25.02.2016 - Alman basınından özetler

25.02.2016 - Alman basınından özetler

Der Tagesspiegel adlı gazete yorumunda, Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin mülteci krizini çözmeleri zamanı geldiğini vurguluyor:

“Almanya ile diğer Avrupa ülkeleri mülteci krizinde bundan sonra nasıl bir yol izleyeceklerine karar vermelidirler. Birkaç ay içinde bir milyon kadar mülteciyi kabul eden ve bu konuda söz söyleme hakkı kazanan Almanya AB’nin yükünü önemli ölçüde azalttı ve zaten kırılgan bir durumda olan Balkan ülkelerini de siyasi ve toplumsal çöküşten korudu. Diğer Avrupa ülkelerini belli mülteci kontenjanları konusunda ikna etmek ise mümkün olmadı. Hatta Macaristan şimdilerde referandum yoluyla kontenjan uygulamasını engellemek istiyor. Ama realiteyi halk oylamasıyla yok etme niyeti işlemeyecek. Türkiye ile mülteci akınının azaltılmasına yönelik işbirliği başarılı olacak olsa bile yine de onbinlerce kişi barışa erişmek uğruna Avrupa’nın yolunu tutacak. Ve Yunanistan üzerinden değil, İtalya, Güney Fransa ya da İspanya üzerinden şanslarını deneyecekler. Roma’da, Madrid’de, Viyana’da ya da Paris’te oradaki halkın kendilerini isteyip istemediği de onları ilgilendirmeyecek. Sadece varlıklarıyla gözlerimizin açılmasını zorlayacaklar. İşte real politika bu.”

Birçok Alman gazetesi gibi Frankfurter Allgemeine Zeitung da Köln’de yılbaşı gecesi meydana gelen toplu taciz ve gasp olaylarıyla ilgili yargı sürecine ve sınırdışı uygulamasına değiniyor:

“Bu ülkeye misafir olarak gelenler bu hakkı kaybedebilir. Suç işlemiş bir sığınmacının hangi kriterlere göre sınırdışı edilebileceğinin ayrıntıları ise Federal Meclis’te perşembe günü kabul edilmesi beklenen ikinci sığınmacı paketinde yer alıyor. Çok hassas bir biçimde incelenmesi gereken münferit olaylar, konuya genel bakış açısını engellememeli. Köln’de suç işlemiş bir yabancı, yasaların sertleştirilmesi sonrasında da büyük ihtimalle burada kalabilecek. Zira sertleştirilmiş bir sınırdışı uygulaması bile söz konusu kişilerin otomatikman sınırdışı edilebilmelerini gündeme getirmez. Kim bu ülkeye gelirse, o kişinin önce genel olarak bu ülkede kalma hakkı vardır. Ama önemli olan hangi kişilerin ülkeye girmesine izin verilip verilmeyeceğidir.”

Almanya’nın doğu eyaletlerinden Saksonya'daki yabancı düşmanı olaylar da Alman basınında geniş yer buluyor. Münih’te yayımlanan Abendzeitung'un yorumunda şu satırları okuyoruz:

“Son dönemde Saksonya denilince akla aşırı sağcı eğilimler, şiddet, hoşgörüsüzlük geliyor. Konutların ateşe verilmesi, saldırılar ve aşırı sağcı gösteriler dolayısıyla zihinlerde bu çağrışımların oluşması şaşırtmıyor. Ne var ki sığınmacılar için sürekli söylenen, bunların genel bir zan altında bırakılmaması talebi Saksonya’da yaşayan halk için de geçerli olmalı. Genelleyerek dört milyonluk bir kitleyi beyinsizler ve Naziler diye damgalamak, sığınmacıların tümünü hırsız ve tacizci olarak nitelendirmek kadar haksızdır. Ama hem doğudaki Bautzen’da, hem de Köln’de olanlar şunu öğretiyor: Sorunlar küçükmüş gibi ya da olduğundan daha masum gibi gösterilmemeli; sorunların özüne inilmeli. Çünkü kin ve nefret tohumları ağaçta yetişmez, insanlar tarafından ekilir.”

ABD'de Cumhuriyetçi partinin Nevada eyaletinde başkan adaylığı için yapılan ön seçimi Donald Trump kazandı. Straubinger Tagblatt gazetesi Trump konusunda cumhuriyetçileri uyarıyor:

“Cumhuriyetçiler çok uzun bir süre Trump'a göz yumdular ve fazlasıyla Jeb Bush’a destek verdiler; partideki atmosferi yanlış değerlendirdiler ve Cumhuriyetçi kanadın büyük bir çoğunluğuna seslenebilecek bir adayın yetişmesini başaramadılar. Şimdi ise artık çok geç olabilir. Kendini beğenmiş popülist Trump başka eyaletlerde de başarısını yinelerse, onu durduracak kimse kalmayabilir.”