Almanya Türk Toplumu (ATT) başkanı Gökay Sofuoğlu, anayasa değişikliğine ilişkin referandumda Almanya'dan çıkan "Evet" oylarının fazlalığının ülkenin uyum politikasındaki eksikliklerle ilişkili olduğunu söyledi.
WDR Radyosu'na konuşan Sofuoğlu, Almanya'daki Türklerin burada kendilerini dışlanmış ve ayrımcılığa uğramış hissettiklerini ve bu bağlamda da kendilerini sahiplendiğini hissettikleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı desteklemek için sonuçlarını yeterince düşünmeden sandık başına gittiklerini savundu.
Sofuoğlu, kullandığı "aşırı saldırgan bir polemik diliyle" Almanya'daki Türklerin ''Evet'' demesini sağladığını savunduğu Erdoğan'ın kampanya sırasında yaptığı konuşmalarda birçok konuya değinmesine rağmen ''Anayasa değişikliğinden hiç bahsetmediğini'' ve bunun ''bilinçli bir manipülasyon olduğunu'' söyledi. ATT Başkanı, bir Avrupa demokrasisinde yaşayanların Türkiye'de otokrat bir devlet yapısını desteklemelerindeki çelişkinin de bu manipülasyonla açıklanabileceğini kaydetti.
Çifte vatandaşlık tartışmaları
Öte yandan Sofuoğlu, Hristiyan Birlik partilerinin çifte vatandaşlık uygulamasında daha katı düzenlemelere gitme talebini kabul etmediğini söyledi.
Çifte vatandaşlık uygulamasının uyuma bir engel teşkil etmediğini savunan Sofuoğlu, "Erdoğan'ın buradakileri Türkleri etkilemesinin önüne geçmeliyiz, ancak aynı zamanda Almanya'nın politikasının da Erdoğan'ın siyasetinden etkilenmesini engellemeliyiz" diye konuştu.
''Almanya'daki Türkler mağdur rolüne itilmemeli''
Diğer yandan uyuşmazlık alanında araştırmalar yürüten Alman uzman Andreas Zick, Almanya'da yaşayan Türklere yapılan suçlamalar konusunda uyarıda bulundu. Bu suçlamaların ülkedeki Türkleri daha fazla mağdur rolüne iteceğini vurgulayan Zick, mevcut durumda en elzem olanın uyum çerçevesinde politik eğitim ve bir azınlığa ait olma hissini ortadan kaldıracak bir uyum konsepti olduğunu savundu.
Almanya Göç ve Mülteciler Dairesi Başkanı Jutta Cordt ise tartışmalarda aşırılığa kaçılmaması tavsiyesinde bulundu. Jutta Cordt ''referandumun ardından Almanların ve Türk asıllıların polemiklere sarılmaması ve karşılıklı suçlamalardan kaçınmaları gerektiğine'' işaret etti.
Psikolog Ahmed Mansour ise Die Welt gazetesine verdiği demeçte süregelen bir sorun olan kültürel uzaklıktan kaynaklanan toplumsal çatışma potansiyelinin hala hafife kanısında. Mansour, uyumun "dile hakimiyet, istihdam ve daha az suç oranı" denkleminden daha fazlasını ifade ettiğini savundu. Mansur, "Burada başarılı bir girişimci olan, kusursuz bir biçimde Almanca konuşan,hiç sabıkası bulunmayan; ancak öte yandan altı yaşındaki kızını başını örtmeye zorlayan, eşine kötü davranan ve toplumun çoğunuğunu ‘‘dinsiz‘‘ tanımına indirgeyen birinin bu uyuma nasıl bir katkısı olabilir?" ifadelerini kullandı.
Anayasa değişikliği referandumunda Almanya'da sandık başına giden Türk seçmenin yüzde 63'ü "Evet" demişti.
© Deutsche Welle Türkçe
DW/epd/AG/GA