"DEMOKRATİK BİR ŞEKİLDE ÇALIŞTINIZ" İSTANBUL (A.A)

-"DEMOKRATİK BİR ŞEKİLDE ÇALIŞTINIZ" İSTANBUL (A.A) - 22.03.2011 - Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) üyelerinin, Türkiye'nin kalkınmasında, bu noktaya gelmesinde büyük katkıları olduğunu söyledi. Gül, TÜSİAD'ın 40. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Four Seasons Otel'de düzenlenen gala yemeğinde yaptığı konuşmada, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ilk defa bir arada olduklarını belirterek, kendisine sağlık, sıhhat ve afiyet diledi. Cumhurbaşkanı Gül, 'Bugün sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Bundan bir süre önce Feyyaz Bey ve İstişare Konseyi'nin üyesi başkanlar, ziyaret edip davet ettiklerinde memnuniyetle kabul ettim. Çünkü Türkiye'nin kalkınmasında, bu noktaya gelmesinde en büyük katkıları olanlarsınız. 40 yıl önemli bir zaman platformu. 40 yıl sadece TÜSİAD'ın tarihi değil, Türkiye'nin siyasi, ekonomik tarihi aynı zamanda... 40 yıl içerisinde çok inişler, çıkışlar oldu. Bunları değerlendirmek, bunları da şöyle gözden geçirmek için bunun iyi bir fırsat olduğu kanaatindeyim'' şeklinde konuştu. TÜSİAD'ın kurulduğu günden bu yana sivil toplum örgütü olarak Türkiye'ye örnek olduğunu, diğer birçok örgütün TÜSİAD'ı örnek aldığını belirten Cumhurbaşkanı Gül, şunları kaydetti: ''Sizin çok takdir ettiğim ve paylaşmak istediğim hususunuz; çok katılımcı, demokratik bir şekilde çalıştınız. Başkanlarınız, hepsi güçlü, gerçek başkanlar oldu. İki tane kadın başkan çıkarttınız. Yeri geldiğinde doğru bildiklerinizi gayet cesur bir şekilde de önerdiniz, tekliflerinizi yaptınız. Bütün bunları yaparken de sadece üyelerinizin çıkarlarını, menfaatlerini düşünen değil, dernek olmanın ötesinde Türkiye'nin önemli meselelerinde, konularında fikir beyan eden ve onları yeri geldiğinde söyleme cesaretini gösteren bir kuruluş da oldunuz. Bundan dolayı burada tebriklerimi ve takdirlerimi paylaşmak istiyorum. Bugünlerde yine görüyorum; Anayasa ile ilgili çalışmalar... Bütün bunların hepsinin çok değerli olduğu kanaatindeyim.'' 40 yıl içerisinde Türkiye'nin çok değiştiğini ve çok ilerlediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, ''Türkiye'nin 40 yıl önceki manzarası ile bugünkü Türkiye manzarası çok farklı. Şehirlerimiz, altyapımız farklı, ekonomimiz bugün güçlü bir şekilde ayakta duruyor. Dünyanın 16. büyük ekonomisi, Avrupa'nın 6. büyük ekonomisi olmanın hem gururunu hem övüncünü hep beraber yaşıyoruz'' dedi. -TÜRKİYE-GÜNEY KORE MUKAYESESİ- Abdullah Gül, 40 yıllık bir dönem olduğu için kendilerine ''millet, ülke olarak gerçekten yeteri kadar başarılı mıyız, 40 yıl içerisinde yeteri kadar başarılı olabildik mi?'' diye bir soru da sormak durumunda olduklarını ifade ederek, TÜSİAD'ın 1971 yılında kurulduğunu hatırlattı. Cumhurbaşkanı Gül, şöyle devam etti: ''1970'den bu yana şöyle baktığımızda kendimizi acaba başka ülkelerle mukayese ettiğimizde nasıl bir durumdayız? Tabii ki başarının ortaya çıkması için mukayese çok önemli. Yoksa ancak göreceli olarak başarıdan bahsedebilirsiniz. Yanınızdaki çok fazla kazanırken siz onun yarısını kazandıysanız, 'ben kazandım' diye açıkçası çok övünseniz de bir noktada alternatifini düşündüğünüzde yeteri kadar başarılı olamadığınızı da görürsünüz. Bu anlamda, 'Türkiye'yi nasıl değerlendirebiliriz, nasıl mukayese edebiliriz?' diye düşündüğümüzde Avrupa ile mukayese etmek anlamsız. Çünkü sanayi devrimi orada oldu. ABD ile mukayese etmek yine anlamsız. Çünkü teknoloji, her şeyin, bilimin merkezi oldular. O zaman 'belki Türkiye'yi başka bir ülkeyle mukayese etmemiz gerekir' diye düşündüğümde, geçen sene de ziyaret ettiğim Güney Kore aklıma gelir. Rakamlara şöyle baktığımda 1970 yılında bizim o zaman 20 milyar dolar civarında olan GSMH'mıza karşın Kore'nin 9 milyar dolar GSMH'ını görüyoruz. Fert başına düşen milli gelire baktığımızda da bizimki 550 dolar civarında, onlarınki 230 dolar civarında. 1980'li yıllara geldiğimizde bile Türkiye'nin GSMH'ı 65 milyar dolar, Kore'nin 63 milyar dolar. 2000'li yıllarda bizim 170 milyar dolar, onların 517 milyar dolar. 2008'de bizim 735 milyar dolar, onların 930 milyar dolarda olduğunu görüyoruz. Tabii ki bunların birçok sebepleri var. 1970'li yıllarda Türkiye'nin yaşadığı ideolojik kavgalar, Türkiye'nin yaşadığı ideolojik amaçlı büyük grevler, 1980'lerdeki müdahaleler, 1990'lardaki çok anlamsız koalisyon mücadeleleri, çekişmeleri Türkiye'de büyük istikrarsızlıklar doğurdu. Bunun neticesinde enerjimizi topyekun ülkenin kalkınmasına vermemiz mümkün olmadı. Bugün geldiğimiz durumda Türkiye'nin 9 bin dolar civarında olan fert başına milli gelirine karşın mukayese ettiğim ülkenin 19 bin dolarlık fert başına düşen geliri var.'' -''TÜRKİYE'NİN 40 YIL ÖNCEKİ MANZARASI İLE BUGÜNKÜ MANZARASI İNANILMAZ FARKLI''- Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin övünebileceği çok şeyleri bulunduğunu ifade ederek, ''Türkiye'nin 40 yıl önceki manzarası ile bugünkü manzarası inanılmaz bir şekilde farklı. Ama 40 yıl içerisinde bataklıktan tamamen yok olmuş, hatta bizim gidip de kurtardığımız bir ülkenin geldiği durumla mukayese ettiğimizde ise kayıp yıllarımızı telafi etmek için çok daha fazla çalışma azmi içerisinde olmamız gerektiğini de burada ifade etmek isterim'' şeklinde konuştu. Enerjilerinin kalkınmaya değil, iç çekişmelere gittiği çok dönemleri yaşadıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Gül, ''Bazen iki adım ileri gidip bir adım geri gittiğimiz dönemler, bütün bunlar... Şimdi çok şükür, bunları biraz biraz geride bırakmış vaziyetteyiz. Bugünkü rakamlardan da hep beraber görüyoruz, kendi cirolarınızdan da görüyorsunuz. Enflasyon, faiz sarmalı içerisinde hesap yapamadığınız, bu sarmalın içerisinde büyük projeler, planlar yapamadığınız dönemler artık geride kaldı'' dedi. -''YETER Kİ BİZ KARARLI OLALIM''- Abdullah Gül, 2004'teki zirve kararlarının ardından 2005'te fiili müzakerelerin başlamasıyla Türkiye'nin gerçek transformasyonu sürecinin de başladığını vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bu süreçte belki çok mesafe alamıyoruz. 'Bazı fasıllar Kıbrıs çerçevesinde, bazı fasıllar Fransa'nın anlamsız davranışları yüzünden ipotek altına alındı' diyebilirsiniz. Bana göre bunların hiç anlamı yok. Yeter ki biz kararlı olalım. Çünkü müzakereler başladıktan sonra en önemli adım tarama sürecinin yapılması ve bitirilmesi. AB ile tarama süreci ise Türkiye'nin fotoğrafı ile beraber olmaya veya ulaşmak istediğimiz standartların fotoğrafının yan yana olması ve Türkiye'nin daha neler yapması gerekiyor, hangi sektörde, hangi alanda ne yapacak, bunların tespitiydi. Tüm bunlar tespit edildi. Bütün bunlar Bakanlar Kurulu'nun önünde... Türkiye hangi yasaları değiştirecek, hangi kararnameleri çıkartacak, hangi düzenlemeleri yapacak. Bütün bunlar belli. İşin formülü, tabiri caizse, elimizde. Şimdi biz bu kararlılığı göstererek resmi düzeyde devam etmezse bile fiili olarak bu fasılları açıp kapatma iradesini göstermemiz lazım. Bunu yaptığımız süre içerisinde kesinlikle Türkiye'nin cazibesi ve gücü çok daha farklı olacaktır. Türkiye bir taraftan AB yolunda yol alırken, kendi hinterlandı, kendi coğrafyası, kendi komşuları, tarihi, kültürel ilişki içinde olduğu ülkelerde ağırlığı daha çok artacak, onlarla olan ilişkileri geliştiği süre içerisinde de AB'de daha güçlü duruma gelecektir. O bakımdan kararlılıkla yola devam etmemiz gerekmektedir. Bazılarının engellemeleri söz konusu oldu. Bizim için esas hedef o standartlara ulaşmaktır. Belki o standartlara ulaştıktan sonra Türkiye, Norveç'in yaptığını yapacaktır. Bu ayrı bir konu. Ama o güne kadar Türkiye'nin kararlı bir şekilde bu yolda, sağlam ilerlemesi gerektiğine inanıyorum. Türkiye'nin önü çok açık gerçekten. Büyük başarılar var. 1973 yılında Türkiye, bir milyar dolar ihracat yaptığında büyük bayramlar da yapmıştı, o zamanlar iktisat fakültesindeydim. O zamanlar bize karma ekonominin ne büyük sistem olduğu anlatılıyordu. 1971 yılında sizin kuruluş beyannamenizde karma ekonomik sisteme olan sadakatten bahsediliyor. Türkiye o gün öyleydi. Bugün ise her şey değişti. Devletin fonksiyonları tekrar yerine kondu. Özelleştirme süratli bir şekilde oldu. Türkiye dünya ile bütünleşti. Bu bütünleşme içerisinden aldıkları, verdikleri oldu. Kriz döneminde bile 130 milyar dolara yakın ihracatı olan bir ülke oldu.'' -''TÜRKİYE'NİN YENİ BİR DÖNEME GİRMESİ GEREKİYOR''- Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin yeni bir döneme girmesi gerektiğini, bu yeni döneme girerken önünde çeşitli riskler de bulunduğunu ifade ederek, ''Bu riskleri de görmemiz gerekiyor. Büyük fırsatlar, büyük avantajlar var. Bunlardan bazıları siyasi alanla ilgili. Bu da temel hak ve özgürlükleri en modern, kalkınmış bir ülkede nasıl olacaksa o şekilde, kararlı bir şekilde yükseltip, o seviyeye getirip Türkiye'nin içerisinde kimimizin terör, kimimizin Kürt, kimimizin başka isimler verdiğimiz bu meseleleri ve diğer meseleleri büyük bir öz güven içerisinde çözmek ve bitirmek... Bunları yaparken terörde ısrarcı olanlar varsa, onlar daha çok izole olacağı için de onlarla mücadele daha kolay olacaktır'' şeklinde konuştu. Dış politikada gördüğü iki önemli problem olduğuna işaret eden Gül, şöyle dedi: ''Birisi Kıbrıs bağlamındadır. Bu konuda 2004 referandumuyla değiştirdiğimiz politikaya kararlı bir şekilde devam etmemiz gerektiğine inanıyorum. Yani çözüme ısrar eden ve daima çözüm için masadan kaçmayan, oturan ve bugüne kadar eğer bir çözüm olmamışsa bunun sorumluluğunun Türkiye'de ve Kıbrıs Türklerinde olmadığını gösteren politikalardır. İkinci alan da Kafkaslar'daki statükodur. Bugün, Kafkaslar'daki bugünkü statükonun da Kafkaslar'da hiç kimsenin işine yaramadığını herkesin görmesi gerekir. Onun için bu konularda yoğun bir çabanın gerektiğine inanıyorum. Bizim şöyle bir geleneğimiz veyahut bir adetimiz vardır; önemli sorunları erteleme veya bunları görmemek. Bunlar ileride kronikleşiyor, bunlar daha büyük sorunlar olarak gelecek. Onun için Türkiye'nin, hepimizin, gerek devlet görevlilerinin gerek sivil toplumda önder olan herkesin kararlı şekilde bu konularda fikir üretmesi ve yapıcı bir tavır içerisinde olmasının çok gerekli olduğuna inanıyorum.''