"ABD muz cumhuriyeti görünümü aldı"

"ABD muz cumhuriyeti görünümü aldı"

DW: Başkan Donald Trump bir kararname yayınlayarak nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan yedi ülkenin vatandaşlarının ABD'ye girişini 120 günlüğüne yasakladı. Karardan etkilenenler arasında Irak, Suriye, Libya, Somali, Sudan ve Yemen vatandaşları yer alıyor. Suriye vatandaşlarının girişi ise açık uçlu biçimde yasaklamış durumda. Bu kararı hukuken nasıl değerlendiriyorsunuz?

Jonathan Hafetz: Bu karar, uygulamada yol açtığı kaosun ve perişanlığın yanı sıra hukuki açıdan da sorunlu. Karar öncelikle eşitlik ilkesi çerçevesinde sorun teşkil ediyor çünkü insanlar milliyetlerinden ötürü ayrımcılığa tabi tutuluyorlar. Bir başka sorun da insanların mahkeme kararı olmaksızın gözaltına alınabilmeleri. Buna ek olarak karar anayasal bağlamda da sorunlu, çünkü Amerikan anayasası hükümetin belli bir dini bir başka dinin üzerine koymasını yasaklıyor. Yani karar, hem metni hem de bağlamı çerçevesinde açıkça Müslümanları hedef alıyor. Metin genel olarak terörizme değil, özel olarak İslami terörizme vurgu yapıyor. Bu noktada hukuki açıdan sorunlar var.

Kararnamenin uygulanma biçimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Jonathan Hafetz: Bence kararnamenin uygulanma biçimi Başkan Trump'ın Amerika Birleşik Devletleri'nin başkanı olmak için düpedüz ehliyetsiz ve kabiliyetsiz olduğunu gösteriyor. Bu kararname hukuk uzmanlarının görüşü alınmaksızın ve göç yasası konusunda uzmanlaşan, hükümet bünyesindeki bilirkişiler tarafından gözden geçirilmeksizin, son derece aceleci biçimde çıkarıldı. Yol açabileceği sonuçlar hesaba katılmaksızın yürürlüğe konuldu. Bu karar sonrasında ABD bir muz cumhuriyeti görünümünü aldı.

Kararnameyle birlikte, adı geçen ülkelerin vatandaşları artık geçerli bir vizeleri olsa dahi ABD'ye giriş yapamıyorlar. Amerikan havaalanlarına varan birkaç yolcuysa gözaltına alındı. Bu nedenle Amerikan Yurttaş Hakları Birliği (ACLU) gibi örgütler hukuki yollara başvurdular ve ilk zaferlerini kazandılar. Bu ne anlamına geliyor?

Jonathan Hafetz: ACLU'nun mahkeme tarafından onaylanmasının ardından Brooklyn'de, Virginia'da, Seattle'da ve başka yerlerde statükoya bağlı kalındı. Mahkemenin kararları, hükümeti başkanlık emri yayınlandıktan sonra ABD'ye gelmiş insanları sınır dışı etmekten ya da gözaltına almaktan alıkoyuyor. Kararların ABD'ye henüz giriş yapmamış herhangi bir kişiyi ise doğrudan etkileyeceğini sanmıyorum. Ancak kararlar, halihazırda ülkeye gelmiş ve havaalanında mahsur kalmış olan kişilerin olay açığa kavuşturulana kadar sınır dışı edilmesine engel oluyor.

Peki bu şu anda Amerikan havaalanlarında gözaltında tutulan ve belirsizlik içerisinde bulunan kişiler için ne anlama geliyor?

Jonathan Hafetz: Temel hukuki sorun, bir grup insan hukuki belirsizlik içerisinde bulunmaya devam ettiği sürece elbette çözüme kavuşturulmuş olmayacak. Yasal ve kalıcı oturma izni olan bazı kişiler ABD'ye sözde giriş yapabiliyorlar. Beyaz Saray'ın personel şefi Reince Priebus ise Yeşil Kart sahibi olan kişilerin belli bir denetime tabi tutulduktan sonra ülkeye girmelerine izin verileceğini söyledi. Ama bunun pratikte nasıl uygulanacağını bilmiyorum. Yani bazı kişiler giriş yapabilirken, bazı kişilerin statüsüyse belirsizliğini koruyor. Örneğin mülteci olarak tanınmış insanların ya da öğrenci veya çalışma vizesi olan kişilerin. Sanırım bunların birçoğu gözaltına alınmaya devam edecek. Uzun lafın kısası, kararname bu yedi ülkeyle ilgisi olan insanlar için ciddi sorunlara yol açtı ve bir dizi hukuki soru hala cevaplanmamış durumda.

Peki şimdi ne olacak? Herhalde bu insanlar her şey açığa kavuşturulana kadar havaalanında kalamazlar?

Jonathan Hafetz: Yayınlanan kararnamenin hukuki muğlaklıkları şu anda gözden geçiriliyor. Daha sonra tüm bunlar mahkemeye gidecek. Kalıcı olarak gözaltına alınan kişilere, durum açığa kavuşturulana kadar ülkeye en azından geçici olarak giriş yapma şansı tanınabilirdi. Çünkü bu insanlar devlet nezdinde en düşük seviyede dahi tehdit oluşturmuyorlar. Bence bu insanları davaları halen görülürken gözaltında tutmak, temel hukuk ilkeleriyle çelişkili bir durum oluşturuyor. Bu Amerikan değerlerine tamamiyle zıt. Ek olarak bu uygulama uluslararası hukuk ilkeleriyle de çelişki içerisinde. Kararnamenin geçerliliğinin ihtilaf ve tartışma yarattığı bir ortamda, insanlar özgürlüklerinden mahrum bırakılıyorlar. Hem kararnamenin çeşitli kısımlarının geçerliliğine dair hukuki bir tartışma mevcut, hem de davaları görüldüğü sırada hapis yatmamak için -en azından geçici- özgürlükleri için mücadele etmeye niyetli kişiler var.

Jonathan Hafetz, New Jersey'de bulunan Seton Hall Üniversitesi'nde hukuk profesörü. İnsan hakları, anayasa hukuku ve milli güvenlik uzmanı olan Hafetz, Guantanamo Kampı'yla ilgili dava da dahil olmak üzere, ABD Yüksek Mahkemesi'nde görülen birçok davada yer aldı.

© Deutsche Welle Türkçe

Michael Knigge