CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan ile oğlu Bilal Erdoğan arasında geçtiği iddia edilen, Başbakanlık tarafından montaj olduğu açıklanan telefon görüşmeleriyle ilgili olarak, "Biz 3-4 kanaldan check ettik. Konuşmalar gerçek. Ağrı Dağı, Erciyes Dağı ne kadar gerçekse bu konuşma da o kadar gerçek. Daha arkası gelecek bunların öyle söyleniyor. Nasıl milletin yüzüne bakıyorsun. Ar damarı yok mu?" diye konuştu.
İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
Bugün yeni bir gün. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de yeni bir gün. İzin verirseniz Anayasanın birkaç maddesine değinmek isterim. Birinci madde Türkiye Devleti bir cumhuriyettir. Ve önemli bir madde; Kanun önünde eşitlik. Anayasa der ki hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. Seçimle bir iktidar gelir. Devlet olmaz, devleti yönetir. Başbakan’ın görevi, Türkiye Cumhuriyeti’nin yüksek hak ve menfaatlerini gözetmek. Genel ahlakı ve kamu düzenini muhafaza etmek. Ahlak kavramı Başbakan’ın görevleri arasına girmiş durumdadır. Kendisi topluma örnek olacak.
Yasalar böyle diyor ama gerçek nedir? 17 Aralık 2013’te 2 önemli olay oldu. Birinci olay genç bir çocuk Salih Yiğit Tekin TBMM önünde ‘açım’ diye kendini yaktı ve 10 gün sonra öldü. Hangimiz hatırlıyoruz. İkinci olayı artık bütün dünya biliyor. Rüşvet ve yolsuzluk operasyonu. Bilmek istemeyen bir kişi var. Onun da artık cilaları ağır ağır dökülüyor. Utanmıyor da zaten. Farklı bir insan. İnsanlar utanırlar. Ama bunda öyle bir kavramın olmadığını görüyoruz.
Adı yolsuzluğa bulaşan 4 bakan hemen sonrasında bütün programlarını iptal edip Ankara’da kaldılar. Neden? Çünkü müdahale etmeleri gerekiyordu. Kamuoyu baskısı ile 4 bakan istifa etmek zorunda kaldı.
Biri Başbakan’ı çok açık bir biçimde suçladı: ‘’İstifa ediniz ve beni rahatlatacak deklarasyon yayınlayınız şeklinde tarafıma baskı yapılmasını kabul etmiyorum. İmar planlarının büyük bölümü Başbakan’ın talimatıyla yapıldı. Başbakan’ın da istifa etmesi gerekir’’ Bunu söyleyen Erdoğan Bayraktar. İlk defa bir bakan istifa ederken yolsuzlukların asıl kaynağının Başbakan olduğunu TV’de ifade etti. Başbakan ‘Oğlum Bilal’in üzerinden bana ulaşmaya çalışıyorlar’ dedi. O zaman toplum bunu kavrayamadı. Bugün o tablo çok daha net önümüzde duruyor. Savcıları ve polisleri değiştirdiler. Emniyet müdürlerini de yıldırım hızıyla değiştirdiler. Başbakan Aksaray Valisi’ni özel uçağıyla getirtti. İçişleri Bakanı yok ortada. Operasyonu yapan Başbakan.
Dört bakanı teslim alan bir Rıza Sarraf. O kadar teslim almış ki 4 bakanı. İçişleri Bakanı, Sarraf’a telefonda ‘Sana bir şey olursa ben önüne yatarım’ diyebilecek kadar kendini satmış bir adam. Biz şunu bekledik. Başbakan çıkacak TV’ye ‘Yolsuzluğun üzerine sonuna kadar gideceğim’ diyecekti. O zaman biz de ‘Helal olsun. Böyle olur Başbakan’ diyecektik. Ama tam tersini yaptı. Ve ilk iş talimat verdi: Yargı kararlarını uygulamayın diye. Adalet Bakanı Müsteşarı savcıya telefon açıyor. Biz bunu açıkladık. Tutanağı açıkladık. Sonra öğrendik ki sadece müsteşar değil Adalet Bakanı da telefon etmiş.
Bunlar yetti mi? Fezlekeleri geldi. Fezlekeler bekledi sonra iade edildi. Adalet Bakanı’nın fezlekesi TBMM Başkanlığı’ndan geri iade edildi. Adalet Bakanı’nın fezlekesinin nereye gideceği belli olmadı. Bakanların yolsuzluk fezlekeleri siyasi iktidar tarafından hasır altı ediliyor. Değiştirdikleri savcıları bir kez daha değiştirdiler. Bu da ilk kez oluyor. Apar topar adli kolluk yönetmeliğini değiştirdiler. Önce haber vereceksin, sonra arama yapacaksın dediler. Ve Danıştay bu yönetmeliği iptal etti. Şimdi önemli bir adım daha atıyorlar. Yasal yollarla elde edilmiş delilleri yasalarla yok etmek istiyorlar.
Bunun için bir yargı paketi getirdiler. HSYK, MİT ve İnternet yasasını getirdiler. Bunların hiçbiri Bakanlar kurulunda görüşülen yasa tasarıları değil. Sayın Başbakan’ın tuzluk diye tanımladığı kendi vekillerinin verdiği kanun teklifleri. Neden? Çünkü zamanları yok. Zamana karşı yarışıyorlar.
Bunlar Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk ve rüşvet operasyonunu kapatmak için yapılıyor. Yolsuzluğun boyutu o kadar büyük ki bunu örtecek bez yok. Bunların bir bakanı var Babacan demiş ki ‘’Biz de olanı yabancılar anlamakta zorluk çekiyor’’ demiş. Onlar ahlaklı adamlar. Yolsuzluk oldu mu istifa eder. Topluma, inanca saygısı var. Senin gibi saygısız değil ki bunlar.
Bunlar olduğunda Erdoğan için özel bir deyim kullanmıştım Başçalan diye. Ama artık bugün anladık ki kendisi Başçalan. Dün internete düşen ses kayıtları tüm gerçeği ortaya koyuyor.
Kılıçdaroğlu'nun grup toplantısında dinlettiği konuşmanın tam metni için tıklayın
Hayatımın en üzüntülü gününü yaşıyorum. Allah kimsenin başına böyle bir şey vermesin. Meclis TV dahil bazı kanalların bu görüntüleri kestikleri söyleniyor. Milletin vicdanına sesleniyorum. Çocuğunuz işsizse kendinize sorun, geçinemiyorsanız kendinize sorun. Bu yolsuzluğun üstü kapatılamaz. İlk defa dünyada bir hükümet devleti soymaya kalkıyor. Başçalan diyorum. Bilinçli söylüyorum.
Operasyonun yapıldığı sabah 08.02’de Başbakan oğlunu arıyor. ‘Oğlum senin evinde ne var ne yok, bunları çıkar’ diyor. O da anlayamıyor. Sonra cevap veriyor, ‘Bende ne olabilir ki baba. Paran var kasada’. Sıfırlayın dedikten sonra aynı gün 11.17’de tüm aile bir arada parayı nasıl sıfırlayacak arayışı içinde. Ama Erdoğan rahat etmiyor bir daha soruyor ‘Parayı tammaiyle sıfırlamakta fayda var’ diyor. Bilal ‘sıfırlayacağız’ diyor. Aynı gün 15.39’da Başbakan bir daha soruyor ‘Halloldu mu?’. Bilal de ‘Karanlık olunca çıkaracağız’ diyor. Aynı gece Bilal ‘Büyül ölçüde şey yaptık’ diyor. Bilal ’30 milyon avro gibi bir miktar daha var’ diyor. Henüz sıfırlayamamışlar. Ertesi gün 10.58’de yine soruyor baba ‘Tamamen sıfırlandı mı?’ Hala para var. Samandıra’nın parası var. Erdoğan uyarıyor ‘açık konuşma’ diye. Bunları söyleyen bu ülkede Başbakanlık koltuğuna oturan birisi. Beni üzen de bu. Üzüldüğüm oğlu. Oğlunu hırsızlığa ortak etti. Nasıl bir babasın sen. Manisa’da bir gencin çantasından ‘hırsız var’ diye bez çıkıyor. Savcı ne diyor ‘Başbakan’a hırsız diyorsun’ Savcıya sesleniyorum artık Erdoğan’ın hırsızlığı devlet sırrı kapsamından çıktı. Artık o öğrenciye hiçbir şey yapamazsın.
Erdoğan ‘hırsızlık babadan evlada geçer’ diyordu. Bugünü anlatıyor. Bugün diyor ki ‘Bunlar montaj’ Benim ya da Bilal’in sesi değil demiyor. Bugün bir itirafta daha bulundu. Kriptolu telefonu dinliyorlar diyor. Bu nedir? Bu konuşmaların doğru olduğunu gösterir.
Biz 3-4 kanaldan check ettik. Konuşmalar gerçek. Ağrı Dağı, Erciyes Dağı ne kadar gerçekse bu konuşma da o kadar gerçek. Daha arkası gelecek bunların öyle söyleniyor. Nasıl milletin yüzüne bakıyorsun. Ar damarı yok mu?
Wikileaks belgesinde ne diyordu 2004’de ‘AKP yolsuzlukların kökünü kazıyacağım diye iktidara geldi. Erdoğan’ın İsviçre bankalarında 8 ayrı hesabı var.’ Erdoğan ’Bunu yapanlardan hesap soracağım. Bu diplomatlar hakkında bütün yargı içinde arkadaşlarım çalışmalarını yapıyor’ diyor. Bunu 2004’te söyledi. Dava açtı mı? Açmadı.
İsviçre bankalarında hesabı var diye önceki genel başkanımız Baykal hakkında da iddiada bulunmuştu. Ama o namuslu bir bakan gibi başvurusunu yaptı ve ‘Var mı hesabı yok mu bulun’ dedi. Ve resmi yazıyı aldı. İsviçre bankalarında hesabı yok. Erdoğan başvuru yaptı mı? Yapmadı. Sen önce hesabını ver. Senin evinde oğlunun ifadesiyle 30 milyon Euro’luk miktar var. Dağıta dağıta bitiremiyorsunuz. Ahlak yok mu sende?
Artık ona Başbakan diyemeyiz. Bu hükümetin meşruiyeti bitmiştir. Yalancıdan ve hırsızdan başbakan olmaz. Hollywood filmlerini çeken yönetmenlerin bile aklına gelmemiştir. Ama bunlar film olacak. Böyle bir hırsızlık kimsenin aklına gelmez. Hala kriptolu telefonu dinlemişler diyor.
Ses mühendislerine sorduk. ‘Tamamı gerçek’ dediler. Erdoğan’a çağrı yapıyorum. TİB kayıtlarında hangi saatte kim kiminle konuştu yayınlayın. Devletin kayıtlarını yayınla. Kripto ile ilgili tüm bilgiler TİB’de var. Onları yayınlayabilir mi? Yayınlayamaz. Hırsızdan başbakan olmaz çünkü.
Medya patronlarına söylüyorum, korkmayın. Sizin topluma karşı yükümlülüğünüz var. Benim, CHP’nin sesini kesebilirsiniz. Ama sokaktaki yurttaş sizi affetmez. Sizi havuz medyası ile aynı kefeye koyar. Göstermek zorundasınız. Göstermezseniz başçalan kadar sizin de sorumluluğunuz var demektir. Cemil Çiçek’e de sesleniyorum. Meclis TV yayınlarını kestiriyor.
Ya yurtdışına kaç helikopteri al, ya da Başbakanlıktan istifa et. Devleti soyan Başbakanlık koltuğunda oturamaz.