"KADINA VE ÇOCUĞA ŞİDDET GÜNDEMİMİZDE" BURSA (A.A)

-"KADINA VE ÇOCUĞA ŞİDDET GÜNDEMİMİZDE" BURSA (A.A) - 25.04.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Kadına şiddet, çocuğa şiddet önümüzdeki en önemli gündem maddelerinden birisi. Çünkü son günlerde, son haftalarda televizyon ekranlarında veya gazete sayfalarında çok üzücü, çok iğrenç, çok vahşice işlenmiş pek çok cinayetle karşılaşıyoruz'' dedi.  Bursa Gazeteciler Cemiyeti (BGC) Basın Kültür Sarayı'nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Arınç, 26 maddelik anayasa değişikliğinin bir maddesinin de kadın ve erkek eşitliği içinde kadına pozitif ayrımcılık yapılması konusu olduğunu söyledi.  Sadece kadınlara değil, özürlüler ve engelliler için, aynı zamanda şehit ve gazilerin dul ve yetimleri için de ayrı bir düzenleme geldiğini belirten Arınç, şöyle konuştu: ''Birkaç yıl önce de TBMM'de kadın erkek fırsat eşitliği diye bir komisyon kuruldu. Yani bu pozitif ayrımcılık varsa, eğer anayasa da bu anlamda değişmişse bunu hayata geçirmek veya kazandırmak için bir seri yasal düzenlemeler yapılması lazım. Tabii kadına şiddet, çocuğa şiddet önümüzdeki en önemli gündem maddelerinden birisi. Çünkü son günlerde, son haftalarda televizyon ekranlarında veya gazete sayfalarında çok üzücü, çok iğrenç, çok vahşice işlenmiş pek çok cinayetle karşılaşıyoruz. Kadına şiddetin akıl almaz boyutuyla karşı karşıyayız. Bunlar üzüntü veriyor. Tabii genelde şiddet eğilimi toplumda yaygınlaşmaya başladı. Yani kadına yönelen şiddetin belki farklı sebepleri vardır, ama bu biraz eğitimsizlikten kaynaklanan, iletişimsizlikten kaynaklanan belki başka faktörlerle de desteklenen bir olgu. Şiddet isteği ve şiddet arzusu toplumda belki 70 milyonluk nüfusa bakarak sayıca az diyebilirsiniz, ama bu kadarı bile fazla. Yani bunların da olmaması gerekiyor.'' Arınç, Kahramanmaraş'ta 4 çocuğun annelerinin ölümünden esinlenerek intihar etmiş olmalarını ise bu yaşına kadar ilk kez duyduğu bir olay olduğunu ifade ederek, bu olay nedeniyle tüylerinin diken diken olduğunu, bunu izah edemediğini dile getirdi.  -''BU NASIL BİR YAŞANTIDIR?''-  Herkesin annesinin, kardeşinin öldüğünü, kendisinin de 17 yaşındaki evladının öldüğünü hatırlatan Arınç, şöyle devam etti:  ''Yani bunlar karşısında toplumla da hiçbir irtibatları olmadığı söyleniyor şimdi. Yani şu yaşa gelmişler, ama birilerine selam bile vermemişler. Bu nasıl bir yaşantıdır, bu nasıl bir toplumdan kopuştur, bu nasıl 20-25 yaşlarına gelmiş bir kısmı öyle çocukların intihar etme konusundaki kararlılığıdır? Yani bence bunları mutlaka araştırmamız lazım. Toplumda bu eğilimde insanlar varsa bu toplumun intiharı anlamına gelir. Bunu kabul edemeyiz. Bunlar, Türkiye'de artık uç örnekler olarak çoğalmaya başladı. Televizyon yayınları etkili mi değil mi? Yani bu tartışılabilir. İçki, uyuşturucu kullanımı etkili mi, değil mi? Bu tartışılabilir. Aile kavramı güçlü mü değil mi? Bölünmüş aileler mi yoksa umutsuz insanlar mı? Bu tartışılabilir. Bunlar pedagogların, sosyologların da sorunları. Türkiye, bu konuyu mutlaka ele alması lazım. Yani yarın endişesi içindeki insanların her şeyi yapabileceğini öngörebiliriz. Dolayısıyla sokaklar tehlike arz etmemeli. Sokaklar insanlar için korkulu bir hale gelmemeli. Kadınlar ilişki kurdukları insanlarla ister evlilik ister bir başka şekilde bu tür bir sonla karşılaşmamalı.'' -''BAZI DİZİLER, İNSANLARA SAHTE BİR HAYAT VAAT EDİYOR''-  Arınç, töre ve namus cinayetleriyle ilgili mecliste bir araştırma komisyonunun da bu alanda kurulduğunu, onların araştırmalarının da fevkalade önemli sonuçlar verdiğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle tamamladı: ''Türkiye'nin bazı bölgelerinde özellikle kadınlar ve genç kızlar arasında mesela Batman bunlardan bir örnektir. İntihar eğilimlerinin giderek artmış olması, bir kısmı çok enteresandır yani televizyon ekranlarındaki bazı diziler, insanlara sahte bir hayat vaat ediyor. Gösteriş içinde, elini her attığında her şeye kavuşabilen, çok pahalı takılar içinde, çok göz kamaştıran kıyafetler içinde, herkesin elini tutup da başka bir rüya alemine götürdüğü diziler, 'Niye benim hayatımda yok?', 'Niye ben bunlardan biri değilim?' düşüncesinin de etkili olduğu söylenebilir. Yani bütün bunlar toplumdaki şiddet ve tehlike ve korku eğiliminin arttığını gösteriyorsa; yani suç işleme meyili Türkiye'de artıyorsa; bizim hükümet olarak da toplum olarak da sivil toplum olarak da bir an evvel bu işi ele almamızı gerektiriyor. Hep beraber bunu yapacağız. Anayasanın, devletin hükümetlere yüklediği sorumluluklar var. Bunları mutlaka göreceğiz. Bu konuda belki eskisinden daha da iddialı olacağız. Çünkü buna ihtiyacımız var.''  -''AŞAMAYACAĞIMIZ HİÇBİR ENGEL YOK''- Toplantı sırasında bir genç soru yöneltmek isteyince BGC Başkanı Nuri Kolaylı, ''Ben sizi tanımıyorum. Siz gazeteci misiniz?'' diye sorarak müdahale etti. Adının Mehmet Can Ortaç (23) olduğu öğrenilen genç, basın mensubu olmadığını, bir vatandaş olarak toplantıya katıldığını söyledi. Kolaylı, bu toplantının vatandaşa açık olmadığını, gazetecilere açık bir toplantı olduğunu ifade edince Ortaç, bir vatandaş olarak konuşmak istediğini belirterek, esnafa olan desteklerinden dolayı şükranlarını dile getirmek istediğini belirtti. Ortaç, gazetecilerin sorusu üzerine ayakkabı tüccarı olduğunu söyledi. Başbakan Yardımcısı Arınç, çıkışta bir gazetecinin medya patronlarıyla ilgili sorusuna, Yunus Emre'nin ''Dağ ne kadar yüksek olursa yol üstünden aşar'' dizelerini hatırlatarak, ''Bizim aşamayacağımız hiçbir engel yok'' yanıtını verdi.