-"HAPSE ATMAZSANIZ NAMERTSİNİZ" TBMM (A.A) - 05.04.2011 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin demokrasi açısından geldiği noktanın ''basılmamış kitabın imhası'' olduğunu; ancak kitabın teknoloji sayesinde on binlerce kişiye ulaştığını belirterek, ''On binlerce kişi bu kitabı okudu. Buyurun yasaklayın. On binlerce kişiyi hapse mi atacaksınız? Atmazsanız namertsiniz'' dedi. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Konuşmasına, ''CHP öneri getiriyor, üretiyor. CHP, projeleri olan tek siyasal parti. CHP, projelerini halka anlatan tek siyasal parti. CHP, halkın sorunlarına kilitlenerek nasıl çözeceğini anlatan tek siyasal parti'' diyerek başlayan Kılıçdaroğlu, projelerini açıklarken toplumun hiçbir kesimini ötekileştirmediklerini, kimseye ''bunlar bizi destekler, desteklemez'' diye bakmadıklarını söyledi. Sorunlara çözüm üretirken konunun taraflarıyla olabildiğince görüştüklerini aktaran Kılıçdaroğlu, ''Akıl akıldan üstündür mantığını kendilerine şiar edindiklerini, ortak aklı egemen kılmaya çalıştıklarını, bu nedenle de projelerinin ses getirdiğini'' belirtti. Kılıçdaroğlu, toplumda ''CHP söylüyorsa doğruları söylüyordur'' kanaatinin oluştuğunu da kaydetti. Macaristan Büyükelçisi'nin daveti üzerine geçen hafta AB üyesi ülkelerin büyükelçileriyle bir araya geldiğini ve yaklaşık 1,5 saat süren görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu: ''Gördüğüm tablo şu: Türkiye'de demokrasi ve özgürlüklerdeki kısıtlamalar sadece bizim sorunumuz olmanın ötesine taşmış. AB'nin değerli büyükelçileri de aynı kaygıları taşıyorlar. Onlara bir sözü söylediğimde, (bu ülkenin başbakanı 'biz yargının işine karışmıyoruz, onlar da bizim işimize karışmasınlar' diye bir söylemi dile getirdi) dediğimde bütün büyükelçilerin yüzlerinde alaycı bir ifade gördüm. Nasıl olur da bu çağda, bu dönemde 21. yüzyılda, Anayasa'sında (idarenin her türlü iş ve eylemi yargının denetimine tabidir) hükmünün olduğu bir ülkede bir başbakan, (AB giriş süreci için çaba harcıyorum) diyen bir başbakan (yargı bizim işimize karışmasın) der? Bu çağdaşı anlayışı onlar biraz garipseyerek, biraz üzülerek biraz da (acaba bu doğru mudur?) diyerek... (Evet doğrudur) dedik. Üzülerek söylüyoruz ama maalesef doğrudur. Bu kişinin bu ülkeyi yönettiğini onlar da biliyorlar. O nedenledir ki demokrasi ve özgürlük söylemleri önümüzdeki dönemde toplumda daha büyük yankılar bulacaktır diye düşünüyorum.'' CHP heyetinin ABD'ye bir ziyaret gerçekleştirdiğini ve önemli temaslarda bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, benzer kaygılarla bu ziyarette de karşılaştıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Türkiye özgürlükler açısından, demokrasi açısından ileriye değil, geriye giden bir ülkedir. Artık dünyanın büyük merkezleri Türkiye'yi daha güzel bir mercek altına alıyor. İktidarı da bir mercek altına alıyor'' diye konuştu. -''KENDİLERİNİ ANLATMAK İSTİYORLAR AMA YEMEZLER''- İktidarın geçmişte diğer ülkelere reformların önündeki engel olarak CHP'yi gösterdiklerini kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Şimdi bir gerçek çıktı ortaya. AKP'nin iki yüzü oradaki yüzüyle, Türkiye'deki yüzü. Batıya dönük maskesini indirdik. Gerçek yüzü görüldü. Artık herkes görüyor. Söylemi ile eylemi taban tabana zıt bir siyasal parti kimliğini artık bütün dünya biliyor. Şimdi araya bir sürü adam koymuşlar yine gidiyorlar oraya. Kendilerini anlatmak istiyorlar ama yemezler. Öyle kolay kolay anlatamazlar. Biz belgeyle dokümanla, projelerimizle gidiyoruz oraya'' ifadelerini kullandı. AB ülkeleri ve ABD'de karşılaştıkları Türkiye'ye ilişkin kaygıları kendilerinin de paylaştığını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Tabi onlar şunu da anlayamıyorlar: Basılmamış bir kitap taslağının peşine savcı, yargıç, polis hep beraber düşüyorlar. (Basılmamış bir kitap için nasıl imha kararı alınır) diye soruyorlar bize. Dedik bunun yanıtını biz veremeyiz. Sizin muhatabınız başka şeyler. Sizin taşıdığınız kaygıları aynen biz de taşıyoruz. Onlara bir sorun bakalım. (Efendim savcıları değiştirdiler...)' Ne fark eder? Savcı iddia makamı, yargıç yerinde oturuyor. Asıl ona sen bu kararı neye göre verdin diye sormak lazım. Demokrasi açısından geldiğimiz nokta budur, basılmamış kitabın imhası...'' Basılmadan toplanan kitap taslağının bilimin, teknolojinin sayesinde on binlerce insan tarafından okunduğunu da kaydeden Kılıçdaroğlu, ''On binlerce kişi bu kitabı okudu. Buyurun yasaklayın. On binlerce kişiyi hapse mi atacaksınız? Atmazsanız namertsiniz'' diye konuştu. -''ÇOCUKLARINIZA NASIL BİR MİRAS BIRAKTIĞINIZI FARKINDA MISINIZ?'' Basılmamış kitabın imhasına karar veren yargıçlara seslenmek istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Çocuklarınıza nasıl bir miras bıraktığınızı farkında mısınız?'' diye sordu. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Sizin çocuklarınız, sizin torunlarınız ileride okula giderken (Benim babam yargıçlık yaparken henüz taslak halindeki bir kitabın imhasına karar verdi) diye övünecek mi sanıyorsunuz? Bu utancı çocuklarınıza ve torunlarınıza miras bırakmaktan utanmıyor musunuz? Bir yargıç çocuklarına ben özgürlük için, demokrasi için, hukukun üstünlüğü için neler yaptım diye övünür. Tarihin tozlu sayfaları o eski baskıcı zihniyeti yansıtan, siyasal iktidarın sopası haline gelen yargıçların mezarlığıyla doludur. Eğer böyle bir mirası övünülecek bir miras olarak algılıyorsanız sizin çağınız 21. yüzyıl değil. Avrupa'nın engizisyon mahkemelerinde görev alabilirsiniz.'' -''SİYASİ OTORİTENİN EMRİNDE MAHKEME OLMAZ''- Bütün yargıçların aynı olmadığını, hukukun üstünlüğü için çalışan, vicdanının sesini duyan yargıçların da olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, bunlardan birinin de ''Ergenekon'' soruşturması kapsamında tutuklu bulunan eski emniyet müdürü ve ''Haliç'te Yaşayan Simonlar'' kitabının yazarı Hanefi Avcı'nın davasına bakan yargıçlardan biri olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti: ''Birisi bir kitap yazıyor, her şey güllük gülistanlık ve o kitabı yazdıktan sonra devlet bütün kurumlarıyla üzerine yükleniyor, hapse atılıyor (Haliç'te Yaşayan Simonlar) kitabını yazan Hanefi Avcı. İki davadan tutuklama kararı veriliyor. Yargıç diyor ki (Bu davadan tutukluluğunu kaldırsak yine hapiste kalacak. Dolayısıyla delilleri karatma durumu yok ki.) (Hayır) diyor diğer iki yargıç, (içeride kalması lazım.) Ve bu yargıcın muhalefet şerhindeki şu cümleyi dikkatinize sunmak istiyorum, (Savcılıkta 100'den fazla klasör olduğu halde bize sadece 16 klasör gönderildi. Belki başka bilgiler de var ama bunu bilmiyoruz.) Diğer iki yargıca soru şu: Bilmediğiniz delillerle ilgili nasıl karar veriyorsunuz? Bu yargıç (neden bize gönderilmedi) diye soruyor. Ve yine soruyor, (Sağlıklı bir inceleme yapılabilmesi için soruşturma dosyasının tüm eklerinin gönderilmesi gerekir.) Bunlar istenmiştir ama cevap verilmemiştir, ekler gönderilmemiştir. Sizden ne istiyorlar? Tutukluluğunun devamına karar verin. İnsanda biraz vicdan olur, hukukun h'si olur. Hatta h'nin de bir çizgisi olur. Nasıl olur da siz delillerini, dosyasını görmeden, içeriğini bilmeden bu kararı verebiliyorsunuz. Çocuklarınıza neyi miras bıraktığınızı farkında mısınız? Arkadaşlarımdan rica ettim bu muhalefet şerhini İngilizceye çevirsinler bizim internet sitesine koysunlar. Yanına da arkadaşlarım uygun görürlerse hukukun üstünlüğüne inanan Recep Tayyip Erdoğan'ın fotoğrafını. Bu sadece yargıçların ayıbı değil. Bu artık hukukun, adaletin ayıbına dönüşmüştür. 21. yüzyılın Türkiye'sinde bir hukuk katliamı yaşanmaktadır. Ne eliyle? Özel yetkili mahkemeler eliyle. Eskiden bunun adı DGM'ydi. Bu mahkemeyi Kenan Evren ve arkadaşları kurmuştu. Özel yetkili mahkemeleri kim yaptı? Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşları. İkisinin arasında fark yok, aynı anlayış var. Siyasi otoritenin emrinde mahkeme olmaz. Bir mahkemeyi siyasi otoritenin emrine veriyorsanız, orada hukuk olmaz. Zaten orada hukuk yok. Olmayan hukuk, hukuk kılıfı içinde götürülüyor.''