Doğu Akdeniz'deki son gelişmeler uzun süredir "Acaba savaş mı geliyor?" yönündeki endişeleri körüklüyor.
Türkiye'den de Yunanistan'dan da "Savaş değil, diyalog istiyoruz" şeklinde açıklamalar gelse de, gerginliği azaltacak herhangi bir adım atılmış değil.
Belli ki, gerginliği azaltma görevi yine üçüncü taraflara düşecek.
Türkiye ile Yunanistan 100 yıl önce savaşıyordu.
Savaş, Yunanistan'ın, İngiltere'nin de teşvikiyle 19 Mayıs 1919'da İzmir'i işgal etmesiyle başlamıştı.
Türkiye'nin Kurtuluş Savaşı, 98 yıl önce 30 Ağustos 1922'de Yunanistan'ın da "Küçük Asya Felaketi" oldu.
Savaş sonrası Türkiye Cumhuriyeti kuruldu.
On binlerce kişinin hayatına mal olan ve milyonlarca insanın mübadele edilmesiyle son bulan savaştan 12 yıl sonra hiç beklenmedik bir şey oldu.
Savaşta yenik düşen Yunanistan'ın önderi Elefterios Venizelos, 1934'te savaşın galibi Mustafa Kemal Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterdi.
Venizelos, 1930'da heyetiyle birlikte Ankara'yı ziyaret etmiş, Ankara Palas'ta verilen davette Mustafa Kemal Atatürk ile "başbaşa" görüşmüş ve dönemin başbakanı İsmet İnönü'yle Türk-Yunan Dostluk ve İşbirliği Anlaşması'nı imzalamıştı. (Dönemin Yunan gazetelerine göre, Venizelos'a Ankara ziyaretinde eşlik edenler, Atatürk'ün Yunanistan Başbakanı ile yaptığı görüşmede fevkalade iyi Yunanca konuştuğunu öne sürmüştü)
Bu dostluk ve işbirliği anlaşmasının bazı maddeleri şunlardı:
Bu anlaşmadan sonra Başbakan İsmet İnönü 1931'de Balkan Oyunları'nı da izlemek için Atina'ya resmi bir ziyaret gerçekleştirdiğinde Yunanistan'ın başkentinin ana caddeleri Türk ve Yunan bayraklarıyla donatılmıştı. Atinalılar Türkiye'den gelen resmi misafirleri yollarda sevgi gösterileriyle karşılıyordu.
Türk heyetine eşlik eden Türk askerleri, Yunanistan Parlamentosu önündeki "Meçhul Asker Anıtı"na çelenk koyma töreninde Yunan askerleriyle birlikte hazır bulunmuştu.
Dönemin gazetelerinde manşet olan bu olaylar, yabancı basınarafından da hayretle karşılanıyordu.
Elefterios Venizelos, Mustafa Kemal ile yüz yüze tanışmış olmasından duyduğu memnuniyeti anılarını kaleme aldığında, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurcusunun karakterinden, samimiyetinden ve Türkiye'de yaptığı reformlardan son derece etkilenmiş olduğu görülüyor.
Elefterios Venizelos, dünya basınını şaşırtan hamlesini ise 1934 yılında yaptı.
Mustafa Kemal Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne aday gösteren Venizelos, bir yandan maglubiyet sancıları çeken, savaşın yaralarını sarmaya çalışan, üst üste yapılan darbelerin bedeline katlanan ülkesi için yeni bir sayfa açmak istiyor; diğer yandan Türk-Yunan barışının kalıcı olması gerektiğine inanıyordu.
Elefterios Venizelos, samimiyetine güvendiği Mustafa Kemal Atatürk'ü Nobel Barış Ödülü'ne layık gördüğünü, Nobel Komitesi'ne dönemin resmi dili olan Fransızca yazdığı bir mektupla bildirdi.
Venizelos üç sayfalık mektubun ilk bölümünde Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'nda verdiği mücadeleden sonra yeni bir ulus devlet olarak doğan Türkiye'de yaptığı reformları, Yunan halkının Türkiye'deki bu başarıları takdirle karşıladığını sıralıyordu.
Mektubun son bölümünde ise şu satırlara yer verilmişti:
"Küçük Asya Felaketi ertesinde saygın bir ulus devlet olarak yeniden doğan ve anlaşabileceğimize kani olduğumuz Türkiye, uzattığımız dostluk elini büyük bir samimiyetle sıkarak kabul etmiştir.
"Bu yaklaşımımız, halkların düne kadar olan çok ciddi anlaşmazlıklarını gidermelerine örnek olacak. Halklarımız, yalnız olumlu sonuçlar getiren samimi bir barışın nimetlerinden faydalanacak. Yaklaşımımız, gerek ülkelerimizin gerekse de Yakın Doğu'nun (Orta Doğu ima ediliyor) barış düzenine hizmet edecektir.
"Bu barışın sağlanmasında en değerli katkıyı gösteren kişi, Türkiye Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa'dan başkası değildir.
"Bu nedenle, 1930'dan bu yana Yunanistan hükümeti başkanı olarak Yakın Doğu'ya yeni bir dönem getiren ve barışı sağlayan Türk-Yunan paktının imzalanmasından sonra, siz Nobel Barış Ödülü saygın üyelerine, Mustafa Kemal Paşa'yı bu kıymetli ödüle layık görmekten şeref duyduğumu belirtir; adaylığını kabul etmenizi arz ederim.
"En derin saygılarımla."
https://www.youtube.com/watch?v=kGOoEiaxAxg
1934'te Nobel Barış Ödülü Atatürk'e değil, Milletler Cemiyeti önderliğinde organize edilen Dünya Silahsızlanma Konferansı'na katkıları nedeniyle, 1929-1931 yılları arasında İngiltere Dışişleri Bakanı olarak görev yapan İskoçya kökenli siyasetçi Arthur Handerson'a verildi.
Elefterios Venizelos, Osmanlı hakimiyetinde bulunan ve Yunan nüfusun fazla olduğu bölgeleri de Yunanistan topraklarına katmayı amaçlayan "Megali İdea"nın (Büyük Fikir) mimarı ve modern Yunanistan'ın en önemli siyasetçilerinden biri olarak biliniyor.
Venizelos Yunanistan'da ilki 1910'da, sonuncusu ise 1933'de olmak üzere toplam 7 dönem başbakanlık yaptı.
Başbakanlığı sırasında 1919'da İzmir'i işgal eden Yunan ordusunun Aydın'a kadar yayılan bir bölgede kalmasını istiyordu.
Venizelos Yunanistan'da 1920'de seçime gitti.
Seçimleri "Evlatlarımızın Anadolu'da ne işi var, onları geri getireceğiz" sloganları atan muhalefetteki Kral I. Konstantin yanlısı partilerin koalisyonu kazandı.
Ancak göreve gelen hükümet, İngiltere ve Fransa'nın uyarılarına rağmen, Yunan ordusunu geri çekmedi ve orduya Ankara'ya ilerlemesi emri verdi.
https://www.youtube.com/watch?v=GxIxFRwgty4
Yenilgiden sonra Yunanistan'da askeri darbe yapıldı.
Ankara'ya ilerleme emrini veren ve ikisi başbakanlık yapmış beş siyasetçi (Dimitrios Gounaris, Georgios Baltatzis, Nikolaos Stratos, Nikolaos Theotokis, Petros Protopapadakis) ile ordunun "Küçük Asya (Anadolu) Komutanı" Georgios Hatzianestis, alelacele kurulan Askeri Mahkeme'de "vatan hainliği" suçlamasıyla yargılandı.
Yargılanan altı kişi de suçlu bulundu ve kurşuna dizildi.
https://www.youtube.com/watch?v=Ru6aWWHCw88
Sürgündeki Elefterios Venizelos ise 1923'te Lozan Antlaşmasını imzaladıktan sonra yapılan seçimlerde birkaç kez daha başbakanlık koltuğuna oturmuş ve 1930'da Türk-Yunan Dostluk Anlaşmasını imzalamıştı.
Atatürk'ten 17 yaş büyük olan Venizelos 1936'da öldü.
Venizelos'un mezarı, doğup büyüdüğü Girit adasında bulunuyor.