Almanya’da Federal Anayasa Mahkemesi, “gizli gözetime olanak tanıyan ve uygulamada orantısız bir şekilde vatandaşların temel haklarını ihlal eden” Federal Emniyet Teşkilatı (BKA) terörle mücadele düzenlemesinin kısmen anayasaya aykırı olduğuna hükmetti. Frankfurter Rundschau gazetesinin konuya ilişkin yorumunda şu satırları okuyoruz:
“Federal Anayasa Mahkemesi yargıçları terörizmin tehlikesi konusunda duyarlı ve tabii Paris ve Brüksel saldırıları da hatırlarında. Ancak yargıçlar, bir hukuk devletinde terörle mücadelenin mahremiyet pahasına satın alınamayacağı konusunda ısrarlı. Akıllıca bir karar bu! Bu karar ile yasa yapıcılara da güvenlik ile özgürlük arasında izleyeceği yola ışık tutulmuş oluyor. Yasamanın şimdi talep edilen değişiklikleri uygulamaya geçirmesi için 2018 yılının haziran ayına kadar zamanı var. Ve şimdiye kadar meslek sırlarını koruma yükümlülüğü taşımayan doktorlar ve gazeteciler gibi grupları da yeni yasa kapsamına almaları için yasa koyucuların önünde artık hiçbir engel kalmıyor.”
Neue Ruhr/Neue Rhein Zeitung'un aynı konudaki yorumuna geçiyoruz:
“Terörle mücadele hiçbir zaman özgürlüklerin, kişisel verilerin korunmasının ve özlük haklarının çiğnenmesine ve güvenlik gerekçeleriyle bu hakların ortadan kalkmasına vesile olmamalıdır. Korkuya kapılan bir toplum, düzeninin temellerini oluşturan unsurlardan kolayca vazgeçme eğilimi gösterebilir. Bu açıdan bakıldığında temel hakları ihlal eden yasaları şikayet eden insanların varlığı önemli. Güvenlik birimlerinin vatandaşın özel yaşamına girmesine izin veren yasa koyucuların daha özenli ve daha sorumlu çalışması doğrultusunda yargıçların girişimleri de önemlidir.”
Ludwigsburger Kreiszeitung adlı gazete ise yorumunda karara farklı bir açıdan bakıyor:
“Özel alan her zaman tam olarak özel alan olmayabilir. Bir yapı marketinden aşırı miktarda tehlikeli madde satın alanlar, internet ortamında terörist düşünceleri destekleyen ya da ölüm çetelerine sempati besleyenler, bunları kendi dört duvarları arasında yapıyorlar anlamına gelmez. Ve modern teknolojiler sayesinde kim olduklarını gizlemeleri de mümkün değil. Gözetleme için teknik imkanlar var. Bu imkanların kurallara bağlı olarak ve devlet tarafından kullanılmasına izin verilmesi gerekir. Zira bu önlemler insanların tehlikelerden etkili bir biçimde korunmasının önşartıdır. Birileri için bu tür önlemler sınırı aşmak anlamına geliyorsa, o durumlar için de (Federal Anayasa Mahkemesi’nin merkezinin bulunduğu) Karlsruhe’deki yargıçlar mevcuttur.”
İngiltere büyük bir kutlamaya hazırlanıyor. Kraliçe II. Elizabeth 21 Nisan'da 90'ıncı yaşına basacak. Mittelbayerische Zeitung bu vesileyle Birleşik Krallık'a ilişkin yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
“Eğer istifa mekanizması hiçbir zaman bir opsiyon olarak algılanmayacak olursa, Birleşik Krallık, ‘Emekliler-Krallığı’ diye bir dönem yaşayacak. Zira hükümdarlar gitttikçe yaşlanıyor. Prens Charles bile artık 67 yaşına geldi ve biraz daha beklemesi gerekiyor. Charles’ın oğlu, 2 numaralı veliaht William da sırası geldiğinde emeklilik yaşında olmuş olacak. Tabii onun oğlu küçük Prens George için de aynı şeyler geçerli. Burada ortaya şu soru çıkıyor. Eğer gelecekte tahta çıkan kişinin bu işi yapmaya gücü kalmamışsa o zaman ne olacak? Ama buna da bir çözüm bulunmuş: Hükümdar hukuken tahtta kalmaya devam ederken, onun veliahtı hükümdarın işlerini vekâleten üstlenmiş oluyor.”