeyler yapabileceğine ait kafasında böyle bir plan yapmış Sayın Başbakan. Düşünmediğim bir şeyi ani bir teklif alınca, biraz da baskı görünce, bu manevi güzel bir baskı tabi. Ülkenin Başbakanı, değer verdiğiniz, sevdiğiniz bir insanın böyle bir teklifini alıyorsunuz. 'Hayır' diyemedim."
Erkler ayrılığı, yani yasama, yürütme. Yürütme kelimesi önemli. Yürütmenin başı sayın Başbakan. Yargı en son karar merciidir. Bağımsız olması gereken.
"Bir tweetinizde yazdığınız 'İş adamlarına talimatı vermeyi iyi bilirsiniz' sözüne ne dersiniz?" şeklindeki soruya Şükür, "Şimdi kamuoyunda bazı iddialar var. Bunları gerek sosyal medyada, gerek internette çok üzücü, demokratik bir hukuk devletinde olmaması gereken şeyler oluyor. İşte iş adamlarının devletle ilişkileri, aldıkları ihaleler ve kendilerinin zorlanmaları, talimat almaları. Ben bunlara atıfta bulunarak 'talimat almayı iyi bilirsiniz' sözünü söyledim. Talimatı hayatım boyunca ben kimseden almadım" diye konuştu.
"Bir emirle, Hocaefendi'nin talimatıyla mı AK Parti'den istifa ettiniz?" sorusu üzerine Şükür, "Benim inançlı olduğumu herkes bilir, değerlerime ne kadar önem verdiğimi herkes bilir. Her şeyimin üzerine yemin edebilirim. Bu ispatlanırsa ben istifa etmeyi bırakın hayatımla ilgili birçok şeyden de vazgeçerim. Benim buradan ayrılma biçimimi, içerde de gördüğüm hakikaten benimle aynı fikirde kendi içimizdeki insanların, belki de hizmetten olduğumdan, öyle gördüklerinden kaynaklanan bir şeyle, hiçbir şekilde sahip çıkmadıklarını gördüm. Yani o kadar büyük rahatsızlıklar yaşadığım anlar oldu ki. Yeni girmişsiniz siyasete ve birçok kez 'acaba ayrılsam mı, istifa etsem mi? Ama işte sayın Başbakanı seviyorum, parti içi disiplin, işte önemli biriyim, bu şekilde ayrılırsam doğru mu olur, biraz kendi itibarım var' gibi çok düşündüğüm anlar oldu" ifadelerini kullandı.
Şükür, şunları söyledi:
"Ben futbol oynadığım dönemlerde çok fazla rahat yüzü görmeyen biriydim, gerek inançlarımdan, gerek farklı nedenlerden dolayı insanlar rencide edecek çok şey yaptılar. Türkiye'de tarih boyunca benim gördüğüm bir şey var; hep bir algı yönetimi var. Aslında bakarsanız bugün aynı hasletleri paylaşanların veya öyle olduğuna inandığımız insanların yine bu algı yönetimiyle gündeme gelmesinde, demek ki o günleri ben bugün için yaşamışım bunu çok net bir şekilde görebiliyorum."