Batu BozkürkAnkara
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla 3 Aralık 2021 tarihinde yayımlanan bir genelgede, Türkiye'nin adının uluslararası mecralarda "Türkiye" olarak kullanılması istendi. Genelgede, "Türkiye markasını güçlendirme çalışmaları kapsamında; başta diğer devletler ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla resmi ilişkilerde olmak üzere, her türlü faaliyet ve yazışmalarda "Turkey", "Turkei", "Turquie" vb. ibareler yerine "Türkiye" ibaresinin kullanımı konusunda gerekli hassasiyet gösterilecektir" ifadeleri yer aldı. Ayrıca İletişim Başkanı Altun da "Türkiye" kullanımını uluslararası mecralarda duyurabilmek için "Hello Türkiye" adlı bir kampanya başlattıklarını, dünyanın farklı bölgelerinden influencerların bu kampanyaya katıldığını duyurdu.
İlk olarak kamu kurumları "Türkiye" ifadesini kullanmaya başladı. Cumhurbaşkanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı'nın internet sitelerinin İngilizce versiyonlarında "Presidency of the Republic of Turkey" yerine "Presidency of the Republic of Türkiye" kullanımına geçildi. Aynı durum Türkiye'nin diplomatik temsilciliklerinde de gözlendi. Ancak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı sitelerinde 26 Ocak itibarıyla "Republic of Turkey" ifadesi hâlâ kullanılmaya devam ediliyor.
Cumhurbaşkanlığı genelgesinde karara gerekçe olarak "Türkiye ibaresinin Türk milletinin kültür, medeniyet ve değerlerini en iyi şekilde temsil ettiği" gösterilmiş, İletişim Başkanı Altun da "Türkiye" ismine geçilmesinin sebebini "Ülkenin kimliklenmesi, markasının daha da güçlenmesi, itibarının daha da artması" şeklinde açıklamıştı. TRT World'de yayımlanan bir makalede ise değişiklikle ilgili farklı bir gerekçe öne çıkarıldı. Bu da "Turkey" ifadesinin İngilizce'de "hindi", İngilizce argoda da "hüsrana uğramış", "aptal", "salak" anlamlarına gelmesiydi.
Peki uluslararası ilişkiler uzmanları böyle bir değişikliğe nasıl bakıyor? Bu değişimin hedefine ulaşma şansı var mı? Emekli büyükelçiler Uluç Özülker ve Faruk Loğoğlu da Cumhurbaşkanlığı genelgesini ve "Hello Türkiye" kampanyasını DW Türkçe'ye değerlendirdi.
Özülker, "ülke markasının güçlendirilmesi"nin burada etkili olduğu görüşünde. Özülker, "Giderek güçlenen bir Türkiye var, bunu görmek lazım. Bizim ürünlerimiz de dünya çapında kabul görmeye başladı. Bugün ihracatın arttığı bir ortamda ürünlerin 'Türkiye'den gelmekte olduğunu söylemek bir şeyi değiştirmeyecek belki ama, psikolojik açıdan olumludur. Kararın arkasında 'hindi' olduğunu düşünmüyorum" dile konuştu.
Özülker, "hindi" meselesiyle ilgili "Bu konuyla ilgili birçok karikatür Amerika'da ve dünya çapında yayınlandı. Ancak Mısır diye bir ülke var. Mısır da aslında bir nebat (bitki) ismi. Orada hiç kimse 'Bize niye Mısır diyorsunuz?' demiyor" ifadelerini kullandı.
Emekli Büyükelçi Faruk Loğoğlu ise Ankara'da geçmişte de "hindi" meselesinden rahatsız olan çevreler olduğunu aktardı. Loğoğlu, "Fakat ülkelerin isimlerine bakarsanız, 'China' İngilizce 'porselen' demektir. Bunun başka örnekleri de vardır. Bu geçerli bir gerekçe değil" dedi. Loğoğlu, karara marka oluşturma açısından olumlu yaklaşılabileceğini fakat "ü" ve "i" harflerinin sıkıntı doğurabileceğine dikkat çekti.
Bir ülkenin isminin uluslararası mecralarda resmi olarak değiştirilebilmesi için Birleşmiş Milletler'e (BM) bildirim yapılması şart. Türkiye'nin bu bildirimi yaptığına ilişkin bir bilgi ise henüz mevcut değil. Peki BM'ye bildirilmesi hâlinde diğer ülkelerin bu ismi kullanması gerekir mi? Loğoğlu, bu soruya "Evet ama kolay olmayacaktır" yanıtını verdi:
"Kullanım yerleşene kadar özellikle BM sistemi, uluslararası kuruluşlar bakımından çok ciddi sıkıntılar yaratır. Biz kendi yazılarımızda bunu kullanabiliriz, fakat örneğin Almanya'yı, Fransa'yı, Amerika'yı, Rusya'yı cevap verirken buna mecbur edemeyiz. Mesela Amerikalılar bir nota verdi, 'Turkey' yazdılar. Siz de 'Bu olmadı, bunu geri veriyoruz, düzeltin' diyeceksiniz. Bu çok ciddi, gereksiz sıkıntılara yol açar."
Uluç Özülker de bunun hemen mümkün olamayacağı görüşünde:
"Aynı mantıkla benim Almanya'ya ‘Deutschland' demem gerekir. Siz antetli kağıdınıza 'Türkiye' diye yazabilirsiniz. Onda bir sorun yok. Ama oturup da BM'ye 'Türkiye'yi kullanacaksınız, mecbursunuz' dediğiniz zaman kabul ettiremezsiniz. Mümkün değil. Yedi buçuk milyar insan var, Türkiye'yi tanıyanlar 'Turkey' diye biliyor. BM de buna göre hareket ediyor. Bu bir zorlamayla değil, yıllar sürecek kabulle yapılabilecek bir şey."
"Ü" harfi Latin alfabesinin kullanıldığı pek çok dilde yer almıyor. "İ" harfi ise büyük yazıldığında sorunlara yol açıyor. Uluç Özülker bunun bilgisayar sistemleriyle halledilebileceğini, bir sıkıntı yaşanmayacağı görüşünü paylaştı. Loğoğlu ise bu durumun problemler yaratabileceği kanısında. Örneğin Rusya ve Japonya gibi ülkelerde tamamıyla farklı alfabeler kullanılıyor. Türkiye'nin Moskova ve Tokyo büyükelçiliklerinin internet sitelerine bakıldığında, Paris ve Londra büyükelçiliklerinin aksine 'Türkiye' kararının uygulanmadığı görülüyor. Loğoğlu bu durumla ilgili, "Kendi dış teşkilatımız bile bu karara uymakta güçlük çekiyor" yorumunu yaptı.
Ülkelerde isim değişikliği söz konusu olunca son dönemdeki Çekya ve Kuzey Makedonya örnekleri veriliyor. Fakat Türkiye'deki durum bunlardan biraz farklı. Örneğin Çekya yeni isminin altı dilde tercümesini BM'ye sunmuştu. Türkiye ise tek kullanımı "Türkiye"yi benimsediğini belirtiyor.
Loğoğlu dünyada bu tarz bir örneği hatırlamadığını belirtirken Özülker de Türkiye'de "Habeşistan" olarak kabul edilen Etiyopya'nın, daha sonra rica üzerine "Etiyopya" olarak değiştirildiğine dikkat çekti. Ancak burada da iki meselenin birebir örtüştüğünü söyleyebilmek mümkün değil.
Türkiye aynı değişimi aslında 1990'larda da denemişti. O yıllarda Türk-Amerikan toplumunda okula giden çocuklar, arkadaşları tarafından alay konusu olduklarını ifade etmiş ve ardından "Türkiye Hindi Değildir" isimli bir kampanya başlatıldı. Gazeteci Doğan Uluç, Hürriyet'teki köşesinde bu konuda bir imza kampanyası düzenlendiğini, Türk Dil Kurultayı'nın da 1990 yılında "Turkey" yerine, "Türkiye" kullanılması kararı aldığını aktardı. Doğan yazısının devamında, bu değişikliğe Türk markalarının ve diğer ülkelerin de sahip çıktığını, örneğin ABD Başkanı George Bush'un Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'le yaptığı bir basın toplantısında "Türkiye" ismini kullandığını da yazdı. Fakat Uluç, kampanyanın daha sonra "ceşitli sorunlarla meşgul olan devlet ve hükümet erkanının ilgisinin azalması" nedeniyle bittiğini kaydetti.
Emekli Büyükelçi Uluç Özülker o yıllarda da böyle bir değişikliğin BM'ye bildirilmediğini söyledi. Özülker, bugün bu girişimin başarılı olup olmayacağı sorusuna ise "Başarılı olur olmasına ama 'Türkiye'nin halklara kadar inip benimsenmesi zor" yanıtını veriyor. Loğoğlu ise "Türkiye'de birçok şey deneniyor, ateşleniyor ve sönüveriyor. Burada hem içeriyi hem de dış teşkilatı devreye soktuğunuz zaman geri adım atmak biraz zor olabilir. Ancak istenen sonuçları sağlar mı? Ondan şüpheliyim" değerlendirmesini yapıyor.