27 Haziran İngiltere basın özeti

Financial Times geçen hafta yapılan AB referandumunda çıkan ayrılık kararının, ülkeyi siyasi istikrarsızlık ve tecrite sürüklediğini yazıyor.

Gazetenin manşeti "Siyasi karışıklık ve izolasyon: Birleşik Krallık yeni bir gerçeklikle karşı karşıya".

AB liderlerinin Britanya'nın birlikten 2019 başında ayrılması için zaman çizelgesi hazırladığını belirten gazete, referandum sonucunun "2. Dünya savaşı sonrası kurulan Avrupa düzenini sarstığını" yazıyor.

Ayrılık sonucunun ülkenin iç siyasetinde neden olduğu karışıklığı da irdeleyen gazete, Muhafazakar Parti'de ve İşçi Partisi'nde liderlik savaşı sancılarının başladığını aktarıyor.

AB'den ayrılma kararının ardından görevinden istifa eden İngiltere'nin AB komiseri Jonathan Hill, Financial Times'a yaptığı açıklamada ülkenin Avrupa'daki finansal piyasalar üzerindeki karar verme gücünü tamamen kaybettiğini söylüyor.

Hill bunun sonucunda ülkenin Berlin ve Paris'te, euro bölgesinin önceliklerine göre şekillendirilecek olan Avrupa bankacılık kurallarına uymak zorunda kalacağını belirtiyor.

Referandumunda AB'de kalınmasını savunan İşçi Partisi içindeki ılımlı kesimin, parti lideri Jeremy Corbyn'i zayıf bir kampanya yürütmekle suçlaması ve istifasını istemeleri de gazetede öne çıkan konulardan.

Financial Times muhalefetteki İşçi Partisi'nde haftasonu yaşanan 11 istifanın üstüne bugün 20 istifanın daha yaşanabileceğini aktarıyor.

Bunun yanında, Ekim ayında görevi bırakacağını açıklayan Başbakan David Cameron'un yerine eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson'ın isminin öne çıktığı, ancak Muhafazakar Parti içinde Johnson'ın liderliğine karşı çıkan bakanlar olduğu belirtiliyor.

Daily Telegraph'ta ise AB'den ayrılma kampanyasının başını çeken siyasetçilerden eski Londra belediye başkanı Boris Johnson'ın imzasını taşıyan bir makale yer alıyor.

Referandumun olumsuz sonuçlarının abartıldığını savunan Johnson "AB'den ayrılma sonucu çıkmış olsa bile İngiltere'nin ortak pazar üyesi olmaya ve İngiltere vatandaşlarının Avrupa'da serbestçe dolaşmaya devam edeceğini" iddia ediyor.

Makale şöyle devam ediyor:

"Ayrılma yönünde oy kullananların çoğunun, göçmenlerle ilgili endişeleri nedeniyle bu oyu verdikleri iddia ediliyor. Ben bunun böyle olduğuna inanmıyorum. Kampanya süresince konuştuğum binlerce insan, AB sisteminin Britanya demokrasininin altını oyduğunu düşünüyordu. Bunun yanında milyonlarca kişinin de Britanya'nın muhteşem bir ülke olduğunu ve AB bürokrasisinin istihdama zarar veren yapısı dışında kalınırsa, bu ülkenin hiç olmadığı kadar zenginleşeceğini düşündüğüne inanıyorum."

Johnson referandumun ülkede kutuplaşma yarattığına da dikkat çekiyor ve AB'de kalma yönünde oy kullanmış olanların endişelerine de cevap verilmesi gerektiğini yazıyor.

Independent da referandum sonrası ülkede yaşayan 3 milyon AB vatandaşının gelecekleri hakkında endişeye kapıldıklarını belirtiyor.

Ayrılma kampanyasını yürütenlerin, sonucun ülkede yaşayan AB vatandaşlarını etkilemeyeceğini belirtmesine rağmen, İçişleri Bakanlığı'nın böyle bir garanti vermediği ifade ediliyor.

Bunun dışında AB ülkelerinde yaşayan 2 milyon İngiltere vatandaşı olduğuna da dikkat çeken gazete, bu kişilerin statüsünün AB ile Britanya arasındaki ayrılık görüşmelerinin ana konularından biri olacağı belirtiliyor.

Financial Times'ın referandumla ilgili bir diğer haberinde, İngiltere'deki emlak piyasasının da sonuçtan olumsuz etkilendiğine dikkat çekiliyor.

Alıcıların panik yaşadığını belirten gazete, emlak almak için teklifte bulunmuş birçok kişinin cuma günü tekliflerini geri çektiğini, alıcıların referandum sonucunun emlak fiyatları ve iş piyasası üzerindeki etkileri belli oluncaya kadar beklemek istediklerini yazıyor.

Guardian, referandum sonucunun muhalafetteki İşçi Partisi'nde yarattığı liderlik krizine geniş yer veriyor.

Parti içindeki gölge kabineden 11 milletvekilinin istifa ettiğini hatırlatan gazete, parti lideri Jeremy Corbyn'in büyük olasılıkla güven oylamasını kaybedeceğini yazıyor.

Ülkenin birkaç ay içinde genel seçime gitmesinin beklendiği belirtilirken, Corbyn ve ekibinin parti başında kalmak için direneceğine dikkat çekiliyor.

Gazete Muhafazakar Parti'de David Cameron'dan boşalacak olan liderlik koltuğu için ise eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ve İçişleri Bakanı Theresa May arasında bir mücadele yaşanacağını duyuruyor.

Guardian, AB referandumunun yeniden yapılması için internet üzerinden başlatılan imza kampanyasına yaklaşık 3 buçuk milyon kişinin katıldığını, parlamentonun kampanyadaki imzaların geçerliliğini incelemeye aldığını yazıyor.

İmzanın gerçeli sayılabilmesi için imza atan kişinin İngiltere vatandaşı olması ya da ülkede ikamet etmesi gerektiği belirtiliyor.

Gazete şu ana kadar bu şarta uymayan 77 bin imzanın parlamenterlerce silindiğine dikkat çekiyor.

Times, Fransa Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron'un sınır kontrollerine son verip, İngiltere'ye geçme ümidiyle Calais kentinde bekleyen binlerce göçmene izin verilebileceği uyarısında bulunduğunu yazıyor.

Çoğu Afrika ve Orta Doğu kökenli yaklaşık 4.500 göçmenin Fransa'nın liman kenti Calais'te beklediği ve Manş Tüneli yoluyla İngiltere'ye geçmeyi denedikleri hatırlatılıyor.

İki ülke arasında 2003 yılında imzalanan Touquet Anlaşması'na göre, Fransa bu göçmenlerin İngiltere'ye geçmesini engelliyor.

İngiltere'nin AB üyeliği bu anlaşma üzerinde etkili olmasa da, Fransız bakan yeni durumun anlaşmanın da yeniden masaya yatırılmasını gerektirdiğini belirtiyor.

Times ise İngiltere'deki referandumun ardından ABD'deki başkanlık yarışında Cumhuriyetçi Parti'den başkan adaylığını garantileyen Donald Trump'ın yorumlarına yer veriyor.

Göçmenlere karşı çok sert söylemleri bulunan Trump'ın, Avrupa Birliği'nin çökeceğini düşündüğü ve sıkı kontrol altına alınmazsa göçün Avrupa kıtasını 10 yıl içinde tanınmaz hale getireceğini söylediği belirtiliyor.

İskoçya'yı ziyaret eden Trump gazeteye verdiği demeçte, "İskoçya'nın Birleşik Krallık'tan ayrılmak için yeniden referanduma gidebileceğini açıklaması üzücü ancak olası bir ayrılıktan önce AB batacak" öngörüsünde bulunuyor.

Guardian, LGBTİ (lezbiyen, gay, biseksüel, transeksüel ve interseks) derneklerinin dün İstanbul'da yapmak istediği ancak valilikçe izin verilmeyen Onur Yürüyüşü'ne yapılan polis müdahalesine de yer veriyor.

Polisin yürüyüşe katılanlara biber gazı sıktığı ve 19 kişinin gözaltına alındığı ifade ediliyor. Gözaltına alınıp serbest bırakılanlar arasında bir Alman milletvekili, bir de Avrupa Parlamentosu üyesi bulunduğu belirtiliyor.