Hasan Cemal
(Milliyet, 13 Eylül 2012)
Genelkurmay, 28 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Demirel’e gizli bir yazıyla bildirmiş... Askeri darbelere dayanak olan maddeler bir değil altı taneymiş... Şimdi bu altı maddeye dokunulmadan Türkiye’de ‘askeri vesayet’ sona ermiş olabilir mi? “28 Şubat’ın mağdurları”, 28 Şubat’ın da dayanağı olan bazı yasalara neden hâlâ dokunmuyorlar?
Cumhurbaşkanı Demirel, 28 Şubat sürecinde Genelkurmay Başkanlığı’na sorar:
Cumhuriyet’i koruma-kollama yetkinizin sınırı nedir?
Genelkurmay yanıt verir:
İç Hizmetler Kanunu 35. madde dahil altı madde...
Tarih, 20 Mayıs 1997.
28 Şubat sürecinin en curcunalı günleri. Askerle Refahyol koalisyonu arasındaki ilişkiler gergin.
Başbakan Erbakan’ın istifasının beklendiği o günler darbe söylentilerinin ayyuka çıktığı bir dönem. Cumhurbaşkanı Demirel, bu tarihte Genelkurmay Başkanlığı’na gönderdiği yazıda özetle, “Cumhuriyet’i koruma ve kollama görevinizin sınırı nedir?” diye sorar.
Bütün askeri darbelerin Cumhuriyet’i koruma-kollama yetkisine dayanılarak yapıldığı malum.
Genelkurmay, devletin zirvesinin bu sorusuna gizli ibareli üç sayfalık yazıyla cevap verir. Genelkurmay’ın yazısında yer alan ve askeri darbelere gerekçe gösterilen altı madde şöyle:
TSK İç Hizmetler Kanunu-35:
Silahlı Kuvvetler’in vazifesi; Türk yurdunu ve anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kollamak ve korumaktır.
TSK İç Hizmetler Kanunu-2:
Askerlik: Türk vatanını, istiklal ve cumhuriyetini korumak için harp sanatını öğrenmek ve yapmak mükellefiyetidir. Bu mükellefiyet özel kanunlarla vaz’olunur.
TSK İç Hizmetler Kanunu-37:
Silahlı Kuvvetler’e katılan her asker andiçer. And sureti aşağıdadır: “Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada her zaman ve her yerde milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle, hizmet ve kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu Türk sancağının şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine andiçerim.”
TSK İç Hizmetler Yönetmeliği-1:
Yurt ve milletin saadet ve selâmetini ve istiklâlini temin etmek ve cumhuriyeti korumak, ancak disiplini mükemmel olan Silâhlı Kuvvetlerle kabildir. Silâhlı Kuvvetlerde disiplinin yerleşmesi için, Silâhlı Kuvvetlerin bütün mensuplarını mutlak bir itaate ve vicdan mesuliyeti duyarak doğrulukla vazife görmeğe, her hizmeti en küçük teferruatına kadar, büyük bir dikkatle ve istekle yapmağa alıştırmak; kalplerine yurt, cumhuriyet, milliyet meslek ve vazife sevgisini sokmak lâzımdır. Bunlar her âmirin baş vazifelerindendir.
TSK İç Hizmetler Yönetmeliği-85:
Vazifesi, Türk yurdu ve cumhuriyetini içe ve dışa karşı lüzumunda silâhla korumak olan, Silâhlı Kuvvetlerde her asker kendine düşeni öğrenmeğe ve öğrendiğini öğretmeğe ve icabında son kuvvetini sarf ederek yapmağa mecburdur.
TSK İç Hizmetler Yönetmeliği-86:
Asker, kendisinden beklenen vazifeleri hakkıyle yapabilmek için yüksek ahlâk ve kuvvetli maneviyata sahip olmalıdır.
86/a:
Cumhuriyet, Yurt, Millet; askerin mukaddesatındandır. Bunlara içerden ve dışardan vaki olacak her türlü tecavüzü karşılamak, def etmek ve lüzumunda bu uğurda hayatını fedadan çekinmemek her askerin borcudur.
Cumhurbaşkanı Demirel’le Genelkurmay arasındaki gizli yazışmanın, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun dosyasına girmesiyle birlikte ilk kez askeri darbelerin gerekçesi olan altı madde resmi yazıya dökülmüş oluyor.
* * *
Yukarıdaki bölümü dünkü Radikal’in kapak haberinden özetledim.
Ve soruyorum Ak Parti iktidarına:
Bu altı maddeye dokunulmadan Türkiye’de askeri vesayet sona ermiş olabilir mi?
‘Askeri vesayet’in son bulması, dayanağını anayasa ve yasalardan alan demokratik kurumsallaşmalardan geçmiyor mu?
“28 Şubat’ın mağdurları”, 28 Şubat’ın dayanağı olan bazı yasalara neden hâlâ dokunmuyorlar?