"PROGRAM SİYASİ FERASETTEN UZAK'' TBMM (A.A)

-"PROGRAM SİYASİ FERASETTEN UZAK'' TBMM (A.A) - 11.07.2011 - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 61. Hükümet programının milletin asıl sorunlarını omurgasından kavrayacak ve meseleleri çözecek siyasi ferasetten fazlasıyla uzak olduğunu söyledi. Bahçeli, TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, TBMM'nin millet iradesinin somutlaştığı ve temsilcileri eliyle anlam kazandığı kutlu bir mekan olduğunu ifade etti. Bu tarihi ve kutsal emanetin değerini küçültecek, itibarını düşürecek ve sahip olduğu derin manayı incitecek her türlü tartışma ve çekişmeden uzak tutulması gerektiğini belirten Bahçeli, ''TBMM düşman silahlarının tasallutu altında dahi aciz ve yetersiz olmamıştır. Her ne sebeple olursa olsun boykot ve protesto gibi sonuçsuz eylemlere de muhatap kalmamış ve karşılaşmamıştır. Ne var ki 12 Haziran seçimlerinin ardında gerçekleşen milletvekili yemin merasimindeki boykot ve protesto girişimleri maalesef gazi meclisin manevi şahsiyetini ihlal ve rencide etmiştir'' dedi. İktidar partisinin gerilimi tırmandırıcı yaklaşımının, ana muhalefet partisinin inatçı tavrının yaklaşık iki haftadır ülke gündemini meşgul ettiğini belirten Bahçeli, bu görüntünün çözüm kulvarına girmesinin herkes açısından sevindirici olduğunu ifade etti. Tutuklu milletvekillerinin demokrasi ahlakı gereği mecliste bulunan herkesin meselesi olması gerektiğini söyleyen Bahçeli, ''Hukuk sisteminde adalet herkesin yararına işlemeli ve toplumun temel çıkarlarını dikkate almalıdır'' diye konuştu.  Devlet Bahçeli, çözüm odaklı pozisyon almanın meclisin güvenilirliğini muhafaza etmek açısından önemli bir adım olacağını belirtti. AK Parti'nin aldığı oy oranıyla sorunların çözümünde önünde engel kalmadığını ifade eden Bahçeli, son yemin ve boykot krizinde MHP'nin ''kilit açıcı ve demokrasiyi sahiplenici tavrının en az 367 garabetinin aşılması kadar değerli ve kıymetli'' olduğunu kaydetti. ''Düşünün, partimiz de cezaevinde tutulan milletvekilin bahane ederek yemin etmekten imtina etseydi meclisin ve siyasetin hali acaba nasıl olurdu?'' sorusunu yönelten Bahçeli, ''MHP'nin olmadığı bir meclis yapısında siyaset ve demokrasi krizinin nerelere ulaşacağıyla ilgili içinizde bir fikir yürüteniniz var mıdır? Fırsattan istifade ederek 'muhalefet gelmese de meclis çalışır' demek aslında batırılmış Baas'cı zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir'' diye konuştu. -''FARKLI VE YENİ BİR ŞEY YOK''- AK Parti hükümetlerinin söylenenin aksine ''taviz, teslimiyet ve talan sac ayağına oturduğunu'' savunan Bahçeli, toplumsal kutuplaşma, ekonomik türbülans, siyasi kriz ve etnik bölücülüğün AK Parti'nin yanlış ve kastı aşan politikalarından dolayı ürediğini ve yayıldığını öne sürdü. Bahçeli, ''Demokrasinin içinin boşaltılması ve güven unsuruna vurulan darbeler son vatanımızdaki varlığımızı üst düzeyde tehlikeye atmıştır'' dedi. ''61. hükümet programının milletin asıl sorunlarını omurgasından kavrayacak ve meseleleri çözecek siyasi ferasetten fazlasıyla uzak olduğunu'' ileri süren Bahçeli, ''Program, milletimizin bunaldığı ve çıkış aradığı sorunların bütünüyle bitirilmesi noktasında farklı ve yeni bir şey getirmemiştir'' diye konuştu. Anayasa hazırlığının gündeme bir kez daha taşıdığını belirten Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Yeni anayasayla amacın ne olduğu, nasıl bir değişiklik yapılmak istendiği ve muhteviyatının sınırlarının ne olacağı hususları boşlukta kalmıştır. Sanki her sorunun bir tek müsebbibi gibi takdim edilen anayasanın yeniden yazılmasıyla Türkiye belini doğrultacak ve ayağa kalkacaktır. Bu çerçevede Başbakan Erdoğan önümüzdeki dönemi 'yeni anayasa dönemi' olarak tanımlamaktadır. Dikkatle izleyeceğimiz, bu süreçte planlanan yeni anayasanın nasıl bir zihin ve yöntem benimsenerek dışlaşıcı değil kapsayıcı, ötekileştirici değil kucaklayıcı, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, baskıcı değil özgürleştirici olacağıdır.  Sayın Başbakan ve hükümete açıkça sormak istiyorum: Hükümet programında sunulduğu şekliyle toplumsal çeşitliliği de bir zenginlik olarak kabul eden, tek sesliliği değil çoğulculuğu öne çıkaran bir metnin içeriğinde neler olacaktır? İzah edilmesi gereken en önemli husus, toplumsal çeşitlilikten neyin anlaşılacağıdır. Başbakan'ın sunuş konuşmasının satır aralarında dile getirdiği dil, din, mezhep, etnik köken gibi konularda ortaya çıkan çok boyutlu ve kalıcı çözüm arayışlarının bu dönemde de sürmesi yönündeki karalılığının anayasayla ilgisi var mıdır? Bu kapsamda planlanan yeni anayasada etnik kimlikler tanımlanacak mıdır? Mahalli ölçekteki dillerin anayasaya sokulması için niyet ve çaba gösterilecek midir? Eğitim ve öğretim dili olması yönünde tavır alınacak mıdır? Türk kimliğinin esnetilerek anlamsızlaştırılması ve 'Türkiyelilik' çarpıtmasıyla geriletilmesi düşünülmekte midir? 'Türk milleti' ifadesinin zedelenmesi, aşındırılması, Türklük vurgusunun değiştirilmesi maksadıyla bir girişimde bulunulacak mıdır? Üniter yapı sulandırılarak cumhuriyetin kurucu değerlerinden ve vazgeçilmez niteliklerinden taviz verilecek midir? Anayasanın ilk üç maddesi ile dördüncü maddesi hakkında planlanan nedir?''