"İZMİR KİMİN GAVUR OLDUĞUNU GÖSTERECEK" İZMİR (A.A)

-"İZMİR KİMİN GAVUR OLDUĞUNU GÖSTERECEK" İZMİR (A.A) - 24.04.2011 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ''AKP'nin küstahça kara çalmaya cüret ederek gavur sıfatını reva gördüğü İzmir, inşallah 12 Haziran'da kimin gavur, kimin Türk olduğunu açıkça gösterecektir'' dedi. Bahçeli, partisinin İzmir milletvekili adaylarının tanıtımı amacıyla Halkapınar Spor Salonu'nda düzenlenen toplantıda konuştu. Konuşmasına İzmir'in ilçelerini sayarak ve MHP'yi tek başına iktidar yapmak, cumhuriyeti korumak, yapay çatışmaları önlemek ve İzmir'in kurtuluşunu sahiplenmek için İzmirlinin ses vermesini istediklerini belirterek başlayan Bahçeli, ''Dün kutlu ecdadımız işgalcileri Ege'nin derinliklerine nasıl gönderdiyse, inanıyorum ki biz de AKP zihniyetini 12 Haziran'da sandıkta aynı şekilde gömeceğiz'' dedi. 9 yıllık AK Parti iktidarında milletin ağır ekonomik ve sosyal sorunlarla karşı karşıya kaldığını, ''kriz, kargaşa, kaos, kavga, korku, kutuplaşma ve karanlıklardan oluşan 7 K'nın her yanı sardığını'', bu dönemde yalan ve riyakarlıkta sınır tanınmadığını, istismar edilmedik değerin bırakılmadığını ileri süren Bahçeli, 49 gün sonra yapılacak genel seçimin ülke tarihi bir dönüm noktası olduğunu söyledi. AK Parti'nin tek başına iktidar gücüyle yılları israf ettiğini, Türkiye'yi etnik kimliklere böldüğünü, bin yıllık kardeşliğin ağır hasar aldığını, bu iktidar döneminde masumlarla katillerin karıştığını, siyasetin kirletildiğini, ahlaki çözülme, kültürel kirlenmenin dayanılmaz noktaya ulaştığını iddia etti. Bahçeli, şöyle devam etti: ''AKP iktidarının dışarıda yarattığı sanal ve yapay kahramanlık, içteki sorunları örtemeyecek seviyeye gelmiştir. Dış politika da iflas etmiş, küresel güçlere elleri önünde baş eğmiş, taşeron olmuşlardır. 'Dikleşmeden dik durduk' diyerek, tavizin denklemini kurmuş, 'Sözü dinlenen ülke olduk' sözleriyle de kendini avutmuş, milleti kandırmıştır. Ülkemizin haysiyetinin, itibarının ve tarihi gücünün ayaklar altına alınmasına müsaade etmiştir. Önce efelenen, ardından hemen sinen bu iktidardan başkası olmamıştır. Yabancı dost ve işbirlikçilerine sevimli görünmeye çalışırken, diğer tarafta Kıbrıs Türklüğüne hakaret etmiş, Kerkük, Musul'u ve Telafer'i aklına bile getirmemiştir. Milli tezlerimiz, iddialarımız ve hedeflerimiz bir avuç Batı taşeronu tarafından zarara uğratılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin hükümetinin millet ve devlet hayatının bekası uğruna, küresel anlamda alkışlayacağımız bir duruşu olmamıştır. Okyanus ötesinin ve AB'nin politikalarını savunan bu hükümet etme anlayışının, artık duvara tosladığı açık ve ortadadır. Bu iktidarın artık Türkiye'nin hayrına yapacağı bir şey yoktur. AKP zaman kaybıdır, israftır, ziyandır, tükeniştir. AKP'nin küstahça kara çalmaya cüret ederek gavur sıfatını reva gördüğü İzmir, inşallah 12 Haziran'da kimin gavur, kimin Türk olduğunu açıkça gösterecektir. İzmir ses verecek, AKP'yi denize dökecektir. İzmir ses verecek, AKP'yi silecek, felç edecektir. Buna inanıyor ve bunu yapacak olan İzmirli kardeşlerimle iftihar ediyorum.'' -YSK'NIN BAĞIMSIZ ADAYLARLA İLGİLİ KARARI- MHP Genel Başkanı Bahçeli, YSK'nın bağımsız adayların adaylıklarını reddetmesi ve sonrasında yaşanan olaylarda da Türkiye'nin bir dehşet ve şiddet sarmalına sokulduğunu, bankaların yakıldığını, belediye iş makineleriyle polisin üzerine saldırıldığını, terör maşalarının kinlerini kustuğunu, hukuki içeriği olan bir konunun, birden ülke güvenliğini ve vatandaşların emniyetini tehdit eden bir hüviyete büründüğünü söyledi. Gazete ve televizyonlarda, ''mayınlı demokrasiyi savunanların, siyasi bölücüleri desteklemenin, demokrasiye sahip çıkmak anlamına geldiğini'' iddia edildiğini savunan Bahçeli, şöyle devam etti: ''PKK taleplerine duyarsız kalmayan, AKP ile aynı kaptan yiyen CHP ise meclisi olağanüstü toplantıya çağırmıştır. Meclis Başkanı kararın gözden geçirilmesini istemiş, Cumhurbaşkanı herkesi yapıcı olmaya, sorunun aşılması için hukuki ve siyasi çaba vermeye davet etmiştir. Bunlar hepimizin gözü önünde cereyan eden beyanlardır. YSK'nın 17 Nisan'da seçilme yeterliliğine haiz olmadığını belirlediği siyasi bölücülerin, yapılan itirazlar neticesi 21 Nisan'da aday olmalarının önü açılmış ve kararlaştırılmıştır. Şimdi vatandaş olarak şu soruları sorma hakkımızdır. Türkiye'nin 3 günlük dönemde muhatap olduğu öfke ve zararın hesabını kimler, nasıl verecektir? Madem seçilmeye engel mahkumiyetlerin olduğu baştan bellidir ve memnu hakların iadesi gereklidir, o halde buna YSK tarafından neden gerekli ikazlar yapılmamıştır? 3 günlük süre zarfında kimler, hangi vasıtalarla YSK'yı etkilemeye, kararını değiştirmeye zorlamıştır? Cumhurbaşkanının YSK nezdindeki girişimlerini ve 'Belgeler tamamlandığında göre bir problem olmaması gerek' sözlerini nasıl anlamak ve ne şekilde yorumlamak gerekecektir? Dört bir koldan PKK'yı meclise sokmaya, hukuku sefil bir hale getirmeye kimin ne hakkı ve haddi vardır?'' Bahçeli, bu gelişmenin bundan sonra şiddet yoluyla hangi kararların değişebileceğini, bunun nerede duracağının hesap etmenin mümkün olmadığını belirterek, yaşanan süreçte iktidarın teröre teslim olduğunu, şantajlara boyun eğdiğini ve ''PKK'nın meclise girmesi için inisiyatif aldığını'' ileri sürdü. Konuşmasında AK Parti iktidarını eleştiren Bahçeli, üstünlerin hukukunu ortadan kaldıracağını söyleyen hükümetin, kendi hukukunu tesis ettiğini, bunun bir bölünme hukuku olduğunu ileri sürdü. Bahçeli şöyle konuştu: ''Bu İmralı ve Kandil hukukudur. Yeni Türkiye'nin siyasal yapısında bir AKP vardır, bir de PKK'nın siyasi uzantıları yer almaktadır. Bu projenin içinde Türk yoktur, Türk milleti dağılmış haldedir. Bunun için bölücülerin mecliste olması gerekmektedir. Caniler herşeyi göze almışlar. Şerefsiz eller, Türk bayrağına musallat olmuşlar, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün büstlerini harap etmişlerdir. Bayrağın hakarete uğraması, yerlerde çiğnenmesi ve yırtılıp atılması, PKK'yı meclise taşımaya çalışanlar için ne ifade etmektedir? Vatan, milli kimlik, millet, namus ve cumhuriyetten bunlar ne anlamaktadır? Bölücülerin başvuru belgelerini yakından takip eden Cumhurbaşkanı, milletimizin itibarıyla, milli değerlerimizle neden bu kadar ilgilenmemektedir? Büyük Ortaoğu Projesi Eşbaşkanı ise kendisinden beklenildiği gibi gelişmelere sessiz, tepkisiz ve seyirci kalmıştır. Ancak sıra Milliyetçi Hareket Partisi'ne ve Türk milliyetçilerine geldiğinde, Başbakan'ın hakaretleri, küfürleri ve kötü sözleri peş peşe sıralanmaktadır. Hıyanet mensupları ne yaparsa yapsın, ne derse desin sesini çıkarmayan Başbakan, Milliyetçi Hareket'e karşı her fırsatta düşmanlık yapmaktadır. Zehirli dilini sürekli çıkarmaktadır.''