"Kendi statükosuna aşık olanların en çok korktuğu şey sanattır" İSTANBUL (A.A)

-"Kendi statükosuna aşık olanların en çok korktuğu şey sanattır" İSTANBUL (A.A) - 04.02.2012 - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sanatı küçümseyen ve aşağılayan, ucube bir bakış açısının Türkiye için büyük bir talihsizlik olduğunu savunarak, ''Açıkçası sanata olan saldırılar, insanlığa ve insanlığın ürettiği evrensel değerlere yöneliktir, insanlığın aydınlanmasına yöneliktir. Sonuçta eşitlik ve demokrasi düşüncesine yöneliktir'' dedi. Kılıçdaroğlu, kültür ve sanat dernekleri temsilcileriyle Conrad Otel'de bir araya geldi. Toplantının başında yaptığı konuşmada, tek tek tokalaştığı konuklarına ''sevgili dostlarımız'' diye hitap eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti: ''Sizler temsil ettiğiniz gruplar itibariyle çağdaşlığın birer simgesisiniz. Sanatı ve kültürü yücelttiğiniz ölçüde aslında Türkiye'yi, toplumu da yüceltmiş oluyorsunuz. Sanatçılar öteleri kurcalayan, ötelerden haber getiren öncülerdir. O yüzden sanatçılar sıra dışı insanlardır.  Kolay kolay anlaşılmayan ve tanımlanamayan bir sıra dışılıktır bu. Hiç şüphesiz bu aynı zamanda ciddi bir uyumsuzluktur. Sanatçıyı değerli ve vazgeçilmez kılan bu uyumsuzluk aynı zamanda onların başının belası olabiliyor zaman zaman. Çünkü sanatla insanı bir şekilde formatlayan, hedefleyen hukuk, din, ahlak ve siyasi otorite gibi disiplinlerin çatışması kaçınılmazdır. Diğer disiplinleri bir tarafa koyarsak ifade etmeliyim ki sanat ile siyasi otorite arasında ontolojik bir çatışma vardır. Siyasi otorite hem gücünden yararlanmak, hem de şerrinden korunmak amacıyla sanatı ve sanatçıyı kendi yedeğine almak ister. Sanat ise siyasi otoriteye boyun eğdiği anda ölür. İnsanlık tarihi bu çatışmanın bu hazin öyküleriyle doludur.'' Kılıçdaroğlu, ifade özgürlüğü ile sanat arasında olmazsa olmaz bir ilişkinin bulunduğunu vurgulayarak, ''İfade özgürlüğünün, hatta daha genel anlamda özgürlüklerin olmadığı bir toplumda sanat, hiç vücut bulmaz ya da sanatçı ağır bedeller ödemek durumunda kalır'' diye konuştu. Sanatçıların mesleklerini icra ederken birden fazla amacı gerçekleştirmek için yola çıkmış olabileceğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Tüm sanatçıların ortak bir amacı olmalıdır. Bu amaç da insanı özgürleştirmektir. İnsanın özgürleşme idealine katkı sunmak sanatçının, temel görevlerinden biri olmak durumundadır. Dünyanın bütün toplumlarındaki bütün özgürlük mücadelelerinde  sanatçıların ön saflarda yer almalarının temel nedeni de budur. Sanatçı için bu mücadele aynı zamanda bir var oluş nedenidir'' ifadelerini kullandı. -''Bizim sanatçılara ihtiyacımız var''- Kılıçdaroğlu, bir siyaset adamı olarak sanatçıların neyi nasıl yaptığına karışmadığını ve karışamayacağını, böyle bir yetkisinin olmadığını dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Sanatçıların bize ihtiyacı yok. Bizim onlara ihtiyacımız var. Onların onurlu duruşlarına, keskin sezgilerine, gerçeğin ve gerçekliğin özüne yönelmiş bakışlarına, yorumlarına her zamankinden  daha fazla ihtiyacımız var. Bu bağlamda açıkça ifade etmeliyim ki, sanatçının vicdanını tatmin etmeyen, sanatçının vicdanına ters gelen bir yönetim anlayışı eksiktir, ayıplıdır, kusurludur.  Demokrasi dediğimiz olgu, sanatçının kurulu düzene olan itirazlarının ürettiği bir rejimdir. Her dönemde ve her zaman için  statükoya karşı duruş sergilemek sanatçının yüksek insanlık ideallerini koruma içgüdüsünün gereğidir. Onun içindir ki muhalif olmayan bir sanatçının duruşundan ve tavrından söz edemeyiz. Sanatçı demek, muhalif insan demektir. İdeal olan ile mevcut durum arasındaki büyük mesafe var oldukça sanatçının bu misyonu asla değişmeyecektir. Sanatçı tercihini yönetimden yana değil, insandan ve özgürlükten yana koyan kişidir. Ben Decartes'in 'Düşünüyorum öyleyse varım' sözünün yanına çok daha yakışan, 'sanat yapıyorum o halde varım' veya 'sanat yapıyorum o halde insanım' yaklaşımı olduğunu düşünüyorum.''  Sanatın insanlık için taşıdığı önemin insanlığın var olması ya da yok olması arasındaki kritik fark kadar olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, ''(Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir) diyen Atatürk'ün bu varoluşsal farka dikkati çektiği çok açıktır. Sanatın önemini bu denli iyi anlayan büyük bir liderlikten sonra sanatı küçümseyen ve aşağılayan, ucube bir bakış açısı bu ülke için elbette büyük bir talihsizliktir. Açıkçası sanata olan saldırılar, insanlığa ve insanlığın ürettiği evrensel değerlere yöneliktir, insanlığın aydınlanmasına yöneliktir. Sonuçta eşitlik ve demokrasi düşüncesine yöneliktir'' ifadelerini kullandı. -''Sanatçıların parlamentodaki sesi olmaya kararlıyız''- Kılıçdaroğlu, sanatın devrimci ve statükonun karşısında olduğunu ifade ederek, şunları kaydetti: ''Kendi statükosuna aşık olanların, kendi statükosunu koruma peşinde olanların en çok korktuğu şey sanattır. Bu statükocuların bir karikatürden, bir resimden, bir filmden, hatta bir heykelden korkmalarının temel nedeni de budur. Çünkü o heykeller durdukları yerlerde bile iktidar sahibi diktatörleri rahatsız eder. Koltuklarında rahatça oturmak isteyen bütün diktatörler o ülkelerde kendi kontrolleri altında sanat kurumları, kendi kontrolleri ve iktidara muhtaç sanatçılar arzularlar. Çünkü bunlar en çok sanatçıların konuşmasından korkarlar. Gerçek sanatçıların seslendirdiği insanlığın temiz vicdanıdır. Bir ülkede sanatçısına baskı yapmanın farklı yollarını da çok iyi bilir bu diktatörler. Sanatçının sorunlarını göz ardı etmek bu baskıların bir yoludur. Onların ihtiyaçları için yasal düzenlemeleri yapmamak bir başka baskı aracıdır. Sanatçıyı bürokrasiye boğmak yine bu diktatörlerin bilinçli yöntemlerindendir.'' .  Bütün sanatçıların arkasında durmanın ve onların haklarını savunmanın boyunlarının borcu olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu,  ''Bizim sanatçılarımız her türlü baskıya karşın insanlığa ve topluma olan sorumluluklarını yerine getiriyorlar ve bu tavırlarını sürdürüyorlar. Biz onlarla onur ve gurur duyuyoruz. Sosyal demokrat siyasetçiler olarak görevimiz sanatçının sesinin özgürce çıkacağı bir ülke idealine sahip çıkmaktır. Sizin parlamentodaki sesiniz olmaya kararlıyız. Siz sorunlarınızı aştıkça toplum daha fazla özgürleşecektir. Sanatçı boyun eğmediği sürece gücünü kendi eserlerinden alır'' şeklinde konuştu.   Kılıçdaroğlu, yazar Alexandre Dumas'ın yaşadığı bir olayı da konuklarıyla paylaştı.  Daha sonra basına kapalı devam eden toplantıya, CHP genel başkan yardımcıları Gürsel Tekin ve Yakup Akkaya'nın yanı sıra bazı CHP'li milletvekilleri de katıldı. -Arınç'ın yazar Paul Auster ile ilgili açıklamaları- Bu arada Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın yazar Paul Auster ile ilgili açıklamalarına ilişkin görüşlerini sorması üzerine, '''Sanatı ve sanatçıyı en az tanıyan kişi odur, yani Bülent Arınç'tır'' dedi.