Mittelbayerische Zeitung ABD Başkanı Barack Obama'nın Yakın ve Ortadoğu politikalarını ele aldığı yorumunda çözümsüzlüğü Obama'nın yetersizliğinde aramanın doğru olmadığını vurguluyor:
“Başkan Obama'nın söz konusu bölgeyi barışa kavuşturacak formülden mahrum olduğunu söylemek, sanki çözüm mümkünmüş de Obama bunu beceremiyormuş izlenimini uyandırıyor. Amerikan usulü barış formülü Irak'a yapılan askeri müdahaleyle bütün inandırıcılığını kaybetti. ABD on yıl oyunca yüz bin askerle işgal ettiği ve iki trilyon dolar harcadığı Irak'ta başaramadığını şimdi nasıl bütün bölgede başarsın? Başkan'ın Yakın ve Ortadoğu barışının reçetesine sahip olmadığı eleştirisi ütopik düşüncelerden kaynaklanıyor. Gerçeklerin son derece karmaşık olmasından, pragmacılığın dünyanın bu bölgesindeki özgüvenlik çıkarlarına daha fazla hizmet ettiği sonucu çıkıyor.”
Die Welt gazetesi Yemen'in, Suudi Arabistan ile İran arasındaki Körfez'e hâkim olma mücadelesine sahne olduğunu yazıyor:
“Arap yarımadasında, bütün bölgeyi sarması mümkün bir çatışmanın patlak vermiş olması tesadüf değildir. Lozan'da, İran'ın orta ya da uzun vadede nükleer güç olmasına imkan tanıyacak anlaşmanın ayrıntıları tartışıldığı sırada, Suudi Arabistan müttefikleriyle birlikte Husi'lerin ayaklanmasını bastırmak üzere Yemen'e asker gönderiyor. Aden Körfezi'nde Sünni Suudi'lerle Şii İran arasındaki nüfuz mücadelesine tanık oluyoruz. Husi'leri destekleyen İran, Lübnan, Irak ve Suriye'de de komşularını kaosa sürükleme ustalığını kanıtlamıştı. Suudi Arabistan bölgenin İran'ın hakimiyetine geçmesini sineye çekmeyecektir. Arap Birliği zirvesinde ortak ordu kurulmasının kararlaştırılması, Suudi Arabistan ve Mısır'ın İran'dan kaynaklanan tehlikeye seyirci kalmayacağını gösteriyor. Yemen'de ateşlenen savaş fitilini ancak, İran ve Suudi Arabistan ile diyalogu olan ABD söndürebilir.”
Yunanistan'ın ek yardım için Brüksel'e göndermek zorunda olduğu reform planını geciktirmesi, nisan ayında temerrüde düşme tehlikesini daha da arttırdı. Süddeutsche Zeitung, Tsipras hükümetinin durumun vahametini ne zaman kavrayacağını soruyor:
“Aleksis Tsipras ülkeyi yönetmenin nispeten kolay olacağı yanılgısına kapılmış olabilir. Haftada bir günah çıkarmak için Brüksel'e gitmenin ne anlama geldiğini artık kavramış olmalı. Hiç olmazsa, daha önce ağır hakaretler yağdırdığı Avrupa bürokratlarının hoşgörüsü ve yardımı olmadan nisan ayında devlet iflası ilan etmek zorunda kalacaklarını idrak etmişe benziyor. Yoksa alelacele yeni reform önerileri hazırlamazdı. Ama reform listesinin tek övülecek yanı da bu. Çünkü listede beklentilerden başka bir şeye yer verilmiyor.”
Straubinger Tagblatt gazetesinin aynı konudaki yorumu ise özetle şöyle:
“Yunanistan'ın iflas etmesine ramak kaldı. Durum böyle iken Atina yönetiminin yardımına muhtaç olduğu ortaklarının sempatisini tüketmesinin nedenini anlayan varsa beri gelsin. Sanki Atina'daki koalisyon hükümeti Euro Bölgesi'nden ayrılmayı kaçınılmaz kılıp bunun sorumluluğunu zoraki kreditörlerine yükleyebileceği bir ortam hazırlamaya çalışıyor.”