Geçtiğimiz nisan ayı başında 3. Köprü'yü çevre yoluna bağlayan viyadük inşaatında ölen 3 işçi için hazırlanan bilirkişi raporu savcılığa sunuldu. Rapora göre işçiler, gelişi güzel monte edilen çelik iskelenin kurbanı oldu. Ölen işçilerde emniyet kemeri bulunmuyordu. Rapora göre, yaşam halatı bulunsaydı, iskele çökse bile işçilere bir şey olmazdı. Bilirkişi heyeti olay ile ilgili 11 kişiyi sorumlu gördü. 3. Köprü’yü inşa eden ICA İçtaş-Astaldi’nin Proje Koordinatörü Mustafa Cılız ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (ÇSGB) İş Teftiş Kurulu Başkanı ve taşeron firma sahipleri kusurlu görülen isimler arasında.
Dinçer Gökçe’nin Hürriyet’teki haberine göre, 5 Nisan akşamı 3. Köprü'nün Beykoz Çavuşbaşı mevkiindeki viyadük ayakları inşaatında bir kaza meydana geldi. Olay anı 20:50 olarak kayıtlara geçti. Viyadük ayaklarına beton döküldüğü sırada iskele çöktü. İskeledeki 3 işçi 24,5 metre yükseklikten zemine düştü. Kazadan hemen sora elektrikler kesildi. Araç farları ile düşen işçilere ulaşılmaya çalışıldı. Ancak işçilerden Lütfü (48) ve Yaşar Bulut (50) kardeşler ile 2 günlük işçi Kahraman Baltaoğlu (46) için yapacak hiçbir şey yoktu; 3'ü de yaşamlarını yitirmişti.
Olay ile ilgili Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlattı. Savcılığın görevlendirdiği 3 kişilik bilirkişi heyeti rapor için görevlendirildi. Şule Sezgin, Hüseyin Arslan ve Hasan Ünal'dan oluşan heyet 23 Mayıs günü tamamladıkları raporu savcılığa sundu. Raporda olay ile ilgili eksiklikler ve sorumlular tek tek belirlendi. Raporda asıl işveren ICA İçtaş-Astaldi Ortaklığı ve alt işverenler Ongun Yapı ve Tas. San. Tic. Ltd. Şti ile URTİM İnş. Çelik Kalıp San. ve Tic. Ltd. Şti'nin olaydan sorumlu olduğu anlatıldı.
3 işçi iskelenin çökmesi sonrası öldü. Rapora göre, iskele gerekli şartları taşımıyordu. Çelik iskelenin ayakları yere sabitlenmedi. Montajı da teknik şartlara uygun yapılmadı. İskele gelişigüzel ve denetimsiz bir şekilde duvara sabitlendi. İskele, Ongun Yapı tarafından URTİM İnşaat'tan satın alınmıştı. Kazadan bir gün önce URTİM çalışanı Ramazan Kurtoğlu'nun, Ongun Yapı'nın inşaat şefi Özgür Vatan'a gönderdiği e-posta mesajı da rapora girdi. Mesajda Kurtoğlu, "İskele kurulum kontrolü tarafımdan yapılmıştır. Beton dökümü için bir problem görülmemiştir" diyor. Raporda ölen işçilerde emniyet kemerinin bulunmadığına işaret edilerek “İşçilerde yaşam halatları olsaydı, iskele çökse dahi işçiler askıda kalacakları için zemine düşmezlerdi” denildi.
Rapora göre, ÇSGB müfettişleri asıl işveren ICA-İçtaş-Astaldi'yi 20 Aralık 2013'de denetledi. Müfettişler raporlarında ‘iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili bir sorun yok’ yönünde rapor düzenledi. Oysa raporun hazırlandığı süreçte şirketin Sağlık Güvenlik Planı bulunmuyordu. Yine, aynı sahada çalışan şirketlerden Ertanlar denetlendi. Bu şirketin iskele kurulumunda ciddi eksiklikler bulundu ve idari para cezası uygulandı. Kazanın yaşandığı Ongun Yapı ise denetlenmedi. Raporda bu durumun Anayasa'nın eşitlik ilkesine de aykırı olduğuna işaret edilerek, İş Teftiş Kurulu Başkanlığı da sorumlu görüldü.
Raporda, dikkat çekici bir noktaya da değinildi. 3. Köprü'nün temel atma töreni dönemin başbakan ve cumhurbaşkanları Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül katılımı ile 29 Mayıs 2013 günü yapıldı. Rapora göre, işe başlanmadan önce Sağlık Güvenlik Planı'nın hazırlanması gerekirdi. Ancak bu plan temel atma töreninden yaklaşık 10 ay sonra hazırlandı. Raporda, 'Söz konusu plan başlangıçta hazırlansaydı yüksekten düşme riski öngörülebilirdi. İskele devrilmiş olsa bile çalışanlar emniyet kemerleri ile çalıştıkları ve yaşam halatına bağlı oldukları için zemine düşmezlerdi' vurgusu yapıldı. Raporda bu planın hazırlama sorumluluğunun Proje Koordinatörü Mustafa Cılız'da olduğuna işaret edildi.
Soruşturma dosyasına şüpheli ve tanık ifadeleri de girdi. Ongun Yapı çalışanı Jeoloji Mühendisi Anıl Gemici, olaydan 20 dakika kadar önce şantiyeden ayrıldığını ifade ederek, kazadan bir kaç saat önce şantiye şefi Özgür Vatan'a gelen telefonu anlattı. Gemici, Kavacık Polis Merkezi'nde alınan ifadesinde “Saat 18:30 ile 20:30 saatleri arasında Özgür Vatan'ın telefonu çaldı. Telefonda 'betonu niye yavaş döküyorsunuz; niye bitmedi. Bir an önce bitirin' diyorlardı" şeklinde konuştu.
Raporda, iş güvenliği uzmanının maaşının işverence verilmesi eleştirilerek yaşanan olaya ilişkin dikkat çekici ifadeler kullanıldı. Buna göre Ongun Yapı'nın A belgeli iş güvenliği uzmanı Gülenden Kara, hayati önemdeki eksikliği gördüğünde yapması gereken iki şey bulunuyordu. Bunlardan ilki, ya işverenin onayı ile işi durdurması gerekirdi, ya gerekli önlemi almayan işverenini bakanlığa şikâyet edecekti. Raporda bu durumun, yaşamın olağan akışına ters olduğu ifade edilerek, Bakanlığın bu noktada bir düzenleme yapması gerektiğine vurgu yapıldı.
*ICA İçtaş Astaldi, iş sağlığı ve güvenliğinde en önemli sorumluluğa sahip Sağlık ve Güvenlik Koordinatörü ‘nü görevlendirmedi.
*Sağlık Güvelik Planı çalışmaya başlandıktan 10 ay sonra hazırlandı
*Asıl işveren, alt işverenin eksikliklerini tespit edip, gerekli önlemleri aldırmadı
*Bakanlık müfettişleri, aynı sahada iş yapan başka bir taşeronu denetledi; ancak kazanın olduğu şirketi denetlemedi.
*Çöken iskelesinin kontrolü yeterli olarak yapılmadı
*Ölen işçilerde emniyet kemeri yoktu. Düşme ihtimaline karşı yaşam halatları yoktu
*Sahada görevli personel teknik yeterlik ve deneyime sahip değildi.
*Ongun Yapı'nın şantiye şefi de saha mühendisi de jeoloji mühendisiydi. Oysa en azından birinin inşaat mühendisi olmalıydı.
*Cenazeler araç farları açılarak çıkarıldı. Oysa gece çalışması da gündüz gibi aydınlatılmalı.. Bu alt işverenin işi. Ancak asıl işveren de denetlemeliydi.
*İş güvenliği uzmanları özerk olmalı; maaşını aldığı işvereni ihbar etmesi zor.
İskelenin çökmesi sonucu ölen Bulut kardeşler yıllardan beri inşaat işlerinde çalışıyordu. Olay anında yanlarında kardeşleri Senoy (44) de vardı. Senoy, ağabeylerine kıyasla biraz daha güvenli bir noktada çalışıyordu. Ordu’dan Yalova’ya göç eden Bulut kardeşler, nerede inşaat işi olsa birlikte çalışıyorlardı. Yalova’daki evleri de yan yana. Üç kardeş 3. Köprü ve bağlantı yolları inşaatı öncesi Yalova’da köprü inşaatında çalışıyorlardı. Yalova’da birlikte çalıştıkları kalfa, İstanbul’daki işi alınca kendilerini de çağırdı. Üç kardeş geçtiğimiz yıl ağustos sonu işe başladı. İşe her sabah 7:30-8 gibi başlanıyordu. Normal mesai 17.00’de bitiyordu. Ancak beton döküleceği gün, gece yarılarına kadar çalışılıyordu. Aldıkları ücret günlük 85 liraydı. Çalıştıkları firma, ay sonu, asgari ücret tutarını bankadan, kalan kısmı ise elden veriyordu. Lütfü Bulut’un en küçüğü 8 yaşında olan üç çocuğu var. Diğer iki kardeşin çocukları yoktu. Bulut kardeşler, aybaşı ücretlerini aldıklarında evin yolunu tutuyordu. Büyük ağabey Lütfü, oğlu Hakan’a yeni giyseler alıyor, çarşıda gezdiriyordu. Diğer iki kardeş ise kazandıklarını evlerine bırakıyor, 1-2 gün sonra tekrar şantiyenin yolunu tutuyordu.
Senoy Bulut, kazanın olduğu an, iskelenin çökmesi ile elektriklerin kesildiğini söyledi. Kendisi ile birlikte bir başka işçinin viyadüğün ayağında 3 saat kurtarılmayı beklediğini anlatan Bulut şunları söyledi “Ağabeylerim ve diğer işçi düştükten sonra kendimden geçmişim. Sürekli ‘abilerim-abilerim’ diye bağırmışım. Ortalık karanlıktı. Gelen araçların farları ile cenazelere ulaştılar. Bizi de 3 saat sonra yukarıdan aşağı indirdiler. Ben kendimi aşağı atmayayım diye, ağabeylerimin yaşadığını söylediler bana. Ancak yere indirildiğimizde gördüklerimden sonra dünya başıma yıkıldı. Şimdi kardeşlerim öldü ben tek kaldım. Ailede başka erkek kalmadı. Lütfü ağabeyimin oğlu olay nedeni ile okulu bitiremeden askere gitti. Ben bu olaydan sonra inşaatlarda da çalışamam. Ne yapacağımı da bilmiyorum.”
Bulut kardeşler ile birlikte ölen Samsunlu Kahraman Baltaoğlu, olaydan 5 gün önce işe başlamıştı. Baltaoğlu’nun 20 yaşındaki Mustafa o şantiyede çalışıyordu. 30 Mart seçimleri nedeni ile memleketine giden Mustafa babası ile birlikte İstanbul’a döndü. Baba Baltaoğlu’nun niyeti hem biraz para kazanmak, hem kendilerinden uzakta olan oğlu Mustafa’nın yanında olmaktı. İki kardeşi daha olduğunu söyleyen Mustafa bu durumu “Babam beni çok severdi” sözleri ile anlatarak şöyle devam etti: “Olay günü maaşı almıştık. Babam yeni olduğu için henüz para almamıştı. Ben kendisine sigara aldım. Şantiyeye döndüğümde babam yemek yiyordu. Mesaiye kalacağını söyledi. Olay sırasında ben de babamların olduğu yere yakın çalışıyordum. Ancak o an, babamın mesaisinin bitmiş olması gerektiğini düşündüm. Daha sonra gerçeği öğrendim. İş için birlikte geldiğimiz İstanbul’dan memlekete babamın cansız bedeni ile döndüm.”