"Sevinen IŞİD oldu"

"Sevinen IŞİD oldu"

DW: Sayın Kühn, NATO üyesi Türkiye bir Rus savaş uçağını düşürdü. Sizce siyasi-diplomatik açıdan bu olaya ne kadar önemli?

Dr. Ulrich Kühn: Bunun çok istisnai ve tehlikeli bir olay olduğunu söylemek gerekir; zira 1952 yılından bu yana ilk kez NATO üyesi bir ülke, bir Rus savaş uçağını düşürdü. NATO ile Rusya arasındaki ilişkilerin Ukrayna'daki durum yüzünden halihazırda zaten gergin olduğu ve resmi olarak NATO kanalları üzerinden tarafların ilişki kurmadığı göz önünde bulundurulursa, Rus savaş uçağının vurulmasının gerginliği daha da tırmandırdığını görülür. Bu koşullar altında giderek güçlenecek bir negatif olaylar sarmalının başında olduğumuzu vurgulamam gerekir.

DW: Türkiye'nin iddialarına göre, Rus uçağı defalarca ikaz edildi. Sizce bunu ispatlamak mümkün mü?

Türk tarafının yapabileceği şey, söz konusu haberleşmeleri kamuyouna açıklamak. NATO ortakları, özellikle de ABD, iki uçak arasındaki iletişimin bu yönde anlaşıldığını doğruladı. Gerçekten ne olduğunu anlamak için şu anda biraz erken. Fakat, ABD ve NATO çevrelerinde Rus uçağının 30 sn.'den daha az bir süre Türk hava sahasını ihlal ettiği ama Türk hava sahasına girdiği görüşü hakim. Yani, uçak daha önce ve Türk hava sahasına girerken ikaz edilmiş ve saniyeler içinde de düşürülmüş.

DW: Bir NATO ülkesi ile Rusya arasındaki bu gerginlik, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'ın yarın Moskova'ya düzenleyeceği ziyaret bağlamında düşünülünce, ne anlama geliyor?

Bu tabii ki büyük bir darbe. Bir yandan zaten kötü durumda olan Rusya-NATO ilişkilerini daha da kötüleştiriyor, diğer yandan da geçmişte ortak noktaları bulunan iki ülkeyi, Rusya ile Türkiye'yi karşı karşıya getiriyor. Hem Erdoğan hem de Putin biribirine çok benzeyen otokratik bir yönetim tarzına sahip. İki ülkenin yakın ekonomik çıkarları var. Fakat Suriye konusunda iki ülkenin menfaatleri birbirine taban tabana zıt. Ruslar, Esad'ın yönetimde kalmasını ve yönetimde bu sayede söz sahibi olmak istiyorlar. Türkiye ise bunun tam tersini, Esad'ı devirmek ve bölgesel gücünü genişletmek istiyor. Hollande'ın planları açısından ise bu tam bir darbe; zira uzun dönemli bir fikir olan NATO ülkeleri, Rusya, Türkiye, İran, Suudi-Arabistan, Ürdün ve Körfez ülkeleri gibi bölge ülkeleri ile IŞİD'e karşı ortak bir koalisyon oluşturulması fikrinden biraz daha uzaklaşmış oldu. Yani gelecek haftalar için hiçbir strateijimiz kalmadı ve bu kaostan nasıl çıkılacağı meçhul.

DW: Bu gelişmeden siyasi olarak kim fayda sağlıyor veya kaybedenler var mı?

Bence gerçek fayda sağlayanlar dün Rakka'da sevinç atışı yapan ve olanları memnuniyetle karşılayanlar, yani IŞİD. IŞİD şimdi Batı ile Ortadoğu'daki bölge ülkeleri arasında ortak bir koalisyon ihtimalinden uzaklaşıldığının farkında. Birbiriyle çatışan menfaatler, ortak bir strateji belirlenmesini engelliyor. ABD yönetimindeki koalisyon, Türkiye, Rusya gibi ülkelere baktığımızda aslında her tarafın bu durumun kaybedeni olduğunu görüyoruz.

DW: Hollande yarın Moskova'ya gidecek ve Putin'le bir araya gelecek. Sizce bu görüşmeden IŞİD'e karşı koordineli bir mücadele kararı çıkması olası mı?

Muhtemelen Hollande yarınki görüşmede Türkiye sınırındaki olaya kısaca değinecek, bu durumun üzüntü verici olduğunu açıklayacak ve gelecekte bu tür olayların tekrarlanmaması için daha iyi iletişim kurulması gerektiğini söyleyecektir. Bence Fransa'nın Rusya'yı Batı ile ortak bir koalisyona çekecek ve bir şekilde Türkiye'yi de kontrol altında tutacak veya en azından Türkiye'nin bölgesel hırslarını dizginleyecek siyasi ağırlığı yok. IŞİD'le mücadelede Rusya ile koordinasyon konusunun birçok Avrupa ülkesi tarafından onaylanması gerekir. Örneğin Almanya'nın buna nasıl bir tepki verebileceğini şu anda öngörmek zor. Ben burada bir Avrupa stratejisi görmüyorum. Bu türden bir stratejinin ABD ile yakın bir işbirliği içinde oluşturulması gerekir. Oysa ABD, Ukrayna krizi de göz önünde bulundurulduğunda Rusya ile ortak bir askeri ittifaka girmemek ve Rusya'ya yeniden uluslarararası alanda güç kazandırmamak için elinden geleni ardına koymayacaktır.

Dr. Ulrich Kühn merkezi Hamburg'da bulunan Barış Araştırmaları ve Güvenlik Politikaları Enstitüsü'nde NATO- Rusya ilişkileri konusunda araştırmalarını sürdürüyor.