Almanya’ya resmi bir ziyarette bulunan İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, onuruna Cumhurbaşkanı Joachim Gauck tarafından verilen yemekte bir konuşma yaparak Avrupa'nın bölünme tehlikesine karşı uyardı. Frankfurter Allgemeine Zeitung bu uyarıya dair şu yorumu yapıyor:
“Ama kim bilir, belki de Kraliçe'nin ziyaretiyle önemini vurguladığı Alman-İngiliz ortaklığı, İngiltere'de sürmekte olan Avrupa tartışmaları üzerinde etkili olabilir. Zira, bu iki ülkenin tamamen pürüzsüz olmayan ortaklığı, işleyen bir Avrupa Birliği içinde en iyi şekilde gelişebilir. Almanya'nın önde gelen ve şu anda İngilizlerden büyük saygı gören politikacılarının İngiltere'ye bu kadar açık bir şekilde kur yapması, Cameron hükümetinin reform müzakerelerine daha sakin bir güven içinde bakmasını sağlayabilir.“
Partilerüstü kimliğiyle bilinen Kraliçe 2. Elizabeth’in uyarısı Die Welt gazetesinin yorum sütununa da şu satırlarla yansımış:
“Kraliçe, Bellevue Sarayı’ndaki yemekte yaptığı konuşmada David Cameron’ın AB politikasını mı değerlendirdi? İngiliz medyasında bu yönde çıkan haberlerin ardından Buckingham Sarayı sözcüsü bir açıklama yaparak 'Konu AB değildi. Kraliçe apolitiktir. Asla siyasi bir açıklama yapmaz' şeklinde konuştu. Bu tabii ki saçmalık. İşin doğrusu, Kraliçe'nin hiçbir zaman hükümetini eleştirmeyeceği gerçeğidir. Ve Bellevue'de yaptığı konuşmada, tam da Başbakan David Cameron'ın Alman evsahiplerine iletmek istediği en önemli mesajı dile getirdi ve Avrupa'nın bölünmesinin tehlikeli bir gelişme olacağını ve kıtanın hem doğusunda hem de batısında bunun engellenmesinin ortak bir görev olmaya devam ettiğini söyledi.”
Yunanistan iflasın eşiğinde. Çözüm arayışı için bir araya gelen Euro Grubu maliye bakanlarının toplantısından da bir sonuç çıkmadı. Zaman daralıyor. Ravensburg kentinde çıkan Schwäbische Zeitung, Yunanistan’ı iflastan kurtarmak için gösterilen çabaları şöyle yorumluyor:
“AB’deki politikacıların, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkmasının başka Birlik üyelerinin de Euro’ya veda etmesine yol açabileceği korkusunun felce neden olmaması gerek. Halkın nabzını tutmayı iyi beceren Başbakan Merkel, Yunanlar için yeni bir kurtarma paketinin Alman kamuoyu ve Hristiyan Birlik partilerinin meclis grubunda destek görmeyeceğini hissetmişe benziyor. Avrupa’nın önünde büyük görevler var. Mülteci krizinin çözülmesi, Rusya ve Ukrayna ile ilişkiler ve ABD ile müzakereleri yürütülen transatlantik serbest ticaret anlaşması... Tüm bu noktalar göz önünde bulundurulduğunda, Yunanistan krizi gerçekçi ve dayanılabilir bir boyuta geliyor.”
Ukrayna krizi nedeniyle giderek gerilen NATO-Rusya ilişkilerine yönelik Stuttgarter Zeitung şu yorumu sunuyor okurlarına:
“NATO, her bir adımının provokasyon olarak algılanıp algılanmayacağını tetkik eder ve gerekirse hangi şartlarda bazı kararların geri alınabileceğini gayet somut bir şekilde açıklarsa akıllılık etmiş olur. Ayrıca iletişim kanallarının açık tutulması ya da tekrar faaliyete geçirilmesi gerek. Bunun hep kamuoyunun gözü önünde olmasına da gerek yok. Küba ile ABD arasındaki yakınlaşma da uzun bir süre kimsenin haberi olmadan filizlenebildiği için de sonuçta başarılı oldu.”