34 vatandaşın hayatını kaybettiği, Genelkurmay ve MİT'in birbirini suçladığı Roboski katliamına ilişkin askeri yargı sürecinde söz konusu vatandaşların "kaçakçı" oldukları yönünde gelen uyarı istihbaratının savcılık tarafından dikkate alınmadan dosyanın kapatıldığı ortaya çıktı.
Roboski’de çoğunluğu çocuk 34 vatandaşın savaş uçaklarıyla bombalanıp öldürülmesiyle ilgili dosya, bombardımandan önce ilgili tüm askeri birliklerin kanaatinin sınıra yaklaşan grubun “terörist değil, kaçakçı olduğu”, buna karşın Genelkurmay’ın bombalama kararı verdiğini ortaya çıkardı. Cumhuriyet'ten Kemal Göktaş'ın haberine göre, takipsizlik kararı verecek savcılık ise, grubun davranışlarının teröristlere benzediği yönündeki, yanlışlığı anlaşılan görüşü temel aldı. Askeri savcılık kararında, MİT’in verdiği istihbaratlar da kurum adıyla değil, genel istihbarat bilgileri olarak anıldı. MİT’in sorumluluğuna hiç değinilmedi. Oysa Genelkurmay’ın savcılığa verdiği bilgi notunda, MİT’in istihbaratının bombardıman kararı verilmesinde önemli rol oynadığı açıkça belirtiliyordu. Askeri savcılık bu bilgiyi de hiç değerlendirmeye almadı. Şimdi Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurulardan çıkacak sonuç bekleniyor.
Cumhuriyet'te yer alan haber şöyle:
Roboski soruşturmasında askeri savcılık, 34 yurttaşın ölümüyle ilgili değişik rütbeli subaylar hakkında takipsizlik kararı vermişti. Askeri savcılık, takipsizlik kararını, “bombardımanda ‘kaçınılmaz hata’ya düşülmesi” gerekçesine dayandırmıştı. Kararda, istihbarat raporlarının bölgeye yönelik bir eylem bildirdiği ve sınıra yaklaşan grubun davranışının kaçakçıya benzemediği vurgusu yapılmıştı. Oysa, Cumhuriyet’in de kamuoyuna duyurduğu gibi Uludere’deki yerel askeri birimlerin üslerini “Bunlar terörist değil, kaçakçı” diye uyardığı, savcılık ifadelerinde ortaya çıktı. Ancak savcılığın takipsizlik kararında, dosyasında bu ifadeler olmasına rağmen, bu bilgilere hiç değinilmeden karar verildiği anlaşıldı. Bu durum Roboski soruşturmasındaki skandalı ortaya çıkardı. Askeri savcılığın, takipsizlik kararına yapılan itiraz, Hava Kuvvetleri Komutanlığı askeri mahkemesi tarafından 1’e karşı 2 oyla reddedilmişti. Karşı oy kullanan hâkim albay, “kaçınılmaz” hata sonucuna savcılığın değil, mutlaka bir mahkemenin hükmedebileceğini belirtmiş ve soruşturmanın bu şekilde kapatılmasına karşı çıkmıştı. Karşı oy kullanan hâkim albayın görev yeri değiştirildi.
Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı’nın Uludere’nin Ortasu (Roboski) köyünde yaşayan, çoğu çocuk 34 kişinin hava harekâtı sonucu öldürülmesine ilişkin “takipsizlik” kararında şüpheliler Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümg. İlhan Bölük, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korg. Yıldırım Güvenç, 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanı Albay Aygün Eker, 2. Ordu Harekât Kurmay Yarbaşkanı Tuğg. Halil Erkek ve 2. İstihbarat Analiz ve Değerlendirme Daire Başkanı Tuğg. Ali Rıza Kuğu olarak sıralandı.
Kapatılan Diyarbakır Özel Yetkili Başsavcılığı’nın görevsizlik kararından sonra soruşturmayı üstlenen askeri savcılığın kararında, şüphelilerin ve olayda görev yapan diğer TSK personelinin TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde, kanunun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görev gereklerini yerine getirdikleri savunuldu. Kararda TSK personelinin görev gereklerini yerine getirirken “kaçınılmaz hataya düştükleri”, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı belirtildi.
Takipsizlik kararında TSK personelinin gruptakileri PKK’li sanmaları konusunda “kaçınılmaz bir hataya düşmüş kabul edilmelerinin gerekçeleri” şöyle sıralandı:
“Olay, otorite boşluğu yaşanan, PKK’nin lojistik ve saldırılarda kullandığı bir bölgede gerçekleşmesi. Kaçakçılık faaliyetlerinin PKK’nin bilgi ve izni dışında yapılmasının mümkün olmaması. İstihbarat raporlarında terörist yoğunlaşmasının olduğu ve sansasyonel saldırı beklentisinin oluşması. İHA görüntülerinden kimin terörist kimin kaçakçı olduğunun anlaşılamaması. İHA’nın tespit ettiği ısı kaynaklarının çok olması, aralarındaki mesafeleri koruyarak 3 grup halinde yürümeleri. Gruptakilerin, aydınlatma ve diğer topçu atışlarından, İHA’nın kendilerini izlediğinden haberdar olmalarına rağmen yürümeye devam etmeleri. Gruptakilerin telefonla ailelerine “askerlerin geçiş güzergâhlarını kapattığını, topçu atışları yapıldığını” bildirmelerine rağmen, ailelelerin kamu idarelerine kaçağa gidenler olduğunu iletmemesi. İlk grubun sıfır noktasına gelip beklemeye başlaması, diğer grupların da aralarındaki mesafeyi muhafaza ederek güneyde beklemeleri, grubun toplam uzunluğunun 1150 metre olması, gruptan 2 kişinin yüksek yerlere çıkarak keşif yaptıkları şeklinde yorumlanabilecek davranışlarda bulunmaları. Grubun sınırdan içeri girmesi halinde, gece şartlarında İHA takibinden kurtularak terörist unsurlarla koordine kurup saldırıda bulunma riskinin olması. Gece şartlarında helikopterle veya yaya birlik gönderilmesinin personel zayiatı dahil pek çok riski beraberinde getirmesi nedenleriyle hava taarruzuyla müdahale edilmesinin en etkin yöntem olduğunun düşünülmesi.”
Karara göre subayların uyarılarına rağmen, bombardıman kararı şöyle alındı:
Dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı Org. Yaşar Güler, Genelkurmay GİM’e (Görüntüleri İzleme Merkezi) giderek görüntüleri izledi. Güler’e, Tuğg. Kuğu tarafından, istihbari bilgiler, bölgedeki son faaliyetler ve terörist değerlendirmesi yapılarak yurtdışına topçu atış talebinin kabul edildiğine ilişkin bilgiler verildi. Org. Güler görüntülerin teröristlere ait olduğu görüşünü savundu. Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı emrinde görevli Albay Serdar Eren, Hedef Analiz ve Değerlendirme Şube Müdürü Alb.Zorlu Topaloğlu, Tuğa Ali Rıza Kuğu, Tümg. Satı Bahadır Köse ve Org. Yaşar Güler ne tür bir harekât yapılacağı konusunu görüştü. Toplantıda “zayiat verilmeden PKK’lilerin etkisiz hale getirilebilmesi amacıyla hava harekâtına” karar verildi. Güler, kararı sunmak için dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Hulusi Akar’ın makamına gitti. Akar, hava harekâtı için onay talebi için MGK toplantısı nedeniyle karargahta bulunmayan Genelkurmay Başkanı Özel’e telefonla iletti. (28 Aralık 2011’de yapılan MGK toplantısı saat 13.55’te başlamış ve 5 saat 20 dakika sürmüştü. Dolayısıyla Özel’e MGK’de iken telefonla “hava harekatı için onay” talebinin MGK toplantısının bitiminden hemen sonra veya son dakikalarına denk geldiği anlaşılıyor. Özel’in MGK toplantısı nedeniyle bir arada bulunduğu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a konuyu aktarıp aktarmadığına ilişkin iddianamede herhangi bir bilgi yer almadı.) Org. Özel, telefon görüşmesinde, bilgilerin işlendiği haritanın konutundaki çalışma ofisine gönderilmesini istedi. Haritayı çalışma ofisinde inceleyen Özel, hava harekâtının yapılmasına onay verdi. Bunun ardından 21:39’da sınır hattında bekleyen gruba uçaklar ilk bombayı bıraktı. Bombardıman 22.24’e kadar sürdü ve sonunda öldürülen 34 kişinin PKK’li değil, Roboskili, çoğunluğu çocuk kaçakçılar olduğu ortaya çıktı.
Kararda, olay günü Genelkurmay’ın karar alma süreci anlatılırken, 2. Ordu İstihbarat komutanı Albay Aygün Eker’in grubun kaçakçı olabileceği yönündeki uyarısına yer verilmedi. Sadece Eker’in değil IHA Filo Komutanlığı, Tümen Komutanlığı ve jandarma Komando Tugay Komutanlığı’nda görev yapan subayların grubun kaçakçı olduğu yönündeki kanaatlerine ve yaptıkları uyarılara kararda yer verilmedi. Oysa bu ifadeler bizzat kararı veren askeri savcılık tarafindan alınmıştı. Kararda ayrıca grubun terörist değil kaçakçı davranışı sergilediği, top atışından kaçmalarının da bunu gösterdiği yönündeki ifadeler de değerlendirmeye alınmadı.
Aksine grubun davranışlarının teröristlere benzediği yönündeki, yanlışlığı anlaşılan görüş temel alındı. Askeri savcılık kararında, MİT’in verdiği istihbaratlar da kurum adıyla değil, genel istihbarat bilgileri olarak anıldı. MİT’in sorumluluğuna hiç değinilmedi. Oysa Genelkurmay’ın savcılığa verdiği bilgi notunda, MİT’in istihbaratının bombardıman kararı verilmesinde önemli rol oynadığı açıkça belirtiliyordu. Askeri savcılık bu bilgiyi de hiç değerlendirmeye almadı.
Hava Kuvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın verdiği takipsizlik kararına yapılan itiraz da Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından reddedildi. Ret kararı, Askeri Mahkeme Başkanı Hâkim Albay Oğuz Pürtaş’ın karşı oyuyla, 1’e karşı 2 oyla alındı. İki üye bombardımana karar veren askeri yetkililerin kaçakçı olan grubu terörist sanma konusunda “kaçınılmaz bir hataya” düştüklerini savundu. Kararda, bombardımanda hayatını kaybeden kişilerin “top atışlarına rağmen sınıra doğru ilerledikleri ve kaçakçı davranış ve tepkisinden ziyade terör örgütü davranışları sergiledikleri” belirtilerek bu durumun askeri yetkilileri hataya sürüklediği savunuldu.
Karara karşı çıkan Başkan Hâkim Albay Oğuz Pürtaş ise “şüpheliler hakkında nihai kararın ve düşülen hatanın kaçınılmaz olup olmadığı hususundaki değerlendirme” yapma yetkisinin savcıya değil mahkemeye ait olduğunu belirterek “Bu konudaki kararın terörle mücadele, askeri harekât usulleri ve istihbarat bilgilerinin analizi konularında bilirkişi incelemesi yapıldıktan sonra verilmesi gerektiğini” kaydetti. Pürtaş takipsizlik kararının kamu vicdanını tatmin etmeyeceğini belirterek “Kısa vadede maslahata ve kamu yararına uygun gözükse de uzun vadede mülkün temeli olan adalet duygusuna ve devlete zarar vereceğini” belirtti.
Pürtaş, bu karardaki şerhinden 1 yıl sonra; bu yaz, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun imzaladığı Milli Savunma Bakanlığı kararnamesiyle Askeri Yüksek İdare Mahkemesi’ne savcı olarak atanmış, bu atama cezalandırma olarak değerlendirilmişti.