Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “28 Şubat'ta medya ve sermaye ayaklarına dokunulmadı. Yeniden yargılamada onlar da gündeme gelecek. Diğer yön ise o davalarda TSK personelinin yanı sıra siviller de içeri alındı. 28 Şubat'ta medya ve sermaye hükümet indirip hükümet kuruyordu. Şimdi 'AK Parti'yi nasıl indiririz' toplantıları yapıyorlar. Menderes'e yapılan şeyi hükümetimize yapmak istiyorlar” dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Japonya, Singapur ve Malezya'yı kapsayan Uzak Doğu ziyaretinde kendisine eşlik eden basın mensuplarıyla gezinin değerlendirmesini yaptı. Japonya ile enerji, altyapı ve uzay teknolojisi; Singapur'la liman işletmeciliği, Malezya ile de özellikle enerjide işbirliğinin güçlendirileceğini ifade eden Erdoğan, daha sonra gazetecilerin sorularına şu cevapları verdi:
Ekonomik göstergeler, kırılganlık endişesi gösteriyor mu?
Endişem yok. Çok daha iyi olacak. Gösterge faizi 10.40'dan 9.79'a indi. Bunlar iklim şartları gibidir. Tabanınız, bünyeniz sağlamsa bir şey olmaz. Gezi'yle şununla bununla bizim sağlam bünyemize bir şey olmaz. Ekonomimizle oynayamazlar, oynatmayız. Dönüşte özellikle finans sektöründeki aktörlere mesajlarımızı vereceğiz.
Bence en büyük sıkıntı yargı vesayeti… Türkiye'nin en saygın firmalarının düştüğü durum ortada… Devletle ilişkilerinden ötürü değil, yaptıkları alışveriş ve iş için insanları sıkıntıya sokuyorlar. 'Kara para aklama' diyorlar. Neye göre kara para? Bence para bankaya girip bankadan çıkıyorsa, ona kara para diyemezsin. İki kez vergi affını niye çıkarttık? Çünkü para ya yastık altındaydı ya da yurt dışında. Onu sisteme çekmek için düzenlemeleri yaptık.
Yargı bunu niye yapıyor?
Vatana ihanetten başka dertleri yok. 3. havaalanı, 3. köprü istenmiyor, çünkü ulaşım sıkıntısını çözeceğiz. Çözmemizi isterler mi? Yargının takıntılı tavrına hiçbir şekilde güvenemiyoruz.
Bu süreçte büyük resmin tamamı ortaya çıktı mı peki?
Hayır. Ortaya çıkacak daha çok şey var. Bir bedene giren virüs misali… Virüs biliyorsunuz bir vücuda girer, uzun süre yerleşir ve orada kendine yer edinir. Ama vücut sonra o virüse kendini toparlar, sonra da o virüsü yok eder…
HSYK'nın 66 sayfalık son açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tıpkı Danıştay olayı gibi. HSYK kanunun 138. maddesini çalıştırıp, Anayasa Mahkemesi'ne güya ön alıyor. Psikolojik baskı girişimi bu. Yeni düzenlemenin Anayasa Mahkemesi'ne gideceğini varsayıp oraya gözdağı vermeye çalışıyorlar.
Ergenekon ve Balyoz dahil olmak üzere yeniden yargılamanın kapsamı ne olacak?
Yeniden yargılama 17 Aralık komplosu ile ilgili değil. Kuru-yaş meselesi. Mesela Genelkurmay Başkanımız İlker Başbuğ ile ilgili süreçle ilgili daha önce de konuşmuştum. Kalkıp ona 'terör örgütü lideri' derseniz felakete yol açarsınız. Hem sonra niye o görevindeyken yapmadınız bunu. Sen o zaman neredeydin sayın savcı? Genelkurmay Başkanı'nın dokunulmazlığı yoktu. Emeklilikten sonra mı önünüze geldi? Ayrıca emir komuta zincirindekiler ne olacak? Sivillerden en alt düzeydeki askere kadar herkesi kapsaması lazım. Biz herhalde burada katilliği tescilli olanların yeniden yargılanmasından da bahsetmiyoruz. Olay, Ergenekon ve Balyoz'da değil. Bu işin sermaye ayağı, medya ayağı da var.
28 Şubat'ta medya ve sermaye ayaklarına dokunulmadı. Yeniden yargılamada onlar da gündeme gelecek. Diğer yön ise o davalarda TSK personelinin yanı sıra siviller de içeri alındı. 28 Şubat'ta medya ve sermaye hükümet indirip hükümet kuruyordu. Şimdi 'AK Parti'yi nasıl indiririz' toplantıları yapıyorlar. Menderes'e yapılan şeyi hükümetimize yapmak istiyorlar. Yargı erki son referandumla yürütmeye müdahale gücü elde etti ve bunu uygulamaya başladı.
HSYK düzenlemesini siyasetin yargıya müdahalesi olarak yorumlayanlar var…
Referandumda iyi niyet gösterdik. HSYK'yı bağımsız yaptık. Fırsat bildiler. Yargı kimilerine göre şimdi fiilen yürütme ve yasamanın üstüne çıktı.
Bu sürecin adı ne?
Kimilerinin dediği gibi 28 Şubat post-modern darbeydi, bu da “Dost-modern”.
Yeniden yargılama, 'darbeciler er-geç hesap verir' imajını zedeler mi?
Hakkın zayi olmamasına ilişkin, gerçekten haksızlığa uğrayanlara yönelik bir süreç bu.
Peki 2002-2009 arasında Ankara'da sanki hiçbir şey olmamış gibi bir algı çıkar mı?
Uzağa gitmeye gerek yok. AK Parti'yi kapatma teşebbüsünü hatırlamak yeterli. Anayasa Mahkemesi yeterli sayıya ulaşamadığı için 20 trilyon para cezasıyla yırttık. İnsan çıldırır… Vatanı mı sattık? Karar gerekçesinde öyle bir laiklik tanımı yapmışlar ki, getirmişler başörtüsüne bağlamışlar. Ne oldu peki? Başörtüsü kamuda, okulda, Meclis'te artık serbest. Kıyamet mi koptu? Şimdi öyle güçlü gelelim ki, o kararı veren Anayasa Mahkemesi'nden bile gerekirse hesap soralım. Hiç değilse 20 trilyonu kurtaralım.
El Kaide'nin Suriye ve Irak'taki faaliyetleri için ne düşünüyorsunuz?
Ana muhalefet bizi El Kaide ve El Nusra'ya iliştirmeye çalışıyor. Halbuki El Kaide gibi örgütlere karşı en kararlı mücadeleyi veren biziz. Adana'daki o savcı, TIR olayından önce Reyhanlı'daki olaylarda konuya el koymaktan kaçınan savcıydı. TIR olayında ise kalkıp Adana'dan koşarak geldi.
Özel yetkili mahkemelerin kapatılması konusunda bir düşünceniz var mı?
Bir çalışma yapıyoruz. Hukukçularımız yargıyla ilgili sıkıntıların hepsini bir pakette toplayacaklar. Aslında yargının önce kendi içini temizlemesi lazım… Bu iş benim başıma geldi. Ziya Gökalp'ten bir şiir okudum, yargı beni içeri aldı. Biri çıkmış şimdi onu hatırlatıyor bana… Biliyorsunuz yüksek yargıdan birisi rüşvete karıştı ama onu bıraktılar gitti.
Erdoğan, isim vermeden, Bakırköy Başsavcıvekili Zekeriya Öz'ün iddialarına şu cevabı verdi: “O savcı dürüst değil. Kalkıp benim kendisine yüksek yargıdan birilerini gönderdiğimi söylüyor. Bir kere ben böyle bir şey yapmam. Buna gerek olsa ben konuyu Adalet Bakanımla ya da müsteşarıyla konuşurum. Yurtdışı seyahatlerine ilişkin kayıtların hepsi ortada. Kurcaladıkça başka şeyler de ortaya çıkabilir. Yargı önce kendi içinde temizlik yapmalı.”