"TÜRKİYE, NATO ZİRVESİ'NE DAMGASINI VURDU" TBMM (A.A)

-"TÜRKİYE, NATO ZİRVESİ'NE DAMGASINI VURDU" TBMM (A.A) - 23.11.2010 - AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lizbon'da yapılan NATO Zirvesi'ne Türkiye'nin damgasını vurduğunu söyledi. Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin sözlerine ''Sarkozy'nin kalkıp da 'biz kediye kedi deriz' yaklaşımı mugalatadan (yanıltıcı söz) başka bir şey değil. Zaten biz de kediye kedi deriz'' değerlendirmesi yaptı.  Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Kurban Bayramını kutladı, bayram sırasında hayatını kaybeden AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Kuş için rahmet ve başsağlığı diledi. Taklidin her zaman asıl olanı, orijinal olanı yaşattığını belirten Erdığan, ''Mesele millete yüzünü çevirmek, millete kulağını açmak değildir. Asıl olan millete gönlünü açmak, milletin hissiyatını, kendi hissiyatı haline getirmektir'' dedi.   -''GEÇMİŞİMİZDE ZİKZAKLAR YOK''- Kendilerinin kadınlı erkekli, genç-yaşlı sokak sokak, ev ev gezerken insanları oy vermeye değil, gönül birliğine, değişime güç birliğine davet ettiklerini kaydeden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:  ''Pazara kadar dostluğun, seçim gününe kadar kardeşliğin değil, ebedi bir uhuvvetin (kardeşliğin) temellerini attık. Biz bu aziz milletle çıkar birliği değil, gönül birliği, kader birliği yaptık. Bizim geçmişimizde zikzaklar yok. Bizim geçmişimizde hamdolsun Türkiye'ye yaşatılmış acılar yok. Milletimiz bize yetki verdiğinde, sorumluluk yüklediğinde onu bir kutsal emanet hissiyatıyla omuzladık, İstanbul'da ve Türkiye genelinde yetki aldığımız her il, ilçe, belde de emanetin hakkını verdik. 2011 seçimlerine biz bu hissiyatla giriyoruz. Gönül köprülerini güçlendirmek, hizmetlerimizi görücüye çıkarmak, daha fazla hizmet, daha çok hizmet için milletimizin huzuruna çıkıyoruz. Biz hem milletimiz karşısında muhasebemizi yapacak hem de milletimizden yeniden yetki isteyeceğiz. Her zaman olduğu gibi samimiyet, tevazu rehberimiz olacak. Her zaman olduğu gibi planlarımız, projelerimiz, dokumuz ve vizyonumuz farkımızı ortaya koyacaktır. Tek parti zihniyetinden kurtulamayan, statükocu, elitist anlayışlardan sıyrılamayan hareketlerin ne kadar popülizm yaparlarsa yapsınlar, ne kadar taklit ederlerse etsinler nihayetinde yatsıya varmadan foyaları meydana çıkacaktır ve nitekim çıkıyor.'' -''MUHALEFET PARTİSİ GİBİ DAVRANAMAYANLAR...'' Başbakan Erdoğan, 12 Eylül halkoylaması sürecinde CHP'nin yeni genel başkanının İsrail Televizyonu'nda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'ndan şikayet ettiğini, Brüksel'de ülkesini şikayet ettiğini ifade ederek, ''Paris'e gidiyor terörle arasına mesafe koyamayan terör örgütünü meşrulaştırmaya çalışan BDP ile aynı platformda orada da memleketinden dert yanıyor. Ülke içinde kısır bir vizyona sahip olanlar, ülke dışında maalesef bu ufuksuzluklarını gizleyeme tenezzül dahi etmiyorlar. İçerde muhalefet partisi gibi davranamayanların en azından büyük bir ülkenin muhalefet partisi gibi davranmalarını beklemek bizim de bu milletin de hakkıdır, arzusudur'' diye konuştu.  Mavi Marmara olayında bütün bir milletin tek yürek halinde katillerin karşısına dikilirken muhalefet partisinin liderinin oranın (İsrail) medyasında ülkesini eleştirmesinin çok acı olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, ''Dünyada belli medya kuruluşları Türkiye aleyhine kampanya başlatırken, en acıdır ki Türkiye'de belli medya grupları aynı kampanyanın içinde yer alabiliyor'' dedi. -NATO ZİRVESİ'NDE TÜRKİYE AĞIRLIĞINI HİSSETTİRMİŞTİR''- Aynı yaklaşımın NATO'nun Lizbon Zirvesi'nde bir kez daha görüldüğünü ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:  ''Füze savunma sistemiyle ilgili yazılıp çizilene bakılınca ciddi bir bilgi eksikliği olduğunu görüyoruz. Maalesef bazı medya grupları ve partilerde yanlış bilgilendirmelerle bu konuyu çarpıtıyor ve istismar ediyorlar. Bu ülkenin başında AK Parti iktidarı var ve bu iktidar, bu ülkenin değerlerine kimseyi sataştırmaz, kimseyi de bu ülkenin değerleriyle oynattırmaz. Bu ülkenin onuru, haysiyeti iktidarımıza kadar çok darbeler yemiştir. Bunları biz hep yaşadık, hep gördük ama 8 yıllık iktidarımız bir izzetin, bir onurun, şerefin ortaya çıkmasıdır. Lizbon'daki toplantıda NATO'nun 10-15 yıllık geleceğine yön verecek bu stratejik konsept, füze savunması NATO Avrupa Birliği İşbirliği ve Afganistan konuları değerlendirilmiştir. Hiç tartışmasız bu zirveye, Türkiye damgasını vurmuştur. Alınan kararlar Türkiye açısından son derece tatminkardır. Türkiye, stratejik konsept belgesinin şekillenmesinde, ağırlığını hissettirmiş, başta NATO Avrupa Birliği ilişkileri boyutu olmak üzere ülkemizin çıkarları en etkin şekilde savunulmuş ve kayda geçirilmiştir. Bu konudaki çetin müzakereler sonucunda ülkemizin beklentileri kesinlikle bundan sonraki 10-15  yılı kapsayacak şekilde burada yer almıştır. Şu hususu da özellikle belirtmek istiyorum: NATO bir saldırı değil, savunma sistemidir. NATO'nun varlık sebebi, üye ülkelerin savunmasına katkıda bulunmaktır. NATO'nun füze savunması mimarisinin kurulmasındaki amaç, balistik füze kurulmasının beraberinde getirdiği risk ve bununla beraber tehlikenin bertaraf edilmesi her bir müttefikin güvenliğinin ve savunmasının sağlanmasıdır.''  -''ZATEN BİZ DE KEDİYE KEDİ DİYORUZ. DEĞİŞEN BİR ŞEY YOK''-  Yaklaşık 30 ülkede balistik füze bulunduğunu, alınan kararın bir ilke kararı olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, amacı füze saldırısına maruz kalabilecek üyelerin savunma ihtiyacını karşılamak olduğunu söyledi.  NATO toplantısında, Türkiye'nin tüm hassasiyetlerinin dikkate alındığını, mutabakatın da kaygıları giderecek şekilde oluştuğunu ifade eden Erdoğan, ''Israrımız üzerine güvenliğin bölünmezliği ve ittifak dayanışması ilkelerine uygun olarak füze savunması sisteminin tüm müttefiklere güvenlik sağlayacak şekilde kurulması sağlanmıştır. Uyarılarımız neticesinde risk ve külfetlerin halkça paylaşımı prensibi temelinde bir karar alınmıştır. Zirvede, hiçbir ülkenin tehdit kaynağı olarak hedef alınmaması kararlaştırılmıştır. Hala bazı televizyon tartışmalarında, bazı köşe yazarlarımız İran burada hedef olarak gösterilmiştir gibi kendilerine göre yaklaşımlar ortaya koymaları sadece zihinleri bulandırmaktan başka  bir şey değildir'' diye konuştu.  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa'nın ısrarla İran'ın ismini koymak gibi bir isteme gayreti olduğunu belirterek, ''Ama Türkiye'nin ısrarları neticesinde 'Hayır böyle bir hedef koyamazsınız' demesi üzerine buraya Amerika'da dahil olmak üzere bunun konulmaması için Türkiye ile birlikte hareket edilmiştir. Bu gerçekleri görmeye mecburuz. Sarkozy'nin kalkıp da 'Biz kediye kedi deriz' yaklaşımı mugalatadan (yanıltıcı söz) başka bir şey değil. Zaten biz de kediye kedi diyoruz. Değişen bir şey yok. Yani bununla neyi izah ediyorsun, neyi anlatmak istiyorsun. Ama anlayanlar da neyin ne olduğunu gayet iyi anlıyor'' dedi.  -''KARA PROPAGANDA YAPIYORLAR''- Bazı Avrupa ülkelerinin tüm ısrarlarına rağmen Türkiye'nin çabaları sonucu tehdit ülke isminin telaffuz edilmediğini belirten Erdoğan, füze savunma sistemi konusunun yeni bir konu olmadığını söyledi. Erdoğan, ''İranlı dostlarımız verilen mücadeleden dolayı bizlere teşekkür ederken, buradaki birilerine ne oluyor da kalkıp böyle kendilerine göre bir şeyler icat ediyorlar anlamak mümkün değil'' diye konuştu. Füze savunma sisteminin 10 yıldır üzerinde durulan bir konu olduğunu anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle noklaladı: ''Bu yüzden son dönemde ismi geçen ülkelere yönelik bir düzenleme değil. Türkiye, kesinlikle bir cephe, bir kanat ülkesi değil. Böyle de konumlandırılmayacaktır. Bazı ülkelerin tehdit telaffuz edilmesi konusundaki ısrarına biz hep karşı çıktık. Soğuk savaş dönemi kavramlarıyla hareket demeyeceğimizi vurguladık. En önemlisi de tüm bu gelişmeleri, görüşmeleri komşu ülkelerle istişare içinde yaptık. Her türlü gelişmeyle ilgili komşularımızı bilgilendirdik. Komşularımızın  Türkiye'ye yönelik hiçbir sıkıntısı ve endişesi yoktur. Türkiye'nin tavırları ve verdiği mücadele sebebiyle büyük bir memnuniyet içindedirler. Biz başından bu yana aynı şeyi söylüyoruz. Temel yaklaşımımız düşman üretmek değil, dost kazanmaktır. Biz komşularla sıfır sorun politikası izliyoruz. Komşularımız da bu yaklaşımımızdan son derece memnun ve Türkiye'ye tam bir güven içindeler. Ancak bazı siyasetçiler, kraldan çok kralcılık yapıyorlar. Kusura bakmasınlar. Türkiye her zaman ilkeli olmuştur, dürüst olmuştur, doğru bildiği yolda taviz vermeden ilerlemiştir. Dün eksen kaydı diyenler, nasıl kara propaganda yapıyorduysa bugün de Türkiye komşularına sırtına döndü diyenler kara propaganda yapıyor. Biz ne komşularımızın hakkını, hukukunu çiğnetir, kardeş milletlerin aleyhine bir karar alırız ne de Türkiye'nin ulusal çıkarlarını, milletimizin uluslararası çıkarlarını heba ederiz. Biz, ne doğuya sırtımızı döneriz ne batıya. Biz, ne doğru bildiğimiz yoldan saparız ne de başkalarının tahriklerine gelerek, farklı yollara gireriz. Herkes emin olsun, rahat olsun. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti değerlerinden de taviz vermez, ulusal çıkarlarından da taviz vermez. NATO'nun tüm kararları oybirliği ile alınmaktadır. Türkiye'nin evet demeyeceği hiçbir karar alınamaz. Milletimizin içine sinmeyen hiçbir karara da bu hükümet 'evet' demez.'' -''YOĞUN ŞEKİLDE DERSLİKLERE İHTİYACIMIZ OLACAK'' 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olduğunu da anımsatan Erdoğan, öğretmenlere şükran duygularını dile getirdi. Öğretmenlerin özveri içinde çalıştıklarını, milletin kumaşını dokumak gibi kutsal bir görevi yerine getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, ''Biz hayatta 3 kişinin elini öperiz. Anne, baba ve öğretmenler. Hepimizin üzerinde emeği ve hakkı olan öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü tebrik etmekle kalmıyor, her birini saygıyla ellerinden öpüyoruz'' diye konuştu. Erdoğan, dün başlatılan ''Fatih Projesi'' hakkında bilgiler vererek, projeyle okullara değil sınıflara internet ve bilgisayar ulaştırma aşamasına gelindiğini kaydetti. Erdoğan, ''Artık kara tahtaya veda ediyoruz'' dedi. Göz boyama ve popülizm peşinde olmadıklarını kaydeden Erdoğan, ''Hayatı, ömrü kara tahtayla geçmiş olan birileri var ki AK Parti iktidarına laf atmaya, dil uzatmaya kalkıyor. Ne yaparlarsa yapsınlar, milletimizin neyin nerede olduğunu, nasıl mesafeler alındığını gayet güzel görüyor. Biz laf değil, iş üreteceğiz, dedik. Sağlık, adalet ve emniyetin önüne eğitimi koyduk. Bu dört alanda Türkiye'ye ilkleri yaşattık, yaşatmaya da devam ediyoruz'' diye konuştu. Her alanda olduğu gibi eğitim alanında da ulaştıkları seviyeye muhalefetin hayalinin dahi ulaşamadığını belirten Erdoğan, iktidarları döneminde eğitim alanında sağladıkları gelişmelerle ilgili rakamsal bilgiler verdi. ''Biz kalkıp da bugüne kadar niçin dersler boş geçiyordu, ithamları yapmadık'' diyen Erdoğan, derslik sayısı konusunda önemli gelişmeler sağladıklarını anlattı. Erdoğan, dün Ulaştırma Bakanı'na 300 bin derslik talimatı verdiğini kaydederek, ''Nereden çıktı bu? Zira artık önümüzdeki hedef, okul öncesi eğitimi süratlendireceğiz. Bunun için de okul öncesi eğitime yönelik dersliklerin adedini artıracağız. Yoğun şekilde dersliklere ihtiyacımız olacak. 3 yıllık plan içinde bunların adedini artıracağız'' diye konuştu. Erdoğan, birilerinin ataması yapılmayan öğretmenlerin hissiyatını sömürerek fırsatçılığa çıktığını ifade ederek, ''CHP de, MHP de çeşitli zamanlarda iktidar ortağı oldu. Buyursunlar hodri meydan, eğitim için, öğretmenler için neler yaptıklarını ortaya koysunlar. Yaptıklarından vazgeçtik, bize projelerini anlatsınlar yeter. Hatta daha ileri gidiyorum, varsa hayallerini anlatsınlar'' dedi. -''GEÇTİ ARTIK''- Erdoğan, şöyle devam etti: ''CHP'nin tarihi boyunca eğitimle ilgili tek faaliyeti ve tek tartışma konusu ''şekille'' ilgili olmuştur, kılık kıyafet olmuştur, yasaklar olmuştur. Eğitim Enstitüleri nostaljisi ile yatıp kalkan CHP, oradaki tek tip insan yetiştirme hülyasından başka eğitime ilişkin hiçbir hayal kuramamıştır. Bugün de aynı hayaldedir. Tekrar oralara dönmenin gayreti içindeler. Geçti artık. Modern dünyanın gerekleri neyse AK Parti iktidarıyla, Türkiye bunu yakalamıştır. CHP'nin eğitim politikası ikna odalarıdır. Bu milletin evlatları CHP'nin eğitim politikalarını, tek tip insan yetiştirme hedeflerini çok acı deneylerle yaşamıştır. İkna odalarını bu ülkenin evlatları yaşamıştır. Şimdi sıkılmadan 'yapmadık' diyorlar. Yavrularımız artık yargıya gidiyor. Gerçekler ortada. Bunu yaşayanlara da tavsiye ediyorum, sizler de gidin hakkınızı arayın. CHP önce kendi geçmişiyle, hatta bugünüyle yüzleşmeli, sonra değişimden bahsetmelidir.'' -''PLATONİK AŞK''- Başbakan Erdoğan, şimdiki Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dahil olmak üzere daha 6 ay öncesine kadar CHP üst yönetiminin ''Kürt meselesi, Doğu-Güneydoğu meselesine nasıl baktığının tüm Türkiye tarafından gayet iyi bilindiğini'' belirtti. Eski Genel Başkan, şimdiki Genel Başkan ve parti sözcülerinin demokratikleşme adımları karşısında uzlaşmaz ve saldırgan tutum izlediklerini, bunun Meclis'in kayıtlarında yer aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Arkadaşlarımızın zaman zaman BDP ile görüşmelerine nasıl tepki verdiklerini, bizi nelerle itham ettiklerini, hangi iftiraları bize yakıştırdıklarını yaşadık ve gördük. Öte yandan, BDP'nin CHP'nin bu tutumu karşısındaki duruşunu da hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Biri statükonun en büyük savunucusu, diğeri statükodan en çok dert yanan partilerden biri. Biri Kürt meselesini derinleştiren siyasi zihniyetin siyasi temsilcisi, diğeri bu sorunu dilinden düşürmeyen siyasi parti. Bu iki ucun aslında platonik bir aşk yaşadıkları bayram ziyaretlerinde ve Sosyalist Enternasyonal toplantısında ortaya çıktı. Doğrusu bu partilerin hangi konuda nasıl bir işbirliği içine girebileceklerini milletimiz merak ediyor. Esasen bu platonik aşkın ilk emareleri 12 Eylül halk oylamasında görülmüştü. Parti kapatmalarından çok şikayetçi olan BDP'lilerin parti kapatmayı zorlaştıran düzenlemeye destek vermemeleri, bir nevi CHP'nin ekmeğine yağ sürmeleri çok manidardır. CHP Anayasa değişikliğine 'hayır' derken, BDP de boykot adı altında 'hayır' cephesine gizliden destek vermiş ve ittifakın ilk adımları orada zaten atılmıştı. CHP Genel Başkanı Diyarbakır'da 'aşk ölmez, eğer gerçekse' diyerek bir nevi ilanı aşk eyledi. Bu aşkın CHP'yi de, BDP'yi de hangi hülyalara sevkedeceğini hep beraber göreceğiz. Acaba BDP mi statükoculuktan medet umuyor, CHP mi etnik milliyetçilikten medet umuyor? Seçilebilmek için, Meclis'e girebilmek için, barajı geçebilmek için her yol mübahtır anlayışı kimseye fayda sağlamaz. Siyaset ilkeli, dürst, tutarlı olmayı gerektirir. Milli değerlere yaklaşım, inanç özgürlüğü, laiklik, Sosyalist Enternasyonal gibi konularda iki partinin üst yönetiminin zaten örtüştüğünü biliyoruz. Ama şunu da merak ediyoruz: Acaba CHP, BDP'nin Paris'te Sosyalist Enternasyonel'de terör örgütünü meşrulaştırma girişimlerine nasıl bakıyor? Acaba BDP, CHP'nin Ergenekon avukatlığı hakkında ne düşünüyor? İşte AK Parti'nin farkı budur. AK Parti Doğu ve Güneydoğu meselesine siyasi kaygılarla, oy kaygısıyla değil samimiyetle, vicdanı öne çıkaran, demokrasiyi yücelten bir anlayışla bakıyor. AK Parti, Diyarbakır'da farklı, İzmir'de farklı konuşmuyor. Diyarbakır'da ne söylediyse, aynısını İzmir'de de cesaretle söylüyor. AK Parti seçim öncesinde farklı, sandıklar açıldıktan sonra farklı konuşmuyor. AK Parti her zaman milletin diliyle konuştu, milletin diliyle konuşuyor.'' -YURTDIŞI ZİYARETLERİ Kore'nin başkenti Seul'de gerçekleştirilen G-20 toplantısına katılmak üzere, 11-12 Kasımda bu ülkeye gittiğini belirten Erdoğan, oradan Bangladeş'e geçtiğini anımsattı. Başbakan Erdoğan, Bangladeş'in 150 milyonluk nüfusuyla yoksulluğun en ağır şekilde yaşandığı ülkelerden birisi olduğunu ifade etti.  Erdoğan, Bangladeş'te önemli bir kalkınma hamlesi başlatılmasına rağmen, günlük harcaması 1 doların altında yaşayan insanlar olduğuna işaret ederek, orada hem kalkınmanın hemde yoksulluğun izlerini gördüklerini bildirdi. Seul'un ve Bangladeş'in başkenti Dakka'nın fotoğrafları yanyana konulduğu zaman, küresel krizin nedenlerinin daha iyi görüleceğini belirten Erdoğan, ''Bir yanda en son model otomobiller yüksek gökdelenlerin arasında konforla seyahat ederken, diğer yanda bisikletler ya da kamyonlar, toplu taşıma aracı olarak kullanılıyor'' dedi.  Erdoğan, ''Zenginin daha zengin, fakirin daha fakirleştiği bir sistemin asla sürdürülebilir olmadığını, refahın adil şekilde dağıtılması için daha fazla çaba harcanması gerektiğini muhataplarımıza sürekli olarak iletiyoruz. Bugün küresel krizi belli bir bedelle atlatabiliriz, atlatıyoruz. Ancak bu eşitsizliğe, uçuruma kayıtsız kalındığı sürece daha ağır krizler ortaya çıkabilecek, o krizlerin atlatılması da bu kadar kolay olmayacaktır'' diye konuştu. Resmi bir ziyaret için yarın Lübnan'ın başkenti Beyrut'a gideceğini anımsatan Erdoğan, yapacağı temaslar hakkında bilgi verdi.  Erdoğan, görüşmelerde Lübnan'ın istikrarı yönünde, Türkiye'nin gösterdiği çabaları Lübnan'lı yetkililerle bir kez daha değerlendireceklerini ifade eden Erdoğan, oradaki Türk askerleri ve Türk toplumu ile de biraraya geleceğini söyledi. -''2010 LİDERLİK ÖNGÖRÜ'' ÖDÜLÜ ALACAK- Başbakan Erdoğan, ayrıca Arap Bankalar Birliği Konferansının açılış ve ödül törenine de katılacağını ifade ederek, Türkiye'nin küresel krizde gösterdiği başarı nedeniyle, birliğin şahsına vereceği ''2010 Liderlik Öngörü'' ödülünü alacağını kaydetti. Türkiye'nin küresel kriz karşısındaki öngörüsü ve aldığı tedbirlerin dünyada takdir topladığına işaret eden Erdoğan, turizm gelirlerinde bu yıl artış yaşandığını ve gelen turist sayısının da 29 milyona ulaştığını bildirdi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Tüm dünyada kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaşları dondurulurken ya da düşürülürken, emeklilik yaşı yükseltilirken; Türkiye, emeklilerini ve memurlarını enflasyona ezdirmedi. En son yeniden yapılandırma paketini açıkladık. Küresel kriz ortamında böyle bir paketin uygulamaya geçirilmesi, ekonominin nasıl bir sağlam zeminde ilerlediğinin da ispatı oldu. Yeniden yapılandırmanın ilgili tüm kesimlere hayırlı olmasını diliyorum'' dedi. -TOPBAŞ'IN BAŞKANLIĞA SEÇİLMESİ- Erdoğan, dünyanın en büyük yerel yönetimler teşkilatı olan, BM Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilatının 3. Dünya Kongresinin, 16-20 Kasım tarihlerinde Meksika'nın Başkenti Mexico City'de yapıldığını söyledi.  Teşkilata, 136 ülkeden binden fazla şehrin üye olduğunu belirten Erdoğan, bu teşkilatın 3 yıllık başkanlığına oybirliği ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın seçildiğini kaydetti.  Başbakan Erdoğan, hem Türkiye'yi hem de İstanbul'u gururlandıran bu başarıdan dolayı Topbaş'ı tebrik etti ve kürsüye çağırdı.  Kadir Topbaş da yaptığı kısa konuşmada, zorlu bir süreçten sonra gurur duyulan bu göreve seçildiğini belirtti. Başbakan Erdoğan'ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevi sırasındaki Habitat-2 toplantısında, ''Dünyadaki yerel birliklerin ve belediyelerin tek çatı altında toplanmasını'' önerdiğini ifade eden Topbaş, üstlendiği büyük sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çalışacağını kaydetti. Erdoğan, grup toplantısının ardından, dış kuliste, İstanbul Aydın Üniversitesi öğrencileri ve İstanbul'dan gelen Sabri Taşkın İlköğretim Okulu öğrencileriyle hatıra fotoğrafı çektirdi ve onlarla sohbet etti. Üniversite öğrencileri Erdoğan'a çiçek sundu. AK Parti Grup Toplantısını, Başbakan Erdoğan'ın kızı Sümeyye Erdoğan da izledi.