"Belediyelerimiz iktidar baskısıyla cebelleşiyor" TBMM (A.A)

-"Belediyelerimiz iktidar baskısıyla cebelleşiyor" TBMM (A.A) - 15.11.2011 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''Üzülerek söylemeliyim ki belediyelerimiz bu kadar olumlu manzaraya rağmen imkansızlıklarla ve iktidar baskıyla cebelleşerek ayakta durmaktadır'' dedi. Bahçeli, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Akdeniz kıyı şeridi boyunca ekonomik ve toplumsal gelgitlerin siyasal yönetimleri sarstığını ve iktidarların dayandığı temelleri peşi sıra aşındırarak istifa rüzgarlarına ivme kazandırdığını ifade etti. Hem Türkiye'deki, hem de içinde bulunulan geniş coğrafyadaki gerilimlerin ve kaygı verici sürecin birçok şeyin habercisi olması bakımından son derece kayda değer olduğunu ifade eden Bahçeli, ''Elbette deprem felaketi, etnik bölücülüğün şirret eylemleri ve ekonomideki belirsizlikler kendi içimizde üzerinde kafa yormamız gereken bazı sorun alanları olarak dikkat çekicidir'' diye konuştu. MHP'li belediyelerin faaliyetlerine de katıldığını anlatan Bahçeli, ''Gördüğüm kadarıyla ve aldığım bilgiler çerçevesinde diyebilirim ki MHP'li belediyeler yerel yönetimlerde bir marka olmuş ve partimize gönül veren insanımızı hiç yüz üstü bırakmamıştır'' açıklamasında bulundu. Özellikle Manisa Belediye Başkanı'nın çalışmalarını memnuniyetle izlediğini anlatan Bahçeli, şöyle devam etti: ''Hükümetin çok konuşan ve gözünden yaşları hiç eksik olmayan bir bakanının, belediyemizin üç yılda yaptığı hizmetleri küçümseyen, önemsizleştiren tavırları, şüphesiz Manisalı kardeşlerim nezdinde itibar görmeyecektir. Bizim ziyaretimizden hemen sonra apar topar Manisa'ya gelerek, gıybet ve bühtanda ne kadar maharet sahibi bir şahsiyet olduğunu ispat eden bu siyaset meddahının, Manisa belediyemizle değil Deniz Feneri'nin sebep olduğu yolsuzluk batağıyla uğraşması kendisi açısından gayet yerinde olacaktır. Başbakan'ın, onbirinci ayın onbirinde ülkemizin dört bir tarafında gerçekleştirdiği sanal yüzonbir tesisin açılış sayısına ulaşılmadıysa da belediyelerimizin gerçekçi, ayakları yere basan ve umut tacirliğine prim vermeyen çalışmaları bizim için onur vesilesi olmuştur. Hızını alamayan bazı AKP'li bakanların, tıpkı Başbakanları gibi, oturdukları yerden açılışlara devam edecekleri ve sırada da 98 tesisin bulunduğu anlaşılmaktadır. Başbakan Erdoğan ve arkadaşları; bırakın hayal pazarlamacılığına, ipe sapa gelmez vaatlere devam etsinler.'' -''Çamur atarak...''- ''AKP, kendi yönetimi altında bulunan ve yolsuzluk çukuruna düşmüş belediyeleri görmezden gelirken hiç vicdanı dahi sızlamamaktadır'' ifadesini kullanan Bahçeli, ''Başbakan Erdoğan'ın yanaşmalarını, yakınlarını ve yandaşlarını koruyan yönetimi, MHP'nin duruşuna, varlığına ve elde ettiği başarılara küstahça tahammülsüzdür. Gözler kör, kulaklar sağır ve sezgiler kurumuştur'' dedi.  ''MHP'li belediyelerin mali haklarının gasbedildiğini, en tabii ve zorunlu ihtiyaçlarının karşılanmadığını'' ileri süren Bahçeli, şöyle konuştu: ''İş makineleri, itfaiye araçları gibi temini gerekli ve acil olan talepler hiç ciddiye alınmamakta ve bir sonuca ulaşmamaktadır. AKP Hükümeti, MHP'li belediyelere ayrımcılığın, tarafgirliğin en acımasız salvolarıyla saldırmaktadır. Partimizi mahalli idarelerde küçük düşürmek, başarısız göstermek ve yetersiz bırakmak için AKP olmadık komplolara, tuzaklara ve eziyetlere başvurmaktadır." -Van depremi Bahçeli, Van'da meydana gelen deprem afeti AKP’nin başarısızlığını ve yetersizliğini bir kez daha tescil ettiğini savundu.  ''AKP, Van ile Erciş arasında erimiş ve makyajı akmıştır'' diyen Bahçeli, çocuklar, analar, babalar acılar içinde kıvranırken, AK Parti'nin ne yapabileceğini test etmeye ve gücünü sınamaya kalkıştığını öne sürdü. Bahçeli, şöyle devam etti: ''Öyle ki,, yıkım koordinatörü Başbakan Yardımcısı Van'daki göçükleri kaldırmak, yıkıntı altında kalanları kurtarmak, enkazda çırpınanlara el uzatmak için gelen arama kurtarma ekiplerinin, kendi potansiyelimizi görmek amacıyla bekletildiğini yüzü kızarmadan itiraf etmiştir. Şimdi bu bakan ömrü boyunca bu utancı nasıl taşıyacaktır? Vatandaşlarımız can derdindeyken, AKP kendini deneme derdine düşmüş; büyük bir acımasızlığın ve zalimliğin pençe darbeleriyle yürekleri dağlamıştır. AKP'nin kendini anlatma ve ön alma hezeyanları, birinci Van depreminden sonra hasarlı ve yorulmuş binaların tespitini geciktirmiş, adeta katliam gibi bir felaket vasat bulmuştur. Üstelik Çevre ve Şehircilik Bakanı'nın; 'Büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz. Van ve Erciş en güvenilir bölgedir. Az hasarlı binalara girilebilir' tavsiyesi öngörüsüzlüğün, riskleri fark edemeyen bir şuursuzluğun bastırılamayan misalidir. Bayram Oteli'nin çatlayan, yarılan ve yıpranan duvarları, kolonları ve yapısı biliniyorken, hangi akla hizmetle buradaki konaklamalara müsaade edilmiş ve sessiz kalınmıştır? Görev yeri olan Hakkari'ye helikopterle nakledilmek üzere gittiği Van'da, ikamet ettiği Bayram Oteli'nde enkaz altında kalarak erkenden hayata veda eden TSK mensubu Afşin Kürşat Güler'in vebali kimin üzerine olacaktır? Yalnızca görevlerini yapmak maksadıyla bölgeye gelen, ama deprem çöküntüsünün altında kalan Doğan Haber Ajansının değerli temsilcileri Sebahattin Yılmaz ile Cem Emir'in ve Japonya’dan gelen yardım gönüllülerinin hesabını kimler verecektir? Özellikle yıkılan otellerle ilgili oturabilir raporu verenleri kafaya takan Başbakan, eğer asıl sorumluyu görmek isterse, en yakınında bulunan boy aynasına bakması yeterli olacaktır. Açıktır ki özellikle ikinci Van depremi bir cinayettir ve bunun faili de hiç şüpheniz olmasın ki Adalet ve Kalkınma Partisi'dir. Önlem almayan, hasarlı binaları görmezden gelen, yardımları ve çalışmaları bir sisteme sokamadığından kaosa ortam hazırlayan tartışmasız AKP Hükümeti'dir.'' ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Van'ın yarasını sarmakta geciktikçe ve atalet gösterdikçe bahaneler ürettiğini ve saldırganlığını artırdığını'' öne süren Bahçeli, ''Çadırda kalmaya meraklı ve 'sarayda oturuyorsunuz' diyerek, felaketzede kardeşlerimize istihzayla yaklaşan AKP'nin bir bakanı gerçekten de bu niyetinde samimiyse, vatandaşlarımızla aynı kaderi paylaşacak iradeyi ahlaken göstermekten kaçınmamalıdır. -''Küresel güçlerin yazdığı oyundan rol kapmak...''- Türkiye'nin siyasal, sosyal, ekonomik türbülansın ve karışıklığın üst düzeyde yaşandığı geniş bir coğrafyanın her yönüyle içinde ve bir parçası olduğunu vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Büyük Ortadoğu Projesi bugüne kadar kusursuz bir şekilde işlemiş ve mesafe almıştır. Şimdi ise sıraya Suriye geçmiş ve hedef olarak Esad yönetimi belirlenmiştir. Başbakan Erdoğan'ın kardeşi, dostu olarak, çok değil daha bir yıl önce el üstünde tutulan Esad, bugünlerde AKP'nin hasmı olmuş ve düşmanlıkla tanımlanır hale gelmiştir. BOP Eşbaşkanı Erdoğan, küresel güç merkezlerinin kendisine verdiği görevleri harfiyen yerine getirirken ahde vefa, hatır ve gönül gibi manevi ve insani değerleri ihlal etmiştir. Başbakan önce Hüsnü Mübarek'i hedefine almış, arkasından elinden insan hakları ödülü aldığı Kaddafi'ye hücum etmiş ve sonra da Esad'ı tenkit etmeye başlamıştır. Kimi dost ya da kardeş olarak ilan ettiyse sırtından hançerlemiş ve Batılı çevrelerin taşeronu ve yüklenicisi gibi davranmaktan uzak durmamıştır. Başbakan'a yaklaşan, dokunan ve dostu olan kim varsa bir zaman sonra sonu gelmiş ve koltuğundan düşmüştür. Bu gelişmeler çevresinde Suriye ile gerilen ilişkiler vahim bir sürece doğru hızla ilerlemektedir.'' ''Arap Birliği'nin 18 üyesinin oyuyla aldığı Suriye'ye yönelik ikaz ve yaptırım kararlarından sonra şerefli bayrağımızın bu ülkede yakılması, dış misyonlarımızın saldırıya uğraması ve Atatürk posterlerinin yırtılması nasıl bir aşamaya geldiğimiz konusunda hepimize bir fikir verebilecektir'' ifadesini kullanan Bahçeli, önüne gelenin bayrağa el uzatabildiğini söyledi.  Bahçeli, şöyle konuştu: ''Öncelikle diyebilirim ki Suriye'deki taşkınlıklar ve olaylar neticesinde bayrağımıza el uzatan şerefsizlerin bu cüretleri yanlarına bırakılmamalıdır. Suriye yönetimi Türk milletinin haysiyetiyle ve onuruyla oynamanın ne demek olacağını geçmişe bakarak anlamalı ve kendisine gelmelidir. Ancak bunun sorumluluğu sadece bu ülkede de değildir. AKP Hükümeti tıpkı Libya muhaliflerini ağırladığı gibi, Suriyeli muhalifleri de yönlendirmekte, bu ülkenin içişlerine karışmakta ve yanan ateşi körüklemektedir. Başbakan Erdoğan, BOP'un Suriye'nin surlarını yıkması ve ABD'nin telkinlerini bu ülkeye iletme konusunda son derece azimli ve inatçıdır. Doğal olarak, Suriye AKP'nin husumet ve düşmanlık gösterilerini karşılıksız bırakmamakta, kinini ve öfkesini fırsat buldukça kusmaktadır. Endişemiz, Türkiye'nin komşu ülkelerin içişlerine müdahil olmasının acı sonuçları, her zaman söylediğimiz gibi, bize de yansıyabilecek ve BOP'un doğrudan ve yan etkileri ülkemizi alev topuna çevirebilecektir. Kuşkusuz küresel güçlerin yazdığı oyundan rol kapmak, kendisini ve partisini kısa süreli olarak rahatlatacak ve özellikle yabancı sermayenin girmesini teşvik ederek ekonomideki açıkları kapatmaya yarayacaktır. Ayrıca BOP'un hedefine ulaşması konusunda can havliyle çalışan Başbakan Erdoğan'ın düğünlerde ağırladığı, nikah şahitliğine layık gördüğü kadim dostları da ekonomik dar boğazı geçememiş ve mevkilerinden olmuşlardır. Kardeşleri Silvio ve Yorgo geçtiğimiz hafta içinde görevlerini bırakmışlardır.'' -Bedelli askerlik- Hükümetin bedelli askerlikle ilgili çalışmasını da değerlendiren Bahçeli, ''Daha önceki görüşlerimize sadık kalarak bu konuda yapıcı ve iyi niyetli bir yol izleyeceğimizi, pozitif bir tutum takınacağımızı muhataplarımızın ve ilgililerin bilmesinde fayda vardır. Türk milletinin vicdanını sızlatmayan, şehit ailelerimizi incitmeyen, gazilerimizi üzmeyen, TSK ile diyalog içinde askerlik hizmetlerinin ihtiyaçlarını gözeten ama artan bedelli beklentilerini de ihmal etmeyen bir yaklaşımla bedelli konusu çözülmeli ve ülke gündeminden çıkarılmalıdır'' diye konuştu. Bahçeli, TSK'nın personel rejiminin yeniden düzenlenmesi gerektiğini belirten Bahçeli, bu konudaki tartışmaların süratle neticeye ulaştırılmasını istedi.