Adalet Komisyonunda kabul edilen birinci yargı paketi üzerine konuşan CHP Milletvekili Sibel Özdemir, 3.Yargı Reformu Strateji Belgesini ve kanun teklifini AB perspektifinden değerlendirdi. Teklifin AB Uyum Komisyonu'nun görüşü alınmadan komisyonda kabul edildiğini söyleyen AB Uyum Komisyonu üyesi Özdemir, teklifin AB müktesebatına uyumu sağlamayacağını Komisyonda anlattı.
Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun tali bir komisyon olduğunu ve Parlamentoda gündeme gelen her yasa teklifinin AB müktesebatına uyumu noktasında bir görüş belirtmesi gerektiğini ifade eden Milletvekili Sibel Özdemir, “AB’ye katılım müzakerelerinin bel kemiğini oluşturan müzakere fasılları arasındaki en önemli başlık 23. ve 24. Fasıllardır. Yargı Reformu Strateji Belgesi de bu fasıl bağlamında hazırlanmıştır. Ancak bu belgeden hareketle oluşturulan birinci yargı paketi, bu kanun teklifi maalesef üyesi olduğum TBMM AB Uyum Komisyonunun görüşü alınmadı. Oysa bu yasa teklifinin AB müktesebatına ve hukuksal mevzuatına uyumu noktasında bir görüşünün alınmamasını büyük bir eksiklik olarak görüyorum.” dedi.
Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin 19'uncu ila 24'üncü maddelerinde AB müktesebatına, Kopenhag Kriterlerinde gelinen süreç ve reform iradesine tamamen uyulacağının belirtildiğini ifade eden Özdemir, “Özellikle 2010 sonrası AB’nin bütün ilerleme raporlarına baktığımız zaman, gerçekten en temel sorun alanı olan yargıyla ilgili konular; hukukun üstünlüğü, hak ve özgürlükler, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı, sistemin şeffaflığı, yargısal süreçler, adalete erişim, savunma hakkı, makul sürede yargılanma hakkı gibi çok temel alanlarda bir gerilemeye gidildiğini gösteriyor. Bu raporları biz ne yaptık? Biz bu raporlar açıklandığı zaman "Bu raporları çöpe atıyoruz." dedik, hiçbir öz eleştiri getirmedik. Ancak ne oldu şimdi? Bu kanunun gerekçesine bakıldığında, raporlarda belirtilen eksiklikler kabul edilmiştir. Bunlarla ilgili, bu iktidarın özellikle 2010 sonrası süreçte kendi yaratmış olduğu travmaları kabul ettiği, yargı sistemindeki tahribatları ve bu travmaları çözme noktasında bir çaba var ama bu çaba çok eksik.” diye konuştu.
“Son açıklanan AB ilerleme raporunda Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığıyla ilgili değerlendirmeleri” olduğunu ifade eden Özdemir, “Burada en temel sorun alanlarından 23. başlık ‘Yargı ve Temel Haklar’ ve 24. başlık ‘Özgürlük ve Güvenlik’ olarak iki temel başlık bağlamında değerlendiriliyor. Yürütmenin HSK üzerinde etkin olması, siyasallaşmış bir yargıya neden olmaktadır. HSK'nın yapısı AB tarafından eleştirilirken avukatlık mesleğine giriş mülakat sisteminde Adalet Akademisindeki üye dağılımı da doğal olarak sorunludur. Bu sorun çözüme kavuşturulmadan Komisyondan geçirilecek olan bu 39 maddenin uygulamaya dönük kayda değer bir anlam ifade etmeyeceğini hepimiz öngörebiliriz. Teklif bu haliyle Komisyondan geçerse AB üyelik sürecinde kayda değer bir anlam ifade etmez” dedi.
Kanun teklinin 1'inci maddesi ile avukatlara hususi damgalı pasaport verilmesini de değerlendiren Özdemir, “Tüm mesleklerin özlük haklarının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesine yönelik yasal düzenlemeler yapılmalıdır. BU anlamda elbette avukatların özlük haklarıyla ilgili bir düzenleme de yapılmalıdır. Vakıf üniversitelerinde görev yapan öğretim elemanlarının özlük hakları için de talepler bulunmaktadır. Vakıf üniversitesinde çalışan hocalarımız birçok bilimsel araştırma yapmak ve toplantılara katılmak üzere yurt dışına gitmek durumundalar. Bugün vakıf üniversitelerinde görev yapan akademisyenler ilk görevlerine bu kurumlarda başlamaktadır. Bu akademisyenlerimizin haklı talepleri doğrultusunda hususi damgalı pasaport verilmesi amacıyla bir kanun teklifini Meclis Başkanlığına sundum. Ortak bir çalışmayla bu yasal düzenlemeyi yapabiliriz.” diye konuştu.
Avukatlara vize uygulamasına tabi olmadan Avrupa’ya seyahat etme hakkı getiren yasa değişikliğinin AB ile Türkiye arasında imzalanan 18 Mart Mutabakatı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini savunan Özdemir, “AB ile bir vize serbestisi mutabakatımız var. Tüm yurttaşlarımıza vize serbestisi hakkı için 18 Mart mutabakatı kapsamında yerine getirmemiz gereken 72 kriter vardı. Bugün kalan 6 kriterimiz var. Bu 6 kriterden en önemlisi Ceza Muhakemesi Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu'ndaki kritik değişiklik yapılması. Burada kritik nokta TMK’daki ‘terör’ tanımı. 1'inci maddede avukatlarla ilgili düzenlemede ise biz bunu tamamen daha da yaygınlaştırıyoruz. Yani bu pasaportu alacak olan kendi vatandaşlarımıza terörle iltisakı nedeniyle bu pasaportu kendimiz hak görmüyoruz. Böyle bir durum varken, bir taraftan da bütün vatandaşlarımız için bir vize serbestisi uygulamasının da aslında önünü kapatmış oluyoruz. Böyle bir çelişkiyi de taşıyor.” diye konuştu.