-"YÜKSEK TONDA BİR ÜSLUBUM VAR" ANKARA (A.A) - 06.06.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yüksek tonda bir üslubu bulunduğunu belirterek, ''Böyle konuşurum. Ama ben kalkıp da Kılıçdaroğlu'na veya Bahçeli'ye ''bölücü başı'' ifadesini kullanmam, 'Apo ile işbirliği yapıyor' demem. Bana 'Apo ile işbirliği yapıyor' diyene ''Bunu ispat etmezsen, bunu açıklamazsan namertsin' derim. Aynısını Kılıçdaroğlu'na da derim. Benim aileme girerse, çoluğuma çocuğuma girerse buna benim birşey söylemem lazım'' diye konuştu. Erdoğan, Kanal D'de yayımlanan 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'ın sorularını yanıtladı. Birand, seçim kampanyası döneminde parti liderlerinin kullandığı üslubun sert olduğu ifade ederek, ''Niye bu sertlik? Bunca şeyden sonra, seçimden sonra el sıkışıp konuşabilecek misiniz bu insanlarla?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi: ''Tabii düşündürüyor. Yani öyle hakaretler oluyor ki bu hakaretler karşısında insan tabii düşünüyor. Ama siyasetin kaderinde de bu tokalaşma işi olmadan maalesef bazı şeyler de olmuyor. Mesela ben sert konuşma, bu tür üsluptan ziyade hakarete bakıyorum. Ve diyorum ki örneğin hakaretler noktasında benim milletim bu işi kantara çıkaracak. Kantara çıkardığı zaman hangi lider bir diğerine hakaret ediyor veya daha fazla hakaret etmiş bunu görecek. Bunu gördüğü zaman da bunun değerlendirmesini yapacak. Ama şimdi düşünün ki bir genel başkan çıkıyor, Tayyip Erdoğan için 'ben onun dişlerini sökeceğim' diyor. Bu nasıl bir siyaset? Sen hesap uzmanı mısın, bir siyasi partinin genel başkanı mısın, yoksa bir diş hekimi misin, nesin? Böyle bir yaklaşım olabilir mi?'' Birand'ın ''Ama siz de sertsiniz, hakaret anlamında demiyorum ama uysal bir insan imajınız yok'' sözlerine üzerine ''Hayır'' diyen Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''İmaj noktasında böyle birşey diyorsanız, bu doğrudur. Benim yüksek tonda bir üslubum vardır, böyle konuşurum. Ama ben kalkıp da Kılıçdaroğlu'na veya Bahçeli'ye 'bölücü başı' ifadesini kullanmam, 'Apo ile işbirliği yapıyor' demem. Ama şunu derim; bana 'Apo ile işbirliği yapıyor' diyene 'Bunu ispat etmezsen, bunu açıklamazsan namertsin' derim. Aynısını Kılıçdaroğlu'na da derim. Benim aileme girerse, çoluğuma çocuğuma girerse buna benim birşey söylemem lazım. Şimdi kalkıyor ikide bir birşey söylüyor; 'dünyanın en zengin liderlerinden bir tanesi'. Bu bir mükellefiyet getirir. Çık açıkla. Bizim bütün beyannamelerimiz mecliste. Meclisteki beyanname beni nereye oturttuysa ben oyum. Benim durumum o.'' ''Bu sert kampanyaya baktığınız zaman halk da bunu istiyor mu? Yumruğunu vuran lider istiyor mu?'' sorusuna ''Hayır'' yanıtını veren Erdoğan, ''Hayatımız hep bu kavgalarla geçti. Hep liderler bizi saflarına çekmek için kavga ediyorlar. Neden?'' sorusunu da ''Siyasetin belki bir üslup meselesi olarak avantajı dezavantajıyla halkın karşısına böyle bir çıkış olabilir. Bunun toplumda isteyeni de vardır, istemeyeni de vardır. Fakat geçmişteki tartışmalara baktığımızda bugünlerden çok daha farklı şeyler yok aslında. 'Seni Çankaya'dan indireceğim' diyenleri yaşadık'' diye yanıtladı. Başbakan Erdoğan, Hopa'da yaşanan olayları anımsatarak, şöyle konuştu: ''Şimdi diyelim ki benim konvoyum taşlanıyor. Bu konvoyda otobüsün içindeyim. Otobüsümün camları, çerçeveleri parçalanıyor. Bu arada bu taşlardan bir tanesi de benim korumama isabet ediyor. Tabii taşı yeyince gözünden hemen yere düşüyor otobüsten. Otobüsten yere düştükten sonra da ayrıca orada ayrı bir darbe alıyor. Bunu görünce benim kan beynime fırlıyor. Ben orada artık daha sessiz kalabilir miyim, sakin kalabilir miyim? Bir tarafta CHP'nin orada dev pankartını görüyorum, o pankartın yanında 'Tek yol sokak, tek yol devrim. Halkevleri'. Hepsi onun etrafında toplanmış, bu tür pankartlar. Bu CHP'yi rahatsız etmemiş demek ki. Niçin sen onlarla beraber anılıyorsun? Oradan pankartını kaldırtırsın veya onlarla beraber onlarla bulunmazsın. Biz orada 'Tek yol sokak, tek yol devrim' diyenlerin çok ciddi hışmına uğradık. Bunlar BDP destekli şeyler aynı zamanda. Burada yapılan bu olayda ister istemez oraya tepkim olmuştur.'' -''GÜVENLİK ZAFİYETİ ÇOK AÇIK''- ''Otobüste kime kızdınız?'' sorusuna Erdoğan, ''Valiye kızdım, emniyet müdürüne kızdım. Nasıl kızmayayım? Çünkü kendileriyle bu noktada bir gün önceden ilgili arkadaşlarım tedbir alınması noktasında kendilerini uyardılar'' yanıtını verdi. ''Böyle birşey olacağı biliniyor muydu?'' sorusu üzerine Erdoğan, ''Biliniyor tabii, istihbarat olarak geliyor. Aynı şekilde ben valiye bir gün önceden söyledim, 'Bak böyle böyle. Zaten Hopa'nın durumu bellidir. Biz Sarp'ta Gürcistan Cumhurbaşkanı ile açılışı yapacağız, bu açılıştan dönerken Hopa'da mitingimizi yapalım'. Hopa'da da bizim hatırı sayılır bir oyumuz var. Artvin genelinde zaten biz birinci partiyiz'' dedi. Erdoğan, yaralanan koruma polisinin sağlık durumuna ilişkin bilgi verirken, polisin gözlerini açtığını, ayaklarının ve ellerinin tepki verdiğini söyledi. Olaylar sırasında ölen öğretmenin, bir gün öncesinden ve sabahtan olayların içinde olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bir gün önceden olaylar başladı zaten. Sabahleyin olaylar maalesef çok abartıldı. Polis, jandarma göstericilerle sokak aralarında meydanda birçok bir şeyler oldu. Buna rağmen, tedbirler neticesinde biz mitingimize başlayabildik. Ama mitingden sonra sokak aralarından, çünkü oralar adeta üs gibi öyle kullanıyorlar, oralardan çıkıp taşlamaya başladılar. 100 metreden, 150 metreden taşlar atıyorlar. Ama güvenlik zafiyeti çok açık, net ortada. Bu güvenlik zafiyetinden dolayı zaten böyle bir şey oldu. Mesela Ankara'da geldiler aynı şekilde gösteriler yapıldı, İstanbul'da yapılmak istendi, Kütahya'da yapılmak istendi. Bunlara yönelik güvenlik teşkilatlarımızın da gerekli tedbirleri alması gerekiyor. Bu olaylar karşısında da biz de tabii 'iyi yapıyorsunuz, gayet güzel. Size karşı güvenlik teşkilatımız herhangi bir şey tabii ki yapmayacak, siz güvenlik teşkilatına gelin istediğiniz gibi vurun, istediğiniz gibi taş, kaya atın. Güvenlik teşkilatı sizi zaten el bebek gül bebek besleyecek...'' -''GÖZ TEMASI EN ÖNEMLİ ÖZELLİK''- Bu kadar yoğun programlardan, mitinglerden yorulup yorulmadığının sorulması üzerine Erdoğan, ''Karşınızdaki kitlenin size verdiği sinerji yorgunluk diye bir şey ortaya çıkarmıyor'' dedi. Miting alanının ''sinerji verdiğini'' söyleyen Erdoğan, ''Alkış, katılım... Eğer siz o beklediğiniz katılımı görmezseniz, heyecanı, coşkuyu görmezseniz o zaman daha o anda yorulursunuz'' diye konuştu. Bir kitle hatibinin en önemli özelliğinin göz teması olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Göz temasını kurduğunuz sürece siz karşıya güç verirsiniz, karşısı da size güç verir. Bunu başarıyorsanız zaten orada başarılı bir netice alırsınız'' dedi. Miting alanında bayılanlar olduğunda oraya anında müdahale edilirse halkın ilgisinin daha da arttığını, ''Başbakan duyarsız değil'' düşüncesi oluşturduğunu söyleyen Erdoğan, gerektiğinde korumaları oraya gönderdiğini anlattı. Birand'ın ''Bunlar işin incelikleri demek ki'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Tabii, incelikler'' dedi. Miting meydanında bazen diyalog da kurduğunu, anlayabildiklerine anında cevap verdiğini, anlayamadığı zaman da korumalarına veya özel kalem görevlilerine gidip dinlemelerini istediğini ifade etti. Miting meydanında konuşma yaparken hem 'prompter'dan yararlandığını hem de irticalen konuştuğunu anlatan Erdoğan, ''aslolan ikisini beraber götürmek. Birincisi kağıda bağlı olarak bu işi yaparsınız, ikincisi sadece 'prompter'a bağlı olarak yaparsınız, üç irticalen yaparsınız. Ben üçünü birarada yapıyorum. Kağıt benim için orada bir konuşma planıdır. İkincisi sigortadır. 'Prompter'da bir sıkıntı olabilir. Prompter ise konuşmanızı kontrol bakımından çok önemli'' diye konuştu. -''İZMİR FARKLIYDI''- Mitingler esnasında çok etkilendiği bir olay olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, dün İzmir'de yaşadığı olayın çok farklı olduğunu belirtti. Erdoğan, ''Ben doğrusu dün İzmir'de böyle bir şeyi pek de beklemiyordum. Bir 2002 seçimlerindeki İzmir'i düşünüyorum, bir de bugünkü İzmir'i düşünüyorum. Şimdi gerçekten zirve yapmış vaziyette'' dedi. Her konuşmaya çıkarken kendisine ana muhalefetin o alanda yaptığı konuşmanın çekimlerini verdiklerini, bir de o andaki konuşmaya çıkacağı andaki alanın konuşmasını aldıklarını anlatan Erdoğan, ''Hemen hemen aynı alanlarda konuşuyoruz. Orada zaten siz ana muhalefetle kendinizi mukayese ediyorsunuz'' dedi. ''Yani siz önce Kılıçdaroğlu'nu seyredip ondan sonra mı çıkıyorsunuz?'' sorusuna Erdoğan, ''Kendisini değil, alanı. Kendisini dinlemem yanlış olur. Alanı takip etmem gerekir. Çünkü ben kendi konuşmama konsantre olacağım'' yanıtını verdi. ''Mitingde protesto veya eleştiri yükseldiği zaman sinirleniyor musunuz?'' sorusu üzerine, ''Miting meydanında o tür şeyler gelmez. Bu sizin mitinginiz olduğu için bu tür şeyler pek gelmez. Oraya girmez. Oraya gittiği anda o miting alanında o onun için çok ciddi bir risk olur. Hiçbir partinin mitingine muhalif kanattan girenler olmaz. Ben şu ana kadar doğrusu kendi mitinglerimde bu işlere hiç mi hiç rastlamış değilim. Zaman zaman bireysel sorununu size duyurmak isteyenler çıkabilir. Hastalıkla ilgili, çocuğuna iş meselesi... O zaman biz özel kalemi devreye sokarak, ilgileniyoruz'' dedi. Bu tür konularda hassas olduğunu, gittiği ilin valisi veya partisinden ise belediye başkanına notlar aldırdığını, özellikle kişinin sağlık problemi varsa anında müdahale edildiğini anlattı. Erdoğan, ''Notları aldığım gibi bir de kendisine özel kalemimin kartını veririm, kendi doktorumun kartını veririm. Derim ki 'buraya bana durumu bildireceksiniz.' Oradan onları takip ederim. Bugüne kadar da şu anda sayılarını bilmiyorum ama onlarca hastamızı biz Anadolu'dan Ankara'ya getirmek suretiyle, eğer bulunduğu ilde yapılabiliyorsa bulunduğu ilde müdahaleleri yapmak suretiyle tedavilerini yaptırıyoruz'' dedi. -''FARKLI BİR SENARYOYU OYNADIK''- Programda Mehmet Ali Birand, Erdoğan ile ilk kez 1992 yılında, il başkanlığı yaptığı dönemde yaptığı söyleşi ile ''ustalık-çıraklık'' ile ilgili değerlendirmeler yaptığı söyleşiden görüntüler ekrana getirdi. Erdoğan, milletin kendisini bulunduğu makama, özellikle belediye başkanlığından buralara layık gördüğü için, kendilerine bu görevi yüklediğini söyledi. Erdoğan, ''Gerçekten biz çok farklı bir senaryoyu bu ülkede oynadık'' dedi. Birand'ın ''Sizin bir senaryonuz vardı yani'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Vardı. Bu oynanan senaryo bir defa millete endeksli, insan öncelikli bir senaryoydu. Çünkü bize kadar devlet öncelikli bir senaryo oynandı bu ülkede. Biz insanı öne çıkardık. Onun için dikkat ederseniz, partimizi kurar kurmaz ilk ortaya koyduğumuz 'İnsanı yücelt ki devlet yücelsin' oldu. Tabii, belediye başkanlığımızdaki İstanbul gibi bir ilde eğer hakikaten başarılı bir belediye başkanlığı yapabilmişseniz, o sizi buralara taşıyabiliyor. Gerçekten o dönemdeki başarılar da bizim bugünlere gelmemizin en önemli deneyimi oldu. Çıraklığın en önemli bölümünü ben belediye başkanı olarak yapıyordum'' diye konuştu. Erdoğan, o dönemde 42 bir denek ile kamuoyu araştırması yaptıklarını ve milletten nasıl bir senaryo beklendiğini öğrendiklerini söyledi. ''Facebook veya twitter'da neden olmadığı'' sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Facebook çok sanal ve maalesef çok çirkin. İnsanların yaşam biçimleriyle istendiğinde çok çok farklı bir şekilde oynanabilecek... Ben bu şeyleri oralarda gördüğüm için bu tür şeylerin içinde olmuyorum'' yanıtını verdi.