"HALKIN İRADESİNİ KÜÇÜMSEYENLER DARBE ŞAKŞAKÇILIĞI YAPMIŞLARDIR" TBMM (A.A)

-"HALKIN İRADESİNİ KÜÇÜMSEYENLER DARBE ŞAKŞAKÇILIĞI YAPMIŞLARDIR" TBMM (A.A) - 08.02.2011 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'de halkın değerlerini, halkın iradesini küçümseyenlerin her zaman ''darbe şakşakçılığı yaptıklarını, vesayetçi anlayışları savunduklarını'' belirterek, ''İşte anamuhalefet partisinin içine düştüğü durum... Anamuhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, ne yazık ki bugün de vazgeçmiyor'' dedi. Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, geçen hafta yaptığı Kırgızistan ziyareti hakkında bilgi verdi. Ziyaretin, Türkiye-Kırgızistan ilişkileri noktasında tarihi dönüm noktası olacağı inancını dile getiren Erdoğan, Kırgızistan'da istikrarın devamı noktasında her türlü desteği sağlamaya devam edeceklerini, maddi ve manevi olarak hem ülkenin yeniden yapılanması hem de huzur ve istikrar içinde büyümesi için kardeş ülke olarak her zaman yanlarında olacağını söyledi. Erdoğan, ''Hatta Rusya Federasyonu ile birlikte, üçlü olarak da Kırgızistan'a yönelik bazı projelerimizin olması noktasında, önümüzdeki ay Moskova'ya yapacağımız ziyarette gündeme getireceğiz'' diye konuştu. Tarihe tanıklık ettikleri bir başka gelişmenin, Türkiye-Suriye sınırında, Asi nehrinin kenarında gerçekleştirildiğini, bunun çok önemli bir adım olduğunu belirten Erdoğan, Asi nehri üzerinde bir baraj inşa etmenin, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın hedefleri arasında bulunduğunu, ancak bu hayalin o dönemde gerçekleşmediğini, hükümet olarak bunun peşine düştüklerini anlattı.  Gerekli girişimlerin sonuç verdiğine işaret eden Erdoğan, barajın temellerinin atıldığını, törenin tarihi bir nitelik arz ettiğini vurguladı. Erdoğan, ''Türkiye ile Suriye arasında sınırı çizen Asi nehri, artık bizi birbirimizden ayıran bir nehir olmaktan çıkıyor, tam tersine bizi birbirimize kavuşturan, kucaklaştıran bir nehir hüviyetine bürünüyor. Dostluk barajı tamamlandığında üretilen elektriği paylaşacak, topraklarımızı bu barajdan ortak olarak sulayacak, tarım arazilerini taşkınlardan korumuş olacağız'' dedi. Erdoğan, gelecek yıl 6 Şubatta gövdeyi bitireceklerini ve barajın su tutmaya başlamış olacağını, ondan sonraki bir yıl içinde, 6 Şubat 2013'de elektrik ve sulama aşaması sözünü aldıklarını bildirdi.  -''ÖYLE BİR COĞRAFYADA YAŞIYORUZ Kİ...''- Temel atma töreninin ardından Halep'te Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile görüştüğünü hatırlatan Erdoğan, bölgesel konuları tüm boyutlarıyla masaya yatırdıklarını, görüş alışverişinde bulunduklarını söyledi. Esad ile birçok konuda fikir birliği içinde olduklarını görmekten memnuniyet duyduğunu ifade eden Erdoğan, görüşmenin ana gündem maddelerinden birini, Mısır ve Tunus'taki olayların oluşturduğunu bildirdi. ''Öyle bir coğrafyada yaşıyoruz ki bölgede meydana gelen her bir olay, doğrudan ya da dolaylı olarak bölgenin tamamını etkiliyor'' diyen Erdoğan, binlerce yıl bir arada yaşamış, kültürleri, gelenekleri inançları bir olan bölge halklarından birinin başı ağrısa, birinin burnu kanasa bunun diğer ülke ve halklarda hissedildiğine işaret etti. Filistin'in bunun en somut ve en acı örneği olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuştu: ''Hiç kimse Filistin meselesine iç mesele olarak bakma lüksüne sahip değil. Filistin, tüm bu coğrafyanın yüreğinde kanayan bir yaradır. Filistin'de bir halka yönelik baskı, sindirme, zulüm ve insanlık dışı muamele, her an, her saniye bütün coğrafyada hissedilmiş, Filistin meselesi Filistinlilerin meselesi olmaktan çıkmıştır, bir insanlık meselesi haline dönüşmüştür. Açıkçası Filistin meselesi insani boyutuyla bütün Ortadoğu'da siyasi ve ekonomik her denklemin merkezinde, parantezinde yer almaktadır. Filistin meselesi nasıl bir iç mesele değilse, nasıl insanlığın, nasıl her birimizin ortak meselesiyse aynı şekilde tüm bu bölgede halkların arzuları, talepleri, beklentileri, insanca yaşam haykırışları da hepimizin ortak meselesidir. Biz meseleye ilkesel bakıyoruz. Biz meseleye insanlık merceğinden, kardeşlik zaviyesinden, dostluk, komşuluk penceresinden bakıyoruz. Kalp gözümüzle bakıyoruz. Biz ne kimsenin içişlerine karışmak isteriz ne durumdan vazife çıkarırız ne de kendi kendimize gelin güvey oluruz. Biz istiyoruz ki bölgemizde huzur, barış, istikrar, güven, refah olsun. Ortadoğu savaşlardan, çatışmalardan, iç karışıklıklardan, istikrarsızlıktan, halkın sesine kulak vermeyen anlayıştan çok çekti. Ortadoğu'daki halklar da her şeyin en iyisine, en güzeline layıktır. Ortadoğu'daki milletlerin de iradeleri muteberdir, kıymetlidir.''  -''MISIR'A GÖNÜL BAĞLARIMIZI UZATTIK''- Mısır'da gelişmeler olurken, bir açık hava hapishanesinde yaşayan Gazze ve Hamas'ın bütün zor şartlara rağmen Mısır'daki kardeşlerine ekmek ve su ulaştırdığına dikkati çeken Erdoğan, bunun çok önemli olduğunu vurguladı. Kendileriyle iletişimin olmadığı bir zeminde Gazzeli Hamas'ın bunu yaptığını, bu bağın çok önemli olduğunu söyleyen Erdoğan, ''Biz siyaseten, ekonomiden, çıkar kaygısından tamamen azade olarak Mısır'a ve Mısır halkına tamamen kardeşlik hukuku içinde gönül bağlarımızı uzattık, uzatıyoruz'' dedi.  Erdoğan, halka rağmen, halka karşı hiçbir iktidarın ayakta kalamayacağını belirterek, iktidarların görevinin halkın sesine, haykırışına, taleplerine kulak vermek, gönlünü ve gözünü açmak olduğunu ifade etti. Bu süreçte ABD Başkanı Barack Obama ile 6 gün içinde 2 görüşmesi olduğunu hatırlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Burada tekrar tekrar ifade etmekte fayda görüyorum; Mısır'da uluslararası gözlemcilerin denetiminde düzenlenecek serbest ve adil seçimler yoluyla evrensel, demokratik ilkelere uygun yeni bir hükümete düzenli geçiş sağlanmalıdır. Geçiş süreci derhal başlamalı ve kısa olmalıdır. Geçici hükümet ittifakla belirlenmeli ve tüm taraflar açısından kabul edilebilir ve muteber olmalıdır. Mevcut gösteriler sırasında şiddete başvuranlar, adalete sevk edilmelidir. Geçiş sürecinin bir yol haritası ve takvimi olmalıdır. Geçiş sürecinde evrensel ilkelerle uyumlu yeni bir seçim yasası benimsenmelidir. Mısır'ın geleceği, sadece Mısırlılar tarafından sahiplenip yönlendirilebilir. Ama oylama yapıldıktan sonra da haftalarca, aylarca bir seçim neticesi açıklanmamalı. Tam aksine 24 saat, bilemediniz 1 hafta içinde seçim neticelendirilmelidir. Mısır'da yaşanabilecek açlık gibi insani sıkıntıların, ekonomik sorunların halka ciddi bir dram yaşatmaması için bir donörler konferansı toplanmalıdır. Mısır'ın geleceği adına, bölgemizin huzur ve istikrarı adına acilen bu adımlar atılmalıdır.'' -''MİLLET EN GÜZEL MESAJI VERDİ''- Mısır konusunu iç siyasette malzeme olarak kullanma gayretlerinin son derece çarpık şekilde devam ettiğini ifade eden Erdoğan, ''Adeta elma ile armudu birbirine karıştıranlar var. Mısır'daki olaylardan asıl ders alması, asıl ders çıkarması gerekenler her zaman olduğu gibi almaza yatıyorlar, anlamazdan geliyorlar. On yıllardır bu ülkede statükoyu, vesayeti, elitizmi savunanlar, millete 'göbeğini kaşıyan adam, bidon kafalı, yüzde 60'ı aptal diyenler' aynaya eğer bakarlarsa orada kendi mübarek yüzlerini görür'' diye konuştu. Erdoğan, milletin, ''1950, 3 Kasım 2002 seçimleri ve özellikle de 12 Eylül 2010'da statükoya, vesayetçi anlayışa, seçkinlere, kendisini tahkir edenlere en güzel cevabı, en güzel mesajı verdiğini'' belirterek, şöyle dedi: ''Bu mesajı almayanların, almamakta direnenlerin, en azından uluslararası denklemde nereye tekabül ettiklerini, hangi isimlerle yan yana anıldıklarını artık görmelerini temenni ediyoruz. Türkiye'de halkın değerlerini, halkın iradesini küçümseyenler her zaman darbe şakşakçılığı yapmışlar, vesayetçi anlayışları savunmuşlardır. İşte anamuhalefet partisinin içine düştüğü durum... Anamuhalefet partisi geçmişinden bugüne darbe şakşakçılığından vazgeçmedi, ne yazık ki bugün de vazgeçmiyor.'' -TÜRİYE GEÇMİŞİ İLE YÜZLEŞİYOR Erdoğan, ileri demokrasi için mücadele eden, vesayetçi anlayışları ortadan kaldıran, milletin demokratik iradesini yönetime hakim kılmaya çalışan bir iktidar olduklarını söyledi. Otoriter rejimlere karşı oldukları gibi, vesayetçi anlayışlara da karşı olduklarını belirten Erdoğan, ''Şimdi birileri kalkmış, Ortadoğu'da demokrasinin olamayacağını, İslamla demokrasinin bir araya getirilemeyeceğini, demokrasi gelirse kaos çıkacağını, radikalizmin artacağını söylüyor. Demokrasi havarisi geçinen ülkelerin, konu Ortadoğu olunca demokrasi yerine vesayetçi anlayışlardan medet umması, demokrasiyi bölge halkına çok görmesi üzüntü verici bir durumdur'' dedi. Başbakan Erdoğan, demokratik düzenlerde aşırı, radikal, hoşgörüsüz anlayışların iktidara gelemeyeceklerini, gelseler de iktidarda kalamayacaklarını ifade ederek, ''Radikalizm bahanesiyle korkulara hitap edip, demokrasinin önünü kesmek ilkesizlik, tutarsızlık, samimiyetsizlik olur. Bölgede belli bir ülkenin çıkarına ters, menfaatine aykırı diye bölge halklarının iradelerini hiçe saymak, demokrasinin gelişmesine engel olmak vicdansızlık, sorumsuzluk olur'' diye konuştu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün halkların iradelerine vurgu yapmayan batılı ülkelerin yarın büyük bir inandırıcılık sorunu yaşayacaklarını, Ortadoğu halklarının hafızasına kötü bir kayıt düşmüş olacaklarını söyledi. -''CUMARTESİ ANNELERİNİ'' KABUL- Başbakan Erdoğan, geçen hafta sonu İstanbul'da, kamuoyunda ''Cumartesi Anneleri'' olarak bilinen, kaybolan çocuklarını arayan annelerden 12'sini kabul ettiğini ve dinlediğini anımsattı. Milli birlik ve kardeşlik projesi sürecinde ''anneliğin siyaseti, ideolojisi yoktur'' lafını çok sık tekrarladığını belirten Erdoğan, şunları kaydetti: ''Biz bu sürece, anneler ağlamasın diye başladık. Tamamen insani hassasiyetlerle yüreğimizi, insanlarımızın dertlerine, sorunlarına açtık. Orada 103 yaşına ulaşmış Berfo ana vardı. Bizimle hikayesini paylaştı. Kendisini dinlediğinizde, anneliğin siyaseti ve ideolojisinin olmadığını bir kez daha gördük. Bir gece evinize geliyorlar, gözlerinizin önünde oğlunuzu alıyorlar ve götürüyorlar. Tam 31 yıldır evladınızdan bir haber alamıyorsunuz. (Oğlumu götürürlerken son kez, 'Cemil' dedim, o da bana 'anne' diye seslendi. Son duyduğum sözler bunlar.) Berfo ana, '31 yıldır kapımı kilitlemiyorum' diyor. 'Belki bir gün çıkar gelir, gelirse kapıyı kilitli bulmasın diye hep açık tutuyorum' diyor. Ne yazık ki bu ülke bu acıları yaşadı. Suçlu da olabilir, suçluysa karşılığını bulur. 'Hiç olmazsa derim ki oğlum ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum, veya şöyle, böyle oldu.' Hatta daha ileri gidiyorlar, 'öldü, hiç olmazsa mezarına gidelim, bir çiçek koyalım...' Faili meçhullerin, katillerin bulunmamasının ne büyük bir acı olduğunu biliyoruz ama evladının kemiklerini dahi bulamayan, oğullarının mezarlarını bulmaya dahi razı olan acılı anneler var bu ülkede.  8 yıldır işte biz, bu analar için, bu analar adına çetelerle mücadele ediyoruz. Bu anneler için, milli birlik ve kardeşlik projesi diyoruz. Ama bunun istismar edilmesini doğru bulmuyoruz. Asıl olan bu. Her ne sebeple olursa olsun, ülkemizdeki hiç bir anne evladı için gözyaşı dökmesin, evladının yolunu kaygıyla beklemesin diye hukuksuzluğa karşı mücadele ediyoruz. Biz birilerinin yaptığı gibi acı ve kan üzerinden, şehitler üzerinden, annelerin gözyaşı üzerinden siyaset yapmıyoruz, yapılmasını da istemiyoruz. Tam tersine Türkiye bir daha bu acıları yaşamasın, gözyaşı dursun diye siyaset yapıyoruz. Mücadeleyi 8 yıldır tek başımıza yapıyoruz. Biz çetelerle mücadele ederken birileri çetelere avukatlık yaptı ve yapmaya devam ediyor. Biz demokrasi, hukukun üstünlüğü, 12 Eylül müdahalesi ile yüzleşmek için 12 Eylül'de evet derken, birileri buna hayır dedi ve hayır demeye devam ediyor. Bu dönemde işlenen cinayetlerin faillerini rekor bir sürede bulduk ve adalete teslim ettik. Bizden önce işlenmiş cinayetlerin aydınlatılması için de samimi gayret içinde olduk. Bugün gizli tertipler tek tek açığa çıkartılıyorsa, Türkiye geçmişi ile cesur bir şekilde yüzleşiyorsa, bu bizim ve bu grubun eseridir. Eğer statüko, attığımız her adımda önümüze bir duvar gibi dikilmeseydi, hukuk zorlanarak üzerimize gelinmeseydi, birileri demokrasinin yanında saf tutmak yerine çetelere avukatlık yapmasaydı, inanın Türkiye bugün çok farklı bir yerde olurdu.'' -''2004'TE FAİLİ MEÇHULÜN OLDUĞUNU O GÜN ÖĞRENDİM''- Başbakan Erdoğan, önlerine çıkartılan engellere hiç aldırmadıklarını ve yollarına kararlılıkla, cesaretle devam edeceklerini ifade ederek, Türkiye'nin yakın tarihindeki karanlık noktaları aydınlatmak, gönülleri huzura kavuşturmak, annelerin ve babaların gözyaşlarını dindirmek için samimiyetle çalışmaya, mücadeleye devam edeceklerini bildirdi. Evladını yitiren ve yolunu gözleyen annelere bir kez daha sabır dileyen Erdoğan, ''O annelerin yüreği bizim yüreğimizi ve yolumuzu aydınlatmaya yeter'' dedi.  Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti: ''(İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a bakarak) Bunlardan bir tanesi 2004'te olmuş bir hadisedir. Dönemimizde faili meçhul yok diye bildim. Bunu, zaman zaman gerek Abdülkadir beyin gerekse sizin döneminizde paylaştım. Var mı yok mu diye? 2004'te böyle bir faili meçhulün olduğunu o gün orada öğrendim. Evladının İstanbul Teknik Üniversitesinde okurken, bir gidişle gittiğini ve İğneada'da kaybolduğunu, ondan sonra sadece ıslak fanile ve şortunun kendisine ulaştırıldığını... Orada farklı farklı şeylerin kendisine söylendiğini, bunların inandırıcı yanı olmadığını... Ben de ona inanıyorum doğru söylüyor. Bunlar yapıldı ama şimdi bunların aşılması gerekiyor ve bunların üzerine şiddetle gidip, 2004-2011, 7 yıl... Bu 7 yılı ayrıca hesaba çekmemiz lazım. Nedir, ne değildir? Bunun üzerine ayrıca gitmemiz lazım. Annesi ile tekrar tekrar görüşmemiz lazım. Şu anda Ergenekon'da ismi geçen bazı isimlerle bağlantılarının olduğu söyleniyor. Aldığımız raporların üzerine gideceğiz. Netice almaya gayret edeceğiz.'' -ERZURUM'DAKİ DÜNYA ÜNİVERSİTE KIŞ OYUNLARI- Başbakan Erdoğan, Erzurum'da 27 Ocakta başlayan 25. Dünya Üniversite Kış Oyunlarının önceki gece muhteşem bir törenle sona erdiğini hatırlattı. Erzurum'un sesinin dünyaya duyurulduğunu ifade eden Erdoğan, bu başarılı organizasyonu gerçekleştirdiği için spordan sorumlu devlet bakanına, gençlik ve spor genel müdürlüğüne, ulusal komiteye, katkı veren tüm kurum ve kuruluşlara, sanatçılara şükranlarını sundu. Erzurum halkına ve gönüllülere ayrıca teşekkür eden Başbakan Erdoğan, ''Bizi tatmin edecek bir başarı elde edemedik ama bu spor dalında ilk adımdı. İnşallah bunun gerisi gelecek'' dedi.  Erdoğan, Erzurum'a kazandırdıkları yatırımın 650 milyon lira olduğunu, yapılan tesislerin bundan sonra tüm sporcuların hizmetinde olacağını bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 10 yıllık polislerin askerlik hizmetini yapmış sayılmalarına ilişkin kanunun kabul edildiğini ifade ederek, bu kanunun, emniyet teşkilatının özellikle psikolojik noktada güçlenmesine de katkı sağlayacağını bildirdi.     -POLİS AİLELERİNDEN ERDOĞAN'A TEŞEKKÜR- Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'e gelişinde bir grup polis ailesi tarafından karşılandı. Polislerin askerlik hizmetiyle ilgili düzenlemeyi içeren yasa dolayısıyla Erdoğan'a teşekkür eden aileler, hatıra fotoğrafı çektirdi.  Başbakan Erdoğan da grupta bulunan çocuklarla bir süre sohbet etti ve onlara oyuncak hediye etti.